TIBBÎ KONULAR
- HAMİLELİĞİ ÖNLEMEK
HAMİLELİĞİ ÖNLEMEK
Soru 1255:
a) Sağlığı yerinde olan bir kadının, döllenmeyi engelleyen araç ve ilaçlardan yararlanarak geçici olarak hamilelikten korunması caiz midir?
b) Bugüne kadar gebeliği nasıl önlediği anlaşılmayan ancak gebeliği önleyici bir araç olarak bilinen bir cihazı, gebeliği önlemek için birinin kullanmasının hükmü nedir?
c) Hamileliğin tehlikelerinden korkan bir kadının daimî olarak gebeliği engellemesi caiz midir?
d) Genetik psikolojik ve bedensel hastalık veya sakat bebekler doğurmaya müsait olan kadınların daimî olarak hamileliklerini önlemeleri caiz midir?Cevap:
a) Kocasının rızasıyla olursa sakıncası yoktur.
b) Eğer rahme yerleşmesinden sonra spermin yok olmasına sebep olursa veya avret yerine haram bir bakışı ve dokunmayı gerektirirse caiz değildir.
c) Varsayılan durumda gebeliği engellemenin sakıncası yoktur; hatta hamilelik annenin hayatını tehlikeye sokarsa, kendi isteğiyle dahi hamile kalması caiz değildir.
d) İnsanlarca makul görülen bir amaçla ve kocasının izniyle olur ve kayda değer bir zararı da olmazsa sakıncası yoktur.Soru 1256: Erkeklerin sperm kanalını bağlatmalarının hükmü nedir?
Cevap: Makul bir amaçla olur ve kayda değer bir zararı da olmazsa, bunun haddizatında sakıncası yoktur; ama bunu nüfus artışını engellemek için yapmak kınanmış bir ameldir.
Soru 1257: Hamileliğin kendisine zarar vermediği sağlıklı bir kadının spermi dışarı akıtarak, diyafram aleti[1] veya ilaç kullanarak ya da fallop tüplerini[2] kapatarak hamileliği önlemesi caiz midir? Kocasının, dışında bu yollardan birini seçmesi için kadını zorlaması caiz midir?
Cevap: Spermi dışarı akıtmak yoluyla gebelikten korunmada bir sakınca yoktur. Yine makul bir maksatla, önemli bir zarara yol açmayacak şekilde, kocanın izniyle ve haram bir bakışı veya dokunmayı gerektirmedikçe diğer yöntemlere başvurmak da sakıncasızdır; ancak kocanın karısını buna zorlamaya hakkı yoktur.
Soru 1258: Fallop tüplerini kapatmak isteyen hamile bir kadının, ameliyat esnasında bu amacının da gerçekleşmesi için doğumunu sezaryenle yapması caiz midir?
Cevap: Fallop tüplerini kapatmanın hükmü önceki hükümlerde geçti; ama sezaryenin caiz olması, buna ihtiyaç duyulmasına veya hamile kadının kendi isteğine bağlıdır. Her halükarda sezaryen sırasında zaruret gerektirmedikçe yabancı bir erkeğin kadına dokunması, bakması ve fallop tüplerini bağlaması haramdır.
Soru 1259: Kadının, kocasının izni olmadan gebeliği önleyecek şeyleri kullanması caiz midir?
Cevap: Sakıncalıdır.
Soru 1260: Dört çocuk sahibi bir erkek, sperm kanalını bağlatmıştır. Acaba eşinin rızası olmazsa, erkek günahkâr sayılır mı?
Cevap: Bu işin izni karısının rızasına bağlı değildir ve erkeğin üzerine hiçbir şey gelmez.
- DÜŞÜK YAPMAK (KÜRTAJ)
DÜŞÜK YAPMAK (KÜRTAJ)
Soru 1261: Ekonomik sorunlar yüzünden kürtaj yaptırmak caiz midir?
Cevap: Sırf ekonomik zorluk ve sıkıntılar nedeniyle kürtaj yaptırmak caiz değildir.
Soru 1262: Hamileliğin ilk aylarında yapılan muayene sonrası doktor kadına hamileliğinin devamının kendisi için hayati tehlikesi olabileceğini, hamileliğin devam etmesi halinde bebeğinin sakat olarak dünyaya gelebileceğini söylemiş ve bu nedenle doktor çocuğu aldırmasını istemiş. Acaba bu işi yapmak caiz midir? Yine çocuğa ruh verilmeden önce onu aldırmak [kürtaj yaptırmak] caiz midir?
Cevap: Fetüsün [ceninin] kusurlu olması, ona ruh verilmeden önce dahi olsa kürtaj yapılmasına şer’i izin sayılmaz; ancak hamileliğin devam etmesi nedeniyle annenin yaşamının tehlikede olduğunun, uzman ve güvenilir bir doktor görüşü ile belgelenmesi durumunda, fetüse ruh verilmeden önce kürtaj yapılmasının sakıncası yoktur.
Soru 1263: Uzman doktorlar yeni metotlardan ve gelişmiş cihazlardan yararlanarak hamilelik esnasında bebeğin birçok kusurlarını teşhis edebiliyorlar. Kusurlu bebeklerin dünyaya geldikten sonra karşılaştıkları zorlukları göz önünde bulundurarak, güvenilir uzman doktorun kusurlu olarak dünyaya geleceğini bildirdiği bebeği aldırmak caiz midir?
Cevap: Sırf kusurlu olarak dünyaya gelebileceği ve hayatında karşılaşacağı zorluklar nedeniyle bebeği aldırmak [kürtaj yaptırmak] hangi aşamada olursa olsun, caiz değildir.
Soru 1264: Rahim içine yerleşmiş olan spermi yaklaşık kırk gün süren alaka aşamasına gelmeden önce kürtaj yaptırmak caiz midir? Esasen bebeği düşürmek aşağıdaki evrelerin hangisinde haramdır?
a) Nutfe, rahme yerleştikten sonra.
b) Alaka [embriyo] merhalesinde.
c) Mudğa [bir çiğnem et] merhalesinde.
d) Kemik merhalesinde (ruh verilmeden önce).Cevap: Rahme yerleştikten sonra nutfeyi aldırmak ve aynı şekilde sonraki evrelerin hiçbirinde cenini kürtaj yaptırmak caiz değildir.
Soru 1265: Kan hastalıklarına tutulmuş eşlerden bazıları kusurlu genler taşımaktadırlar ve dolayısıyla bu genleri çocuklarına aktarmaktadırlar. Bu çocukların ağır hastalıklara tutulmaları ihtimali çok yüksektir ve böyle çocuklar doğdukları andan ölünceye kadar daima meşakkatli, zor bir hayat sürerler. Örneğin, hemofili hastalarının sürekli en küçük bir darbeyle şiddetli kanama sonucu ölmeleri veya felç olmaları ihtimali var. Şimdi hamileliğin ilk haftalarında bu hastalığı teşhis etmek mümkünken, acaba böyle durumlarda cenini aldırmak [kürtaj yaptırmak] caiz midir?
Cevap: Eğer ceninin hastalığının teşhisi kesin ise ve böyle bir bebeğe sahip olmak ve bakımını üstlenmek katlanılmayacak derecede sıkıntı ve zorlukları gerektirirse, bu durumda bedene ruh verilmeden önce bebeği aldırmak caizdir; fakat ihtiyat gereği diyeti verilmelidir.
Soru 1266: Kendi özünde kürtajın hükmü nedir? Gebeliğin devamı, annenin hayatını tehlikeye soktuğu durumlarda hükmü nedir?
Cevap: Çocuğun kürtajı şer'an haramdır ve hamileliğin devamı annenin hayatı için tehlikeli olmadıkça hiçbir şekilde caiz değildir. [Eğer gebelik] annenin hayatı için tehlikeli olursa ruh verilmeden önce cenini aldırmakta bir sakınca yoktur; ama ruh verildikten sonra gebeliğin devamı annenin hayatı için tehlikeli olsa bile bebeğin kürtajı caiz değildir. Ancak hamileliğin devamı anne ve çocuk her ikisinin de hayatını tehdit ederse ve hiçbir şekilde çocuğun hayatını kurtarmak mümkün olmazsa, annenin hayatını da tek başına kurtarmak sadece çocuğu aldırmakla mümkün olursa, bu durumda ruh bedene girse bile çocuğu aldırmak caiz olur.
Soru 1267: Zinadan meydana gelen yedi aylık bebeğini, babasının isteği üzerine aldıran kadının diyet vermesi farz mıdır? Eğer farzsa annesine mi, yoksa babasına mı farzdır? Ve bu durumda sizce diyetin miktarı ne kadardır?
Cevap: Zinadan olsa bile kadının bebeği aldırması haramdır. Babanın çocuğu düşürmesini istemesi, bu işin caiz olmasına sebep olmaz. Eğer bebeği kadının doğrudan kendisi düşürmüşse diyet annesinin üzerine farzdır. Sorudaki durumda diyetin miktarı tereddütlüdür. İhtiyat gereği musalaha etmek (anlaşmak) gerekir. Bu durumda diyet, mirasçısı olmayan miras hükmündedir.
Soru 1268: Kasıtlı olarak düşürülen iki buçuk aylık ceninin diyeti ne kadardır ve bu diyetin kime verilmesi gerekir?
Cevap: Alaka [kan pıhtısı hâlinde] olursa diyeti kırk dinardır. Mudğa [bir çiğnem et] olursa diyeti altmış dinardır. Daha et bağlamamış kemik olursa diyeti seksen dinardır. Diyet, miras basamakları gözetilerek bebeğin mirasçısına verilir. Fakat onun düşürülmesinde doğrudan rolü olan mirasçı ondan pay alamaz.
Soru 1269: Eğer gebe bir kadın, diş etlerini veya dişlerini tedavi ettirmek zorunda kalır ve uzman bir doktorun teşhisine göre ameliyat olması gerekiyorsa, anestezi ve röntgenlerin rahimde olan ceninin bazen sakat olmasına sebep olabileceği düşünüldüğünde, kadının kürtaj yaptırması caiz midir?
Cevap: Bahsettiğiniz sebep, cenini aldırmak için ruhsat olamaz.
Soru 1270: Eğer anne karnındaki cenin, kesin olarak ölmek üzere olursa ve o durumda rahimde kalması annesinin de hayatını tehlikeye sokuyorsa, bu durumda ceninin kürtajı caiz olur mu? Eğer kadının kocası böyle bir bebeği düşürmeyi caiz bilmeyen bir müçtehidi taklit ediyorsa, kadın ve akrabaları ise bu hâlde bebeği düşürmeyi caiz bilen müçtehidi taklit ediyorlarsa, bu durumda erkeğin yapması gereken nedir?
Cevap: Sorudaki durumda, bebeğin tek başına ölümüyle bebek ve annesinin birlikte ölümü söz konusu olduğuna ve bu ikisi arasında bir seçim yapılması gerektiğine göre, bebeği aldırarak hiç olmazsa annesinin hayatını kurtarmaktan başka çare yoktur. Bu takdirde kocası, eşinin bebeği aldırmasını engelleyemez. Fakat imkân dâhilinde bebeğin ölümünden hiç kimsenin sorumlu olmayacağı şekilde hareket etmek gerekir.
Soru 1271: Gayrimüslim bir erkekle hüküm veya mevzuu bilmeyerek yapılan cinsel ilişki (vaty-i şüphe) veya zina sonucu meydana gelen bir bebeği aldırmak caiz midir?
Cevap: Caiz değildir.
- YAPAY-SUNİ DÖLLENME
YAPAY-SUNİ DÖLLENME
Soru 1272:
a) Şer'î eşlerden alınan sperm ve yumurtacıkla gerçekleştirilen yapay döllenme caiz midir?
b) Caiz olduğunu varsayarsak, bu işi yabancı doktorlara yaptırmak caiz midir? Peki, bu şekilde doğan çocuk, sperm ve yumurta sahibi olan karı kocaya mı aittir?
c) Söz konusu fiilin kendi özünde caiz olmadığını varsayalım, acaba evlilik hayatını kurtarmak buna bağlı olursa, caiz olmayışı hükmünden istisna olabilir mi?
Cevap:
a) Bu işin kendi başına bir sakıncası yoktur. Fakat dokunmak ve bakmak gibi şer'an haram olan ön hazırlıklardan kaçınmak farzdır.
b) Bu yöntemle dünyaya gelen bebek, sperm ve yumurtacığın sahibi olan eşlere aittir.
c) Bu yöntemin temelde caiz olduğu yukarıda beyan edildi.Soru 1273: Bazen bazı çiftler kadında döllenme için gerekli olan yumurtacıkların olmaması ya da hastalığın tedavi edilememesi ve çocuk sahibi olamama nedeniyle ayrılmak zorunda kalmakta, ruhsal ve evlilik sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Acaba bu durumda bilimsel yöntemlerle başka bir kadının yumurtacıklarını alıp kocanın spermi ile rahim dışında dölleme yapıp, sonra döllenen spermi o kadının rahmine nakletmek caiz midir?
Cevap: Söz konusu eylemde kendi başına bir sakınca bulunmamakla birlikte, bu şekilde doğan bir çocuk, sperm ve yumurtacıkların sahibine aittir ve onu rahminde taşıyan kadının öz çocuğu kabul etmek zordur. Bu nedenle soyla ilgili şer'î hükümlerde ihtiyatın gözetilmesi gerekir.
Soru 1274: Eğer kocadan sperm alınıp, öldükten sonra eşinin yumurtasıyla döllense ve sonra rahmine aktarılsa, birincisi, bu işlem caiz midir? İkincisi, doğan bebek o adamın çocuğu mudur ve şer’i açıdan ona mı aittir? Üçüncüsü, dünyaya gelen çocuk sperm sahibinden miras alır mı?
Cevap: Bu işin kendisinin sakıncası yoktur. Bu yolla dünyaya gelen çocuk yumurtacık ve rahim sahibine aittir ve sperm sahibine ilhak olması da uzak bir ihtimal değildir. Fakat sperm sahibinden miras alamaz.
Soru 1275: Çocuğu olmayan bir erkeğin karısının rahmine, yabancı bir erkeğin spermini koyarak yapay olarak döllemek caiz midir?
Cevap: Yabancı bir erkeğin spermiyle yapay yöntemle kadının döllenmesinin şer'i açıdan sakıncası yoktur. Fakat bu işi yaparken ön hazırlıklar sırasında şer'an haram olan bakmak, dokunmak ve benzeri diğer haramlardan kaçınmak gerekir. Her halükarda, bu yöntemle dünyaya gelen çocuk o kadının kocasına ilhak olmaz; bu bebek spermin sahibine ve yumurtacıkla rahim sahibi olan kadına ilhak olur.
Soru 1276:
a) Evli bir kadının menopoz veya başka sebeplerden dolayı yumurtacıkları olmazsa, kocasının spermiyle döllendikten sonra kocasının ikinci eşinden rahmine yumurtacık nakletmek caiz midir? Bu durumda, kendisinin veya ikinci eşinin daimi veya geçici nikâhlı eş olması arasında bir fark var mıdır?
b) Bu iki kadından hangisi çocuğun annesi olacak? Yumurtacıkların sahibi mi yoksa rahmin sahibi mi?
c) Acaba bu işlem, diğer eşin yumurtacıklarına, rahim sahibi kadının yumurtacıklarının çok zayıf olması ve kocanın spermiyle döllendiğinde çocuğun sakat dünyaya gelme korkusundan dolayı ihtiyaç duyulursa yine de caiz midir?Cevap:
a) Bu işin kendisi şer'an sakıncasızdır. Bu alanda kadınların o erkekle daimî veya geçici ya da birinin daimî ve diğerinin geçici nikâhla evlenmiş olmaları arasında hiçbir fark yoktur.
b) Bu yolla dünyaya gelen çocuk sperm ve yumurtacık sahiplerine ait olur ve bebeğin, rahminde taşıyan kadına ilhakı zordur. Bu durumda o kadına karşı soydan kaynaklanan hüküm ve sonuçlar hususunda ihtiyatı gözetmek gerekir.
c) Bu iş özü itibariyle caizdir.Soru 1277: Aşağıdaki durumlarda ölen kocasının spermi ile kadına yapay dölleme caiz midir?
a) Kocasının ölümünden sonra, kadının iddeti bitmeden önce.
b) Kocasının ölümünden sonra, kadının iddeti bittikten sonra.
c) Eğer kadın, kocasının ölümünden sonra başka bir erkekle evlenirse, birinci kocasının spermiyle döllenişi caiz midir? Acaba ikinci kocası ölürse, birinci kocasının spermiyle döllenişi caiz midir?Cevap: Bu işin özü itibariyle bir sakıncası yoktur ve iddetinin bitmesinden önce veya sonra olması fark etmez. Aynı şekilde evli olup olmaması da fark etmez. Eğer evliyse de birinci kocasının spermiyle döllenişi, ikinci kocasının ölümünden sonra veya o hayattayken olması arasında hiçbir fark yoktur; fakat ikinci kocası yaşıyor ise bu onun izin ve müsaadesiyle yapılmalıdır.
Soru 1278: Günümüzde rahim dışında döllendirilmiş yumurtacıkları özel cihazlarda canlı olarak saklayıp ihtiyaç duyulduğunda onu yumurtacık sahibinin rahmine yerleştirmek mümkündür; acaba bu iş caiz midir?
Cevap: Bu uygulamanın özü itibariyle hiçbir sakıncası yoktur.
- CİNSİYET DEĞİŞTİRMEK
CİNSİYET DEĞİŞTİRMEK
Soru 1279: Bazı insanlar görünüşte erkektir; ancak zihinsel ve psikolojik açıdan kadın cinsinin özelliklerini taşırlar ve kadınsal cinsel eğilimler tamamen içlerinde mevcuttur. Eğer cinsiyetlerini değiştirmezlerse, fesada düşeceklerdir. Acaba onları ameliyatla tedavi etmek caiz midir?
Cevap: Cinsiyet değiştirme talebinde bulunan kişinin karşı cinsten olduğu güvenilir, bilimsel ve örfi yöntemlerle ispat edilmedikçe cinsiyet değişikliği caiz değildir; bu durumda cinsiyet değiştirme eylemi, -mahrem olmayanın avret mahalline dokunmak ve bakmak gibi tali hükümleri göz ardı ettiğimizde- caizdir. Ayrıca karşı cinse ait olduğu kanıtlanmadığı takdirde aksi de kanıtlanamıyorsa ve bu kişi aşırı derecede ruhsal bunalım içindeyse, söz konusu eyleme izin verilmesi uzak bir ihtimal değildir.
Soru 1280: Hünsayı kadın veya erkeğe ilhak etmek için cerrahî ameliyat yapmanın hükmü nedir?
Cevap: Bunun özü itibariyle hiçbir sakıncası yoktur; fakat [bakmak ve dokunmak gibi] haram olan ön aşamalardan sakınmak farzdır.
- OTOPSİ VE ORGAN NAKLİ
OTOPSİ VE ORGAN NAKLİ
Soru 1281: Kalp ve damar hastalıklarının gözden geçirilmesi, yeni konuların keşfedilmesi ve bu konuda bir dizi araştırmanın yapılabilmesi, vefat etmiş kişilerin kalp ve damarlarına ulaşılarak üzerlerinde tetkik ve tahlillerin yapılmasını gerektirmektedir. Onların, bir gün veya daha fazla tetkik ve tahlillerden sonra onları [ölüleri] gömdüklerini düşünürsek soru şu:
a) Acaba bu tür incelemelerin Müslümana ait bir ceset üzerinde yapılması caiz midir?
b) Cesetten alınan kalp ve damarlar, cesetten ayrı defnedilebilir mi?
c) Kalp ve damarları ayrı ayrı defnetmenin zorlukları göz önünde bulundurulduğunda, bunları başka bir cesetle defnetmek caiz midir?Cevap: Eğer saygın bir canın kurtarılması veya toplumun ihtiyacı olan tıp biliminin yeni içeriklerinin keşfedilmesi ya da insanların hayatını tehdit eden bir hastalık hakkında bilgi alınması buna bağlı ise, ölünün cesedine otopsi yapılmasında bir sakınca yoktur; ancak mümkün olduğu kadar ölü Müslümanların cesetlerinin kullanılmaması farzdır. Yine Müslümanın cesedinden ayrılan uzuvların da cenazeyle birlikte gömülmesinde bir sakınca, zorluk veya sıkıntı yoksa cenazenin kendisiyle birlikte defnedilmesi farzdır; aksi durumda ayrı ayrı veya başka bir ölünün cenazesi ile birlikte defnedilmesi caizdir.
Soru 1282: Zehirlenme, boğulma veya başka nedenlerin hangisiyle öldüğü belli olmayan şüpheli durumlarda ölüm nedenini araştırmak için otopsi caiz midir?
Cevap: Gerçeğin açığa çıkması buna bağlı ise, sakıncası yoktur.
Soru 1283: Tıp fakültesinde anatomi dersinin bulunması gerektiğini dikkate alarak, histolojide [doku biliminde] bilgi edinmek için, ömrünün her evresinde düşük yapılmış ceninin anatomisinin incelenmesinin [otopsi yapılmasının] hükmü nedir?
Cevap: Saygın bir canın hayatını kurtarmak veya toplumun ihtiyaç duyduğu yeni tıbbi bilgileri keşfetmek veya insanların hayatını tehdit eden bir hastalık hakkında bilgi edinmek, düşük yapılmış bir ceninin otopsisine bağlıysa, bunu yapmak caizdir; ancak mümkün olduğu kadar ruh üflenmiş Müslüman cenini kullanılmamalıdır.
Soru 1284: Müslüman bir ölüyü defnetmeden önce otopsi yaparak vücudundaki platini pahalı ve az bulunur olmasından dolayı çıkarmak caiz midir?
Cevap: Sorudaki durumda, ölüye saygısızlık sayılmaması şartıyla platini çıkarmanın sakıncası yoktur.
Soru 1285: Müslüman mezarlıklarında olsun ya da olmasın, tıp fakültesinde eğitimde kullanmak amacıyla kemiklerine ulaşmak için ölülerin mezarlarını kazmak caiz midir?
Cevap: Bu iş için Müslümanların mezarını açmak, acil bir tıbbi ihtiyaç olmadıkça ve gayrimüslimlerin kemiklerine ulaşmak mümkün olmadıkça, caiz değildir.
Soru 1286: Saçları yanmış ve toplum içinde bu durumdan dolayı sıkıntı ve acı çeken birinin başına saç ektirmesi caiz midir?
Cevap: Bu uygulamanın özü itibariyle bir sakıncası yoktur. Ancak eti helâl olan hayvanın kılından veya insan saçından olması gerekir.
Soru 1287: Bir kimse hastalanır ve doktorlar onu tedavi etmekten ümidini kesip yakında öleceğini duyurursa, bu durumda ölmeden önce onun vücudunun kalp, böbrek vb. hayati organlarını alıp başkasına nakletmek caiz midir?
Cevap: Eğer organların alınması kişinin ölümüne sebep olursa, bu onu öldürmekle aynı hükümdedir; aksi durumda eğer kendi izniyle olursa sakıncası yoktur.
Soru 1288: Ölen bir kişinin kan damarlarını hasta bir kişinin vücuduna nakletmek için kullanmak caiz midir?
Cevap: Ölen kişi hayattayken buna izin vermişse [veya ölümünden sonra velilerinin müsaadesiyle olursa] ya da saygın bir canı kurtarmak bu organ nakline bağlı ise sakıncası yoktur.
Soru 1289: Çoğu kez velisinin izni olmadan, ölen kişinin vücudundan alınarak başka bir kişinin vücuduna nakledilen korneaya için diyet verilmesi farz mıdır? Farz olduğunu varsayarsak, her bir göz ve kornea için diye miktarı ne kadardır?
Cevap: Ölü bir Müslümanın bedeninden korneanın alınması haramdır ve diyet verilmesini gerektirir; miktarı da elli dinardır. Fakat kişinin ölmeden önce rızası ve izni alınmışsa sakıncası yoktur; diyeti de gerektirmez.
Soru 1290: Savaşta yaralananlardan biri, testis bölgesinden yaralanmış ve bu da testislerinin alınmasına neden olmuştur. Cinsel gücünü ve erkeksi görünümünü korumak için hormonal ilaçlar kullanması caiz midir? Eğer mezkûr neticeleri elde etmenin ve çocuk sahibi olma kudretini bulmanın yegâne yolu, başka bir kimsenin testislerini ona nakletmekse, bunun hükmü nedir?
Cevap: Eğer testisler, nakil ve iyileşmeden sonra vücudunun bir parçası haline gelecek şekilde ona nakledilebilirse, taharet ve necaset açısından bir sakınca olmadığı gibi, çocuk sahibi olma gücünü bulması ve çocuğun ona ilhak olması bakımından da sakıncası yoktur. Cinsel gücünü ve erkeksi görünümünü korumak için hormonal ilaçlar kullanmasının da sakıncası yoktur.
Soru 1291: Böbrek naklinin hastaların hayatlarını kurtarmadaki önemi nedeniyle, doktorlar bir böbrek bankası oluşturmaya karar verdiler ve bu, birçok insanın gönüllü olarak böbrek bağışlayacağı veya satacağı anlamına geliyor. İster böbrek ister vücudun diğer organları olsun, acaba insanların kendi isteğiyle satmaları veya bağışlamaları caiz midir? Zaruret durumunda bunun hükmü nedir?
Cevap: Mükellefin hayattayken böbreğini veya bedeninin herhangi bir organını hastaların yararlanması için hediye etmesi veya satması, kendisine kayda değer bir zararı yoksa sakıncasızdır; hatta bazen saygın bir canı kurtarmak buna bağlı olur da kişi için hiçbir zorluğu veya zararı da yoksa bu iş farz olur.
Soru 1292: Bazı insanlar tedavi edilemez ve geri dönüşü olmayan beyin hasarları sonucu büsbütün beyinsel faaliyetlerini kaybederek tam bir komaya girerler. Ayrıca nefes alamaz, optik ve fiziksel uyaranlara tepki veremezler Bu gibi durumlarda yukarıda belirtilen aktivitelerin normale dönme olasılığı tamamen ortadan kalkar ve hastanın otomatik kalp atışı, geçici olan ve suni solunum cihazı yardımıyla gerçekleştirilir. Hastanın bu durumu birkaç saat veya en fazla birkaç gün devam eder. Tıp biliminde her türlü iradî hareketi, duyu ve şuuru yok olan bu duruma [beyin ölümü] bitkisel hayat denir. Öte yandan hayatları, beyin ölümü gerçekleşmiş ve bitkisel yaşama aşamasında olan insanlardan alınacak organlara bağlı birtakım hastalar var. Bu durumda, acaba diğer hastaların hayatını kurtarmak için bitkisel hayatta yaşayan hastanın organlarından yararlanmak caiz midir?
Cevap: Soruda belirtilen hastaların organlarının alınarak, başka hastaları tedavi etmek için kullanılması, onların daha erken ölmelerine ve yaşamlarının sona ermesine neden olursa caiz değildir. Aksi durumda, eğer bu uygulama onun daha önce vermiş olduğu izinle yapılırsa veya saygın bir canın kurtuluşu, ihtiyaç duyulan o organa bağlı olursa sakıncası yoktur.
Soru 1293: Ölümümden sonra bedenimden faydalanmaları için organlarımı bağışlamak istiyorum. Bu isteğimi yetkililere bildirdim; onlar da bunu vasiyetime yazıp bu isteğimi mirasçılara bildirmemi istediler. Acaba böyle bir hakka sahip miyim?
Cevap: Ölen kişinin, dudak, burun, kulak vb. gibi alınması ölüyü küçük düşürecek veya örfen cenazeye saygısızlık sayılan organları dışında, diğerlerinin başkasının vücuduna nakledilerek onun hayatını kurtarmak veya hastalığını tedavi etmek için kullanılmasında ve bunların vasiyet edilmesinde bir sakınca yoktur.
Soru 1294: Estetik ameliyatı yaptırmanın hükmü nedir?
Cevap: Bunun özü itibariyle bir sakıncası yoktur.
Soru 1295: Askerî bir kurum tarafından insanların avret yerlerinin [edep veya mahrem yerleri] muayene edilmesinin hükmü nedir?
Cevap: Başkasının avret yerini açmak ve ona bakmak, insanları başkalarının yanında edep yerini açmaya zorlamak, kanuna uymak veya tedavi gibi zaruret olmadıkça, caiz değildir.
Soru 1296: Bir doktor tarafından, bir kadına dokunmak veya ona bakmak için izin verilmesi şartı olarak zaruret kelimesi sıkça tekrarlanır, zaruret ne demektir ve sınırları nelerdir?
Cevap: Sorudaki durumda "zaruret"ten maksat hastalığın teşhisi ve tedavisinin [eldivensiz-çıplak elle] dokunma ve bakmaya bağlı olmasıdır; zaruretin sınırları da ihtiyaç derecesi ve miktarına bağlıdır.
Soru 1297: Bayan bir doktorun, muayene ve tedavi için kadının mahrem-edep yerine bakması ve dokunması caiz midir?
Cevap: Zaruret durumları dışında caiz değildir.
Soru 1298: Erkek doktorun, muayene ederken hasta kadının bedenine dokunması ve bakması caiz midir?
Cevap: Kadının tedavisi onun vücuduna dokunup bakılmasına bağlıysa ve başka bir kadın doktora görünerek tedavi olması da mümkün değilse [yani hastalığını tedavi edecek bayan doktor bulunmuyorsa] sakıncası yoktur.
Soru 1299: Bayan doktorun, başka bir kadının avretine aynayla bakarak muayene etmesi mümkün olduğu hâlde, doğrudan bakmasının ve dokunmasının hükmü nedir?
Cevap: Aynayla bakarak muayene etmek mümkünse ve doğrudan bakmanın ve dokunmanın bir zarureti yoksa caiz değildir.
Soru 1300: Eğer hastayla hemcins olmayan hemşirenin, tansiyonu ölçerken veya hastanın bedenine dokunmasını gerektiren diğer işleri yaparken tıbbî eldiven kullanması mümkün olursa, acaba bu işleri doktorun hastayı tedavi ederken kullandığı eldivenler olmadan yapması caiz midir?
Cevap: Tedavi sırasında kıyafetin üzerinden veya eldivenle dokunma imkânı olduğundan, hemcins olmayan hastanın bedenine dokunmanın zarureti yoktur; bu yüzden caiz değildir.
Soru 1301: Kadının estetik ameliyat yaptırması, erkek doktorun ona bakmasını ve dokunmasını gerektirirse, caiz olur mu?
Cevap: Estetik ameliyat, hastalık tedavisi sayılmadığından bu amaçla haram olan bakış ve dokunma caiz değildir; ancak bu ameliyat yanık vb. hastaları tedavi etmek için olursa ve bu da zorunlu olarak doktorun dokunmasını ve bakmasını gerektirirse sakıncası yoktur.
Soru 1302: Kadının mahrem yerine kocasından başkasının ve hatta doktorun bile bakması mutlak olarak haram mıdır?
Cevap: Zaruret ve bir hastalığı tedavi etme durumlarının dışında kocasından başkasının, hatta bayan doktorun bile kadının mahrem yerine bakması haramdır.
Soru 1303: Kadınların, bayan doktordan daha uzman olduğu veya bayan doktora gitmelerinin meşakkatli olduğu durumlarda, kadın hastalıkları uzmanı olan erkek doktora müracaat etmeleri caiz midir?
Cevap: Muayene ve tedavi eğer haram olan bakmayı ve dokunmayı gerektirirse, işinde uzman olan bir kadın doktora gitmek imkânsız veya çok zor olmadıkça erkek doktora gitmek caiz değildir.
Soru 1304: Meninin tahlil ve muayene edilmesi için doktorun emriyle mastürbasyon yapmak caiz midir?
Cevap: Tedavi buna bağlıysa ve bunun insanın eşi vasıtasıyla gerçekleşmesi de mümkün değilse, tedavi için bunun sakıncası yoktur.
- SÜNNET
SÜNNET
Soru 1305: Sünnet olmak farz mıdır?
Cevap: Erkek çocuklarının sünnet edilmesi farzdır; ayrıca hac ve umrede tavafın sıhhatinin bir şartıdır. Eğer buluğ çağından sonrasına ertelenirse, sünnet olmaları kendilerine farzdır.
Soru 1306: Sünnet olmamasına rağmen aleti tamamen açıkta olan birinin [cinsel organının ucu deriyle kaplı değildir] sünnet olması farz mıdır?
Cevap: Cinsel organında kesilmesi farz olan deri doğuştan yok ise bu durumda farz olan sünnetin anlamı yoktur.
Soru 1307: Kızlar için sünnet farz mıdır?
Cevap: Farz değildir.
- TIP ÖĞRENİMİ
TIP ÖĞRENİMİ
Soru 1308: Tıp fakültesi öğrencilerinin, (kız ya da erkek) eğitim amacıyla yabancı birini dokunarak ve bakarak muayene etmekten başka çareleri yoktur. Bu muayeneler müfredatın bir parçası olduğu ve ileride hasta tedavisine hazırlanmak ve staj yapmak için gerekli olduğundan ve bu işi yapmamaları hastaların hastalığına teşhis koymaktan aciz kalmalarına ve sonuç olarak da hastaların hastalıklarının uzamasına ve bazen de ölümlerine yol açabileceğinden acaba bu muayeneleri yapmaları caiz midir?
Cevap: Tecrübe kazanmak ve hastaları nasıl tedavi edeceklerini bilmek ve hayatlarını kurtarmak gibi zaruri durumlarda sakıncası yoktur.
Soru 1309: Tıp fakültesi öğrencilerinin zaruret durumunda namahrem hastaları muayene etmelerinin caiz olması hâlinde, bu zarureti kim ve hangi makam teşhis edecektir?
Cevap: Şartları gözeterek zarureti teşhis etmek öğrencinin görüşüne bağlıdır.
Soru 1310: Eğitim esnasında, bazen namahremleri muayene etmek durumunda kalıyoruz ve bunun ilerisi için gerekli olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat bu muayeneler fakültenin genel eğitim metotlarından biri sayılıyor; hatta bazen tıp öğrencilerine hocası tarafından bir ödev olarak verilebiliyor. Bu durumları dikkate alarak acaba bizim bu muayeneleri yapmamız caiz midir?
Cevap: Tıbbî bir muayenenin, sırf ders programlarından veya hocanın öğrenciye verdiği ödevlerden olması, dine aykırı bir şeyi yapmak için şer'i bir ruhsat gerekçesi sayılamaz. Bu hususta ölçü, sadece insan hayatını kurtarmaya yönelik eğitimsel bir ihtiyaç ya da gerekliliğin söz konusu olmasıdır.
Soru 1311: Tıp eğitimi, tecrübe ve beceri kazanma gerekliliği nedeniyle yapılan muayenelerde namahremin cinsel organı ile bedeninin diğer uzuvlarını muayene etmek arasında fark var mıdır? Öğrenimlerini tamamladıktan sonra hastaları tedavi etmek için ücra köylere ve yerlere giden bazı öğrenciler, bazen kadınları doğum yaptırmak veya ağır kanamalar gibi yan etkilerini tedavi etmek zorunda kalıyorlar. Bu işin hükmü nedir? Bu gibi kanamalara hemen müdahale edilmezse yeni doğum yapan kadının hayatının tehlikeye gireceği açıktır. Bunları tedavi etmenin yollarını öğrenmek için tahsil boyunca alıştırma yapmanın ve uzmanlık kazanmanın gerekliliğine dikkat ederek hükmü açıklar mısınız?
Cevap: Zaruret durumunda, cinsel organla bedenin diğer organlarını muayene etme arasında hüküm açısından hiçbir fark yoktur. Genel ölçü, insan hayatını kurtarmak için tıp ilmini uygulama ve öğrenme ihtiyacıdır ve bu konuda zaruret miktarıyla yetinmek gerekir.
Soru 1312: Hemcins biri tarafından [erkeği erkek, kadını da kadın doktor] yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın tenasül organlarını muayene ederken doktor veya öğrencinin aynadan bakması gerektiği gibi şer'î hükümler çoğu zaman gözetilmiyor. Biz de hastalıkların nasıl teşhis edildiğini öğrenmek için onlara uymak zorundayız; bu konudaki vazifemiz nedir?
Cevap: Tıp ilmini öğrenmenin ve hastalıkları tedavi yollarını bilmenin özü itibariyle haram olan muayenelere bağlı olduğu durumlarda, öğrencinin gelecekte insan hayatını kurtarabilme yeteneğinin bu şekilde elde edilen bilgilere bağlı olduğundan ve ayrıca ileride hastaları muayene etme onların hayatlarını kurtarmak gibi sorumlulukları üstleneceğinden emin olması şartıyla bunun bir sakıncası yoktur.
Soru 1313: Kendi uzmanlık alanımızla ilgili ders kitaplarımızda yer alan yarı çıplak gayrimüslim erkek ve kadınların resimlerine bakmak caiz midir?
Cevap: Lezzet alma kastı ile olmaz ve bir fesada neden olması korkusu da bulunmazsa sakıncası yoktur.
Soru 1314: Tıp öğrencileri eğitimleri sırasında öğrenim amacıyla cinsel organların çeşitli fotoğraf ve videolarını görüyorlar, bu caiz midir? Hemcins olmayan kişilerin mahrem yerlerini görmenin hükmü nedir?
Cevap: Zevk için olmadığı ve haram işleme korkusu da bulunmadığı sürece video ve resimlere bakmanın kendi özünde bir sakıncası yoktur. Haram olan, aynı cinsten olmayan kişinin bedenine bakmak ve ona dokunmaktır; başkalarının mahrem yerlerinin video veya fotoğraflarına bakmanın da sakıncası yok denemez.
Soru 1315: Doğum esnasında kadının görevi nedir? Doğum sırasında diğer kadınlara yardım eden bayan hemşirelerin, onların edep yerlerini açmak ve bakmak konusundaki görevleri nelerdir?
Cevap: Kadın hemşirelerin, doğum esnasında herhangi bir zaruret olmadan, kasıtlı olarak kadınların mahrem yerlerine bakmaları caiz değildir. Yine doktorun da zorunlu olmadıkça hasta kadının bedenine bakmaktan ve dokunmaktan kaçınması gerekir. Kadınların da eğer şuuru ve kendisini örtme gücü yerinde olursa, bedenlerini örtmeleri veya başka birinden örtmesini istemeleri farzdır.
Soru 1316: Üniversite okurken plastik maddelerden yapılan yapay üreme organlarını eğitim amacıyla kullanıyorlar, bunlara bakmanın ve dokunmanın hükmü nedir?
Cevap: Yapay penis ve vajina, gerçekleriyle aynı hükümde değildir; [bu yüzden] lezzet alma kastı olmadıkça veya şehveti tahrik etmedikçe bunlara bakmakta ve dokunmakta bir sakınca yoktur.
Soru 1317: Benim araştırmalarım, Batı bilim çevrelerinde acı ve ağrıyı müzik, dokunmak, dans, ilaç ve elektrik yoluyla tedavi etmek adıyla söz konusu edilen araştırmalar hakkındadır. Onların bu araştırmaları sonuç da vermiştir. Acaba şer’i açıdan benim bu tür araştırmalara girişmem caiz midir?
Cevap: Şer'i açıdan haram olan işleri yapmayı gerektirmedikçe zikredilen alanlarda araştırma yapmanın ve hastalıkların tedavisinde onların ne kadar etkili olduğu konusunda denemelerde bulunmanın sakıncası yoktur.
Soru 1318: Kadın hemşirelerin eğitim gereği başka kadınların mahrem yerlerine bakmaları caiz midir?
Cevap: Hastalıkların tedavisi veya saygın bir nefsin kurtarılması, başkalarının mahrem yerlerine bakmayı gerektiren bir derse bağlı ise sakıncası yoktur.
- EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ADABI
EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ADABI
Soru 1319: İnsan karşısına çıkacak konulara dair şer'î hükümleri öğrenmemekle günahkâr sayılır mı?
Cevap: Hükümleri öğrenmemesi farzları terk etmeye veya haramları işlemeye sebep olursa günahkârdır.
Soru 1320: Dinî ilimler öğrencisi, satıh [yüzeysel olarak dini ilimleri öğrenme] merhalesini bitirdikten sonra eğer kendisinde içtihat derecesine ulaşabilecek kadar dersleri okuyup tamamlama gücünü görürse, acaba tahsilini içtihat derecesine kadar sürdürmesi ona farz-ı ayn olur mu?
Cevap: Hiç şüphe yok ki, dini ilimleri öğrenmek ve içtihat derecesine kadar devam etmek kendi başına büyük bir fazilet sayılıyor; ancak sırf içtihat derecesine ulaşma yeteneğine sahip olmak onu insana farzı ayn yapmaz.
Soru 1321: Dinin esaslarını [ûsulü’d-din] kesin olarak öğrenmenin yolları nelerdir?
Cevap: Yakîn [doğruluğunda şüphe bulunmayan, vakıaya uygun bilgi] genellikle aklî delil ve burhanlarla elde edilir. Ancak burhan ve deliller mükelleflerin idrak güçlerine göre değişir. Her halükârda, insan başka bir yolla da yakîne ulaşırsa, o da yeterlidir.
Soru 1322: İlim tahsilinde gevşek davranmanın, tembellik etmenin ve yine zamanı boşa harcamanın hükmü nedir? Acaba haram mıdır?
Cevap: [Eğitim esnasında] aylaklık ve işsizlikle vakit kaybetmenin sakıncaları vardır ve öğrenci, özel öğrenci ödeneğinden yararlandığı sürece öğrenciler için belirlenmiş özel müfredata uymak zorundadır. Aksi durumda eğitim için verilen burs, maddi yardım vb. olanaklardan yararlanması caiz değildir.
Soru 1323: İktisat fakültesinde verilen dersler arasında faizli borç, sanayi ve ticaret alanlarında faiz alma yöntemleri üzerinde karşılaştırmalı dersler verilmektedir. Bu dersi vermenin ve bunun karşılığında ücret almanın hükmü nedir?
Cevap: Sırf faizli borç hakkında ders vermek ve açıklamalarda bulunmak haram değildir.
Soru 1324: İslam Cumhuriyeti'nde kendini adamış uzmanların başkalarını eğitmek için izlemesi gereken doğru yöntem nedir? İdarelerdeki hassas teknik ve fenni bilgilere erişme liyakatine kimler sahiptir?
Cevap: İslâm hükûmetinin eğitim ve öğretimi ile ilgili özel kural ve yönetmelikler koymuş olduğu ilimler ve bilgiler dışında, herhangi bir bilimi herhangi bir kişi için öğrenmek, eğer meşru akılcı bir amaç içinse ve onda fesada düşme ve düşürme korkusu yoksa sakıncası yoktur.
Soru 1325: Dinî medreselerde felsefe dersi almak ve vermek caiz midir?
Cevap: Dini inançlarında bir sapmaya neden olmayacağından emin olan bir kişinin felsefe öğrenmesinde ve öğretmesinde bir sakınca yoktur; hatta bazı durumlarda vaciptir.
Soru 1326: "Şeytan Ayetleri" kitabı gibi saptırıcı kitapların alım satımının hükmü nedir?
Cevap: Saptırıcı kitapların alım satımı ve bulundurulması, muhteviyatına cevap vermek ve bunları çürütmek için buna ilmî gücü yeten kimsenin dışında hiç kimseye caiz değildir.
Soru 1327: İnsan ve hayvanlar hakkında faydalı, ancak hayalî olan hikâyeleri öğretmenin ve anlatmanın hükmü nedir?
Cevap: Eğer hikâyenin kurgu olduğu karinelerden anlaşılırsa, sakıncası yoktur.
Soru 1328: Üniversite veya fakültelere gitmek, derse gelen tesettürsüz kadınlarla karışık olarak bir arada bulunmayı gerektiriyorsa, hüküm nedir?
Cevap: Eğitim ve öğretim için eğitim merkezlerine gitmenin sakıncası yoktur. Fakat kadınların ve kızların örtülerini korumaları farzdır. Yine erkeklerin de kendilerini haram bakışlardan, fitne ve fesada düşme endişesini barındıran görüşmelerden kaçınmaları farzdır.
Soru 1329: Bir kadının dinî örtü ve iffetine riayet ettiğini bilerek, sürücü kursu için özel olan bir yerde, yabancı bir erkeğin yardımıyla araba kullanmayı öğrenmesi caiz midir?
Cevap: Kadının, tesettüre ve iffete dikkat etmek ve fesada düşmeyeceğinden emin olması şartıyla, yabancı birinin yardım ve rehberliği ile araba kullanmayı öğrenmesinde bir sakınca yoktur. Fakat buna rağmen mahremlerinden birinin de kendisine eşlik etmesi daha uygun olur; hatta öncelik, sürücü eğitiminin mutlaka bir kadın eğitmen veya mahremlerinden biri yardımı ile yapılmasıdır.
Soru 1330: Okullarda ve üniversitelerde okuyan gençler, kızlarla da tanışıp, görüşüyorlar ve sınıf ve ders arkadaşı olduklarından onlarla dersler ve diğer konular hakkında konuşuyorlar. Bazen bazı sohbetler, şehvet veya lezzet alma kastı olmaksızın gülmeler ve şakalarla birlikte olmaktadır; acaba bu caiz midir?
Cevap: Bayanların örtülerini korumaları, [sohbet esnasında] lezzet alma kastının olmaması ve fesada [ve harama] düşmemekten emin olunması şartıyla sakıncası yoktur; aksi durumda caiz değildir.
Soru 1331: Günümüzde İslam ve Müslümanlar için hangi ilmî ihtisas dalları daha faydalıdır?
Cevap: Üniversitelerin âlim, hoca ve öğrencilerinin, yabancılara, özellikle İslâm ve Müslümanların düşmanlarına muhtaç olmamak için, Müslümanların ihtiyaç duyduğu bütün faydalı ilmî ihtisas dallarını ve yararlı bilimleri önemsemeleri gerekir. Bunların en faydalı olanları mevcut koşullar dikkate alınarak ilgili yetkililerle tespit edilir.
Soru 1332: Başka dinleri ve inançları tanımak ve bu hususta bilgi edinmek için saptırıcı kitapları ve diğer dinlerin temel kitaplarını okumanın hükmü nedir?
Cevap: Sırf bu inançları tanımak ve onlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu tür kitapları okumanın caiz olduğuna hükmetmek zordur. Ama bunlardaki dalaleti tanıma ve teşhis etme gücüne sahip olan ve kendisinin haktan sapmayacağına emin olan ehil kişilerin bunları çürütmek ve reddetmek amacıyla okumaları caizdir.
Soru 1333: Çocukları, bazı sapık inançların da öğretildiği okullara, onların bu derslerden etkilenmeyecekleri varsayımıyla göndermenin hükmü nedir?
Cevap: Onların dinî inançlarını kaybedeceklerine dair bir korku duyulmaz, batılı yaygınlaştırmak da söz konusu değilse ve çocuklar saptırıcı, bozuk ve batıl konuları öğrenmekten kaçınabilirlerse, sakıncası yoktur.
Soru 1334: Dört yıldan beri tıp fakültesinde okumakta olan bir üniversite öğrencisi, dinî ilimlere çok fazla ilgi duymaktadır. Bu konumdaki birisinin tıp dalında eğitimini sürdürmesi farz mıdır, yoksa tıbbı bırakıp dinî ilimlere yönelebilir mi?
Cevap: Öğrenci eğitim almak istediği branşı seçmekte özgürdür; ama burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var, o da şu ki, eğer dini ilimleri öğrenmek, İslam toplumuna hizmet etme gücüne sahip olmak açısından önemliyse, tıp okumak da, İslam ümmetine tıbbi hizmetlerin sunulması ve hastalıkların tedavi edilmesi ve hayatlarının kurtarılması kastıyla hazırlanmak için büyük bir önem arz etmektedir.
Soru 1335: Bir öğretmen, sınıfta diğer öğrencilerin karşısında bir öğrenciyi şiddetle cezalandırmıştır; acaba öğrencinin de öğretmenine misilleme yapması caiz midir?
Cevap: Öğrencinin, öğretmen ve hocanın makamına lâyık olmayan bir şekilde karşılık vermeye hakkı yoktur ve öğretmenin saygınlığını ve sınıfın düzenini koruması farzdır; ancak kanunî yollara başvurabilir. Nitekim öğretmenin de arkadaşlarının karşısında öğrencinin saygınlığını gözetmesi ve İslâmî eğitim adabını gözetmesi farzdır.
- BASIM, TELİF VE SANAT ESERLERİ HAKLARI
BASIM, TELİF VE SANAT ESERLERİ HAKLARI
Soru 1336: Yurt dışından getirilen veya İslam Cumhuriyeti içinde basılan kitap ve makalelerin, yayıncılarının izni olmadan yeniden basılmasının hükmü nedir?
Cevap: İslam Cumhuriyeti dışında yayınlanan kitapların yeniden basılması veya ofset yoluyla fotoğraflanması konusu, İran İslam Cumhuriyeti ile bu hükümetler arasında akdedilen anlaşmalara tabidir. Yurtiçinde basılan kitaplarda ise yayıncının hakkı, kitapları yeniden basmak için ondan izin alınarak gözetilmelidir.
Soru 1337: Müelliflerin, mütercimlerin ve eser sahiplerinin, o işi yapmak için harcadıkları emek, zaman ve paranın karşılığı olarak veya telif hakkı olarak bir meblağ talep etmeleri caiz midir?
Cevap: Onlar, bilimsel ve sanatsal çalışmalarının ilk nüshasını veya aslını yayımcıya teslim etmeleri karşılığında yayımcıdan istedikleri miktarı alma hakkına sahiptirler.
Soru 1338: Eğer yazar veya çevirmen veya sanatçı, eserinin ilk baskısı için belli bir miktar ücret alır ve bununla birlikte sonraki baskılarda da kendisinin hakkı olmasını şart koşarsa, acaba sonraki baskılarda yayıncıdan bir şey talep edebilir mi? Bu miktarı almanın hükmü nedir?
Cevap: İlk baskının teslimine ilişkin sözleşme esnasında ek olarak sonraki baskılardan dolayı da bir miktar ücret alınmasını şart koşmuşsa veya kanun bunu gerektiriyorsa, bu miktarın alınmasında bir sakınca yoktur ve yayıncının bu şarta uyması farzdır.
Soru 1339: Eğer yazar ve müellif birinci baskıya izin verirken sonraki baskılar için hiçbir şey söylememişse, acaba yayıncı yazardan yeniden izin almadan ve ona herhangi bir meblağ ödemeden eseri tekrar basabilir mi?
Cevap: Eğer baskı için aralarında yaptıkları anlaşma sadece birinci baskı hakkında olursa, bu durumda farz ihtiyat gereği sonraki baskılar için de onun hakkı gözetilmeli ve izin alınmalıdır.
Soru 1340: Yazara, yolculuk veya vefat gibi bir nedenden dolayı ulaşılamadığı durumlarda, eserin yeniden baskısı için kimden izin alınmalı ve para kime teslim edilmelidir?
Cevap: Yolculuktaysa yazarın vekiline veya şer'î velisine (mallarını korumakla yetkili olan kişiye), öldüğü takdirde mirasçısına müracaat edilmelidir.
Soru 1341: Üzerlerinde "Yayın hakları müellife aittir." ibaresi olmasına rağmen kitapları sahiplerinden izin almaksızın basmak caiz midir?
Cevap: Farz ihtiyat gereği [bu tür kitapları] basmak için müellif ve yayıncıdan izin alınarak onların haklarının gözetilmesi gerekir. Tabii ki [bu konuyla ilgili] kanunun olduğu durumlarda buna uyulmalı ve bundan sonraki konularda da buna dikkat edilmelidir.
Soru 1342: Bazı Kur'ân ve ilâhî kasetlerinin üzerinde, "Çoğaltma hakları saklıdır." yazılmıştır; bu durumda, bu kasetleri çoğaltarak başkalarının kullanımına sunmak caiz midir?
Cevap: Farz ihtiyat gereği kasetin kopyalanması ve çoğaltımı için asıl yayıncıdan izin alınmalıdır.
Soru 1343: Bilgisayar CD’lerini kopyalamak caiz midir? Eğer haram ise, bu hüküm sadece İran'da hazırlanan CD’ler için mi geçerlidir yoksa yabancı ülkelerde hazırlanan CD’leri de kapsar mı? Bazı CD’lerin içeriklerinin önemine binaen çok pahalı olduğu dikkate alındığında hüküm nedir?
Cevap: Yurtiçinde üretilen bilgisayar CD’lerinin kopyalanması ve çoğaltımında farz ihtiyat gereği sahiplerinden izin alınarak haklarının gözetilmesi gerekir. Yurtdışında üretilen CD’ler ise, [o ülkeler ile yapılan] anlaşmaya bağlıdır.
Soru 1344: İş yerlerinin ve şirketlerin ticarî isimleri sadece onların sahiplerine mi aittir ve başkaları, iş yerleri ve şirketlerine o isimleri koyamazlar mı? Örneğin birisi iş yerine soyadını koyarsa, o aileden başka birisi de kendi iş yerine aynı ismi koyabilir mi? Veya başka bir aileden olan birisi iş yeri için aynı ismi kullanabilir mi?
Cevap: Eğer mağazaların ve şirketlerin marka adları, devlete diğerlerinden daha önce resmi talepte bulunan bir kişiye, ülkenin yürürlükteki kanunlarına göre devlet tarafından verilmiş ve bu isim resmî belge ve kayıtlarda da onun adına kayıtlıysa, bu durumda dükkânı veya şirketi adına kayıtlı olan kimsenin izni olmaksızın bu ismin başkaları tarafından kullanılması caiz değildir. Bu hükümde, bu kişilerin, o ismin veya markanın sahibiyle aynı aileden olup olmaması fark etmez. Eğer bu şekilde değilse, o zaman o isim ve unvanları diğerlerinin kullanmasının sakıncası yoktur.
Soru 1345: Bazı kimseler kitap veya belgelerin fotokopisini çeken kırtasiye vb. yerlere giderek onlardan fotokopi çekmelerini istemektedirler. Müminlerden olan dükkân sahibinin o kitap, belge veya derginin bütün müminlere yararlı olduğuna inanarak sahibinden izin almadan onların fotokopisini çekip çoğaltması caiz midir? Eğer kitap sahibinin buna razı olmadığını bilirse hüküm değişir mi?
Cevap: Farz ihtiyat gereği şahıs, kitap veya belgelerin sahibinden izin alınmaksızın fotokopilerini çekmemelidir.
Soru 1346: Bazı müminler filim CD veya kaseti kiralayan yerlerden videokasetleri veya CD’leri kiralıyor ve beğendikleri takdirde ulemadan birçoğunun [bu tür CD ve videokasetlerinin] kayıt ve yayın hakkının saklı olmadığı görüşüne dayanarak izinsiz bir şekilde onları kaydedip çoğaltıyorlar; acaba bu iş caiz midir? Eğer caiz değilse, birisi kaydeder ve çoğaltırsa, bunu kiraladığı yere bildirmesi gerekir mi, yoksa kaydedip çoğaltmış olduğu CD ve videokasetleri silmesi yeterli midir?
Cevap: Farz ihtiyat gereği sahibinin izni olmadan CD veya videokasetler çoğaltılmamalıdır; ama eğer izinsiz böyle bir şey yapılmışsa, içeriklerin silinmesi yeterlidir.
- GAYRİMÜSLİMLERLE MUAMELE
GAYRİMÜSLİMLERLE MUAMELE
Soru 1347: İsrail mallarını ithal etmek ve dağıtmak caiz midir? Eğer zaruret gereği ithal edilmiş olursa, bu malları satmak caiz olur mu?
Cevap: İslâm ve Müslümanların düşmanı olan gasıp İsrail rejiminin yararına olan muamelelerden sakınmak gerekir. İsrail'in, yapım ve satımından kâr sağladığı malları ithal etmek ve dağıtmak hiç kimseye caiz değildir. İslâm ve Müslümanlara zarar vermesi ve birçok olumsuz yönleri bulunması nedeniyle Müslümanların da İsrail mallarını satın almaları caiz değildir.
Soru 1348: İsrail'e yönelik ekonomik ambargoyu kaldıran bir ülkede tüccarların İsrail mallarını ithal etmesi ve bu malları dağıtmaları caiz midir?
Cevap: Aşağılık İsrail rejiminin yapım ve satımından kâr sağladığı malları ithal etmek ve dağıtmaktan sakınmak farzdır.
Soru 1349: Müslümanların, İslâm ülkesinde satılan İsrail mallarını satın almaları caiz midir?
Cevap: Bütün Müslümanlara, üretim ve satış kârı, İslâm ve Müslümanlarla savaş hâlinde olan Siyonistlere dönen malları satın almaktan ve kullanmaktan sakınmaları farzdır.
Soru 1350: İslâm ülkelerinde İsrail'e tur düzenleyen seyahat acenteleri açmak caiz midir? Müslümanlar bu acentelerden bilet satın alabilirler mi?
Cevap: İslâm ve Müslümanlara zararlı olduğu için bu iş caiz değildir. Aynı şekilde Müslümanlarla savaş hâlinde olan düşman İsrail'e karşı Müslümanlarca uygulanan ambargoyu ihlal sayılan teşebbüslerde bulunmak hiç kimseye caiz değildir.
Soru 1351: Yahudi, Amerikalı veya Kanadalı şirketlerin ürünlerini, alçak İsrail hükümetini destekledikleri ihtimaline rağmen satın almak caiz midir?
Cevap: Bu ürünlerin alım ve satımları gasıp ve alçak İsrail rejiminin güçlenmesine neden olur veya İslâm ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarında kullanılırsa, kimsenin onları satın alması ve satması caiz değildir; aksi durumda sakıncası yoktur.
Soru 1352: İsrail malları İslâm ülkelerine girdikten sonra tacirlerin onların bir bölümünü satın alarak halka satmaları ve dağıtmaları caiz midir?
Cevap: Bu işte bulunan fesatlar [Müslümanların çıkarına ters düşen ve onlara zarar veren durumlar] nedeniyle onların bunu yapmaları caiz değildir.
Soru 1353: Eğer İsrail malları, İslâmî bir ülkenin umumî ticaret merkezlerinde halka sunulursa, Müslümanların, ihtiyaç duyulan ürünleri İsrail'e ait olmayan ve başka ülkelerden ithal edilen mallardan temin etme imkânları olmasına rağmen onları satın almaları caiz midir?
Cevap: Bütün Müslümanların, üretim ve satış kârları İslâm ve Müslümanlarla savaş hâlinde olan Siyonistlere dönen malları satın almaktan ve kullanmaktan sakınması farzdır.
Soru 1354: Eğer, Müslüman müşterilerin İsrail'de üretildiğini bilirlerse satın almayacakları İsrail mallarının, Kıbrıs ve Türkiye gibi ülkelerde, o malların İsrail'de üretildiği belli olmasın diye Menşe Şahadetnamesi[1] değiştirildikten sonra yeniden ihraç edildiğini bilirsek, böyle bir durum karşısında Müslüman olarak vazifemiz nedir?
Cevap: Müslümanlar, bu gibi malları satın almaktan, dağıtmaktan ve kullanmaktan kaçınmalıdırlar.
Soru 1355: Amerikan mallarını alıp satmanın hükmü nedir ve bu hüküm Fransa, İngiltere gibi bütün batılı ülkeleri kapsıyor mu? Acaba bu hüküm İran'a özel midir yoksa tüm ülkeler için geçerli midir?
Cevap: Eğer gayri İslâmî ülkelerden ithal edilen malları satın almak ve kullanmak, İslâm ve Müslümanlara düşman olan sömürgeci kâfir rejimleri güçlendirirse veya onların İslâm ülkesine veya dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara yönelik saldırıları için gereken maddî güçlerini artırırsa, Müslümanların şer'an onları satın almak ve kullanmaktan sakınmaları farzdır. Bu konuda satın alınan mallar arasında ve yine İslâm ve Müslümanlara düşman olan kâfir devletlerarasında hiçbir fark yoktur ve bu hüküm sadece İranlı Müslümanlara has değildir.
Soru 1356: Kazançları kâfir hükümetlere ulaşan ve onları güçlendiren fabrikalarda ve kurumlarda çalışanların görevi nedir?
Cevap: Kazançları Müslüman olmayan ülkelere gitse bile, meşru işlerle kazanç sağlamak özü itibariyle sakıncasızdır. Ancak bu rejim İslâm ve Müslümanlarla savaş hâlinde olursa ve Müslümanların çalışmalarının ürünleri bu savaşta kullanılırsa, bu kurumlarda çalışmak caiz olmaz.
[1]-Ya da ürün kimliği, (ing. Cerfificate of Origin, CoO,) uluslararası ticarete konu olan ürünlerin menşeini belirten belgelerdir.