İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi
İndirin:

NAMAZ, ORUÇ VE İTİKÂF HÜKÜMLERİ

  • BİRİNCİ BÖLÜM NAMAZ
  • İKİNCİ BÖLÜM ORUÇ
  • Terimler Sözlüğü
    Yazdır  ;  PDF
     
    A
    Adak (Nezir): Adak, dinen mükellef olmadığı halde, kişinin farz veya vacip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allâh’a söz vermesi şeklinde tanımlanabilir. Adak, ferdin, arzu ettiğine kavuşmak, korktuğundan sakınmak hususunda Allâh’ın yardım ve desteğini sağlamak amacıyla, kendiliğinden bir takım dinî mükellefiyetler altına girmesi olarak yorumlanabilir. Serbest bırakmak, salıvermek; köle veya cariyeyi hürriyetlerine kavuşturmak demektir.
    Adalet: Büyük günah işlememek ve küçük günahları tekrar etmemek vesilesiyle oluşan içsel halet.
    Adil: Adalet niteliğine sahip olan kimse, adaletle davranan kimse.
    Ahit: Bir işin terk edilmesi için Özel lafızlarla gerçekleşen Allah ile kul arasındaki sözleşme.
    A’lem (en bilgili müçtehit): Allah'ın hükümlerini belirli kaynaklardan anlayıp çıkarmada kendi zamanında yaşayan müçtehitlerin hepsinden daha üstün olan kimse.
    Âyat Namazı: Deprem olduğu, ay ve güneşin tutulduğu vb. durumlarda kılınması gereken iki rekât namaz. Adet Hâli: Kadının her ay belirli günlerde özel nitelikli kan görme durumu.

     

    B
    Bâliğ: Buluğ alametlerinden birisinin gerçekleşmesiyle şer’i tekliflerini yerine getirmekle yükümlü kimse.
    Bedel: Bir ameli yapma imkânının olmaması sebebiyle onun yerine geçece başka bir amelin yapılması, örneğin abdest alınması veya gusül yapılması imkânının olmaması sebebiyle teyemmüm edilmesi.
    Batıl: Rükünlerini veya şartlarını büsbütün veya kısmen kendisinde toplamayan herhangi geçersiz bir ibadet ve muameledir. Bir özür bulunmaksızın abdestsiz kılınan namaz veya faiz üzere yapılan anlaşma gibi.
    Bayram Namazı: Ramazan ve Kurban Bayramı günü özel bir şekilde kılınan iki rekât namaz.

     

    C
    Cahil-i Kasır (Suçsuz Cahil): Ya kesinlikle kendi cehaletinin farkında olmayan veya farkında olsa da cehaletini gidereceği bir yolu olmayan kimse.
    Cahil-i Mukassır (Suçlu Cahil): Kendi cehaletinin farkında olup onu giderme yollarını bilen ve bunu yapmaya da gücü yeten, ama aldırmazlık eden veya vurdumduymazlık yapan kimse.
    Cünüp: Kendisinden meni çıkan veya cinsel ilişkide bulunan kimse.
    Cenabet: Cünüp olma hâli, insandan meni çıktıktan veya cinsel ilişkide bulunduktan sonraki hâl.
    Cuma Namazı: Cuma günü öğlen vakti, öğlen namazı yerine, en az 5 kişiden oluşan ve sadece cemaatle kılınan iki rekât özel namaz.
    Cüz: Bir şeyin aslı ile ilgili olan ve olmaması onun aslına zarar veren şey, o şeyin cüz’ü ve bir parçası sayılır. Dolayısıyla, rükû ve secde namazın aslıyla ilintili olduğundan namazın bir cüz’ü sayılırlar.

     

    E
    Ecîr: Belli bir anlaşma üzere, yaptığı işin karşılığında ücret alan kimse.

     

    F
    Farz-ı Kifaye: Müslümanlardan bir kısmının yerine getirmesiyle başkalarının üzerinden kalkan farz bir amel.
    Fetva: Müçtehidin muteber kaynaklardan elde ettiği şer’i hüküm.
    Fecir: Sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun doğusunda görülen aydınlık, tan yerinin ağarması.
    Fecr-i Sadık: İkinci fecir, birinci fecirden sonra ufukta yatay şekilde görülen ağarma. Bununla sabah namazının vakti girmiş olur.
    Fecr-i Kâzib: Birinci fecir, sabah ezanına yakın doğuda dikey şekilde görülen ağarma.
    Fidye: Bir özür sebebiyle yerine getirilmeyen ibadetin telafi edilmesi için kanun koyucunun verilmesi üzere belirlediği malın bir miktarı.
    Fakir: Muhtaç, ihtiyacı olan; kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacına sahip olmayan kimse.
    Farz: Yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görev. Farzların yapılmasında büyük sevaplar vardır. Özürsüz olarak yapılmamaları, Allah'ın azabını gerektirir.
    Farz Gusül: Yapılması gerekli olan gusül. Farz gusüller şunlardır: 1) Cenabet guslü. 2) Hayız guslü. 3) Nifas guslü. 4) İstihaze guslü. 5) Ölüye dokunma guslü. 6) Cenaze guslü. 7) Nezretme, yemin etme vb. sebeple farz olan gusül.
    Farz İhtiyat: Fetva açıklanmaksızın ihtiyatın beyan edilmesidir. Mükellefin bu ihtiyata amel etmesi veya o konuda daha bilgili bir müçtehidi taklit etmesi gerekir.
    Fitre: Fıtır sadakası; Ramazan Bayramı dolayısıyla fakirlere verilmesi veya zekâtın masraf edilecek yerlerinde harcanması gereken yaklaşık 3 kilogram buğday, arpa, pirinç veya mısır gibi yiyecek maddesi ya da onlardan birinin tutarı miktarındaki nakit para.

     

    G
    Gece Namazı: Gece yarısından sonra ikişer rekât olarak kılınan sekiz rekât namaz.
    Güneşin Zevali: Şer’i öğle vakti (güneşin tam tepede yer alması) ve öğle namazının farz olduğu zaman.
    Gusül: Bedenin bütününün özel bir şekilde kurbet (Allah’a yaklaşma) kastı ile yıkanması. Buna boy abdesti ve “taharet-i kübra” (büyük temizlik) da denir. Böyle bir temizliği gerektiren hâl, cünüplüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesi ve diğer bir takım durumlardır.
    Günlük Nafileler: Günlük müstehap namazlar.
    Günlük Namazlar: Her gece-gündüz kılınması farz olan toplam 17 rekât namaz.

     

    H
    Hayız Kadın: Âdet gören kadın.

     

    İ
    İftar: Orucu bozmak.
    İftitah Tekbiri: Namaza girmek kastıyla söylenen "Allah-u Ekber”. Bu tekbire “Tekbiretü’l-İhram” da denir.
    İhtilâm: İnsandan uykuda meni çıkması.
    İhtiyat Namazı: Günlük namazların rekâtlarında şüpheye düşüldüğü zaman şüpheyle ilgili hükümlere göre namaz tamamlandıktan sonra, şüpheye düşülen rekâtları telafi etmek için bazen bir bazen de iki rekât olarak suresiz kılınan namazdır.
    İkamet Kastı: Yolcunun, on gün bir yerde kalmaya karar vermesi.
    İstihaze: Kadınların gördüğü üç çeşit kandan birinin ismidir. Bu rahimden değil de bir damardan gelip tenasül organı yolu ile akan kokusuz bir kandır. Bu durumda olan bir kadına müstehaze denir.
    İstimnâ: Mastürbasyon; kendi kendine cinsî tatmin; meni çıkmasına sebep olacak bir işi yapmak, elle meni çıkmasına sebep olmak gibi.
    İhtiyat: Mükellefin gerçek vazifesine yakîn veya itminan oluşturacak şekilde amal etmesi.

     

    K
    Kâfir: Allah’ı, tevhidi veya Peygamber Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetini inkar eden kimse. Masumlara küfreden ve nübüvvetin inkârıyla sonuçlanması durumunda dinin gerekliliklerini inkâr eden kimse
    Kefaret: İnsanın mürtekip olduğu hatasını telafi etmesi veya bazı günahların cezalandırılması unvanıyla kanun koyucunun kararlaştırdığı iş.
    Kaza Etmek: Namaz ve oruç gibi vaktinde yerine getirilmeyen bir ameli vakti dışında yerine getirmek.
    Kıraat: Sözlükte okumak anlamına gelir. Fıkıh ilminde ise, günlük namazlarda Fatiha ve bir kâmil sureyi okumaya denir.
    Kıyam: Ayakta durmak; namazda ayakta durmak
    Kunut: Namazın ikinci rekâtında kıraatten sonra ellerin iç kısmını yüzün karşısında tutarak zikir ve dua okumak.
    Kurban Bayramı: İki büyük İslâmî bayramdan biri olan Zilhicce ayının onuncu günü.
    Küçük Hades: Abdesti bozan şeyler; idrar, gaita, yellenmek, uyumak, aklı gideren şeyler, istihaze ve gusül gerektirmeyen şeyler.

     

    M
    Me’mum: Cemaat namazında cemaat imamına uyan kimse
    Mubah: Bu terim namazın şartları konusunda kullanılması durumunda namaz kılınan yerin gasp edilmemiş olmaması ve hükümler konusunda ise helal anlamını taşır.
    Mekruh: Allah Teâlâ nezdinde matlup olmayan, ama Allah Teâlâ’nın haram etmediği iş.
    Mukallit: Müçtehidi taklit eden, onun sözlerine göre hareket eden.
    Müçtehit: Muteber kaynaklardan şer’i hükmü elde etmede uzman kimse.
    Muvâlât: Peş peşe yapmak; namazın bölümlerini ara vermeden peş peşe yerine getirmek.
    Mûd: Yaklaşık 750 gram ağırlığında olan bir ölçü birimi.
    Mükellef: Bulûğ çağına ermiş akıllı insan.
    Mümeyyiz: İyi ve kötüyü anlayıp birbirinden ayırt edebilen çocuk.
    Münferid: Namazı cemaatle değil tek başına kılmak.
    Mürtet: İslâm dininden ayrılıp başka bir dine geçen; İslâm dinini terk eden; önce Müslüman olup Müslümanlıktan çıkarak Allah’ı ya da Peygamberi (s.a.a) veya Allah’ı ve Peygamberi inkâr etmek manasına gelen dinin zarurî (tartışma götürmez apaçık) hükümlerinden birini inkâr eden kimse. Mürtet şartlarına göre iki kısma ayrılır:
    1) Millî Mürtet: Gayrimüslim anne-babadan doğan ve kâfir olduğunu bildirdikten sonra Müslüman olup, tekrar kâfir olan kimse.
    2) Fıtrî Mürtet: Müslüman babadan veya Müslüman anneden veyahut Müslüman baba ve anneden doğan ve daha sonra kâfir olan kimse.
    Müstehap: Yapılması iyi ve sevabı olan, ama yapılmaması azabı gerektirmeyen iş.
    Müstehap Gusül: Bazı günler ve geceler veya bazı ibadetler ve ziyaretler münasebetiyle yapılmasında sevap olan gusüller, cuma guslü, ziyaret guslü gibi.
    Müstehap İhtiyat: Fetva eşliğinde ihtiyatın açıklanması. Bu ihtiyata amel edilmesi farz değil, müstehaptır.

     

    N
    Nafile: Müstehap namaz.
    Namahrem: Şer’î bakımdan mahrem olmayan; evlenmeleri şer’en mümkün olan; bir erkeğin veya kadının şer’en bakması yasak ve haram olan kimse.
    Necaset: İdrar, dışkı, meni, lâşe, kan vb. gibi pislik sayılan şeyler.
    Necis: Temiz olmayan şey, pisliğe bulaşan şey.
    Nezir: Adak, özel bir akit ile iyi bir işi yapmayı veya kötü bir işi yapmamayı kendine farz etmek.
    Niyetten Dönme: Niyeti bir niyetten başka bir niyete çevirmek.
    Nifas: Çocuğun doğumu arkasından kadınlardan gelen kan.
     
    Farz İhtiyat: Fetva olmaksızın ihtiyatın açıklanması. Mükellef bu ihtiyata amel etmeli veya konu hakkında fetvası olan daha bilgili bir müçtehidi taklit etmelidir.
    İtihaze: Kadının rahminden gelen üç kandan birisidir (diğer iki kısmı hayız kanı ve lohusa kanı olup bunların her birinin özel alameti vardır).
    İstimna: Meni çıkarmak kastıyla insanın kendi kendine yaptığı eylem.
    İftar: Orucu açmak.
    İmsak: Orucu bozmaktan kaçınma.

     

    T
    Tâbi: Bir başka birisi için şoförlük yapan kimsenin örneğinde olduğu gibi bir kimsenin yolculuk yapma kastı olması beraberinde götürdüğü kimsedir.
    Tezkiye: Bir takım şartlara amel edilmesiyle cüzlerin temizlenmesi veya hayvan etinin helal edilmesi.
    Taklit: Müçtehidin fetvasına tabii olma.
    Tekbiretü’l-İhram: Namaza başlama niyetiyle “Allahu ekber” söylemek.
    Tenkiye: Büyük bağırsağa su veya her türlü sıvının akıtılmasına tenkiye denir ve genellikle bu işten bazı hastalıkların tedavi edilmesi için tenkiyeden yararlanılır.

     

    C
    Cahil-i Hükm: Şer’i hükmü bilmeyen kimse.

     

    H
    Hayız: Aylık periyodunda olan kadın.
    Hakim-i Şer’: Toplumun işlerinin üstlenilmesinde koşulların tamamını taşıyan fakih.
    Hades: İdrar ve dışkı veya cenabet ve hayızlıkla oluşup abdest veya gusülle giderilen içsel temiz olmama hali.
    Hadd-i Terahhus: Yol mesafesinin bir kısmı – bazı araştırmalar esasınca 1350 metreden sonra ulaşılan şehrin en son noktası ki hoparlör olmaksızın şehrin ezan sesi işitilir, şehrin evlerinin duvarları görünmez ve namaz seferi ve oruç batıldır.
    Harec: Bir işin yapılmasında tahammül edilemeyecek ölçüde meşakkat ve zorluk.

     

    R
    Rekât: Namazın bölüklerinden her birine denir. Şöyle ki, bir namazda kıyam, rükû ve iki secdenin toplamı bir rekâttır. Bir namazda iki kıyam, iki rükû ve dört secde bulunursa, o namaz iki rekâtlı olur.
    Ruhsat Haddi: İkamet yerinden, oranın ezanı duyulmayacak ve duvarı görülmeyecek uzaklıktaki mesafe ve ötesi.
    Rükün: Bir şeyin temel direği, ibadetlerin temel ve aslını teşkil eden şeyler; yapılmadığı takdirde ibadetin batıl olmasını gerektiren şeyler.
    Rükû: Sözlükte eğilme demektir. Din deyiminde namazdaki okuyuştan sonra eğilerek baş ve sırtı düz bir şekle getirmektir.

     

    S
    Sehiv Secdesi: Namazda yanılarak yapılan yanlışlıklar için namazdan sonra yerine getirilen iki secde.
    Sakıncalıdır (Sorunludur): Net bir hükmü olmayan konu.
    Secde: Allah-u Teâlâ’nın azameti karşısında alnı, elin iç kısmını, diz kapaklarını ve ayak başparmaklarının ucunu yere koymak.
    Seferî: Dört rekâtlı namazları yolculukta kısaltarak iki rekât kılması gereken kimse.
    Seferî Namaz: Yolculukta iki rekât olarak kılınan günlük dört rekâtlı namazlar.

     

    Ş
    Şükür Secdesi: Namaz dışında Allah’a teşekkür etme kastıyla alnın secdeye konması.
    Şek: İki tarafı eşit olan ve bir tarafı diğer bir tarafa tercih edilmeyen iki veya daha çok şey arasında şüphe edilmesi olup tarafların en iyisi “zan” ve en zayıfı “vehim” olarak adlandırılır.
    Şâhıs: Öğlen vaktini tayin etmek için yere dikilen ağaç ve benzeri şey.
    Şef’ Namazı: Sekiz rekât gece namazından sonra kılınan iki rekât müstehap namaz.
    Şer’î Hâkim: İslâm hükümlerini icra makamında olan müçtehit veya onun naibi; başka bir deyişle, İslâmî ölçülere göre hükmü geçerli olan müçtehit veya naibi.
    Şer’î Öğlen: Bazı yerlerde şâhısın gölgesinin yok olduğu, bazı yerlerde de şâhısın gölgesinin en az miktarına ulaştığı zaman şer'î öğlen ve öğlen ezanının vaktidir.
    Şek Günü: Kameri ayın yirmi dokuzuncu günü ayın gün batımında havanın bulutlu olması veya başka bir sebepten dolayı görülmemesi veya ayın görülmesinde ihtilaf edilmesine şek günü denilir. Dolayısıyla Şaban ayının, Şaban’ın son günü ve Ramazan’ın ilk günü arasında olması durumunda Şaban’ın sonu hesap edilir ve o gün müstehap veya kaza orucuna niyet edilmesi caizdir. Ama o gün Ramazan ayı orucuna niyet edilmesi haramdır. Ramazan ayının sonu ve Şevval ayının birinci günü şek edilirse Ramazan ayının sonu hesap edilir ve oruç farzdır.
    Şükür Secdesi: Allah-u Teâlâ’ya verdiği nimetler karşısında teşekkür etmek amacıyla alnı yere koymak.

     

    T
    Taklit: Müçtehidin fetvalarına göre amel etmek.
    Taharet: 1. Necasetten temizlenmek. 2. Abdest veya gusül veya teyemmümle gerçekleşen içsel manevi temizlenme.
    Tilavet Secdesi: Belirli ayetler okunduğunda veya duyulduğunda, Allah'ın büyüklüğü ve azameti karşısında yerine getirilen secdeye denir. Farz olan tilavet secdesinde aşağıdaki ayetlerden birisinin işitilmesiyle hemen secdeye gidilmelidir:
    21’rinci cüz, Secde Suresi, 15’şinci ayet
    24’düncü cüz, Fussilet Suresi, 37’dinci ayet
    27’dinci cüz, Necm Suresi, Son ayet
    30’zuncu cüz, Alak Suresi, Son Ayet.

     

    Ö
    Örf: Halkın genelinin âdeti, geleneği ve göreneği.
    Özür: Vazifenin yerine getirilmemesinde kabul edilebilir delil.

     

    V
    Vâris: Ölen kimsenin malına şer’an sahip olan kimse.
    Vasî: Yetkili; ölünün kendisinden sonra vasiyetini yerine getirmesini için tayin ettiği kimse; vesâyeti yüklenen şahıs; ölünün yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, ölü tarafından onların işlerine bakmak üzere yetkili kılınan kim-se; bir peygamberin tayin etmesi üzere ölümünden sonra onun yerine geçen kimse.
    Vasiyet: İnsanın, ölümünden sonraki işler hakkında bulunduğu tavsiyeler. Örneğin, bazı işlerin kendisi için yapılmasını istemesi, malının bir kısmının birilerine verilmesini söylemesi ve evladı gibi yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, birini vasî tayin etmesi.
    Vatan: İnsanın, kendine ikamet ve yaşamak yeri olarak seçtiği yer.
    Vatandan Dönme (Yüz Çevirme): Vatanda ikamet etmeyi sürekli terk etmeye karar vermek.
    Vekâlet: Vekil olma; bir kimseyi, kendisi için bir işi yapmakla vazifelendirmek.
    Vekil: Başkası için bir işi yapmakla görevli olan kimse.
    Veli: Çocuğun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hâl ve hareketlerinden sorumlu bulunan kimse; şer’en çocuğun, delinin ve sefih insanın yetkilisi ve yöneticisi olan kimse; baba, büyük baba ve şer’î hâkim gibi.
    Vitir Namazı: 8 rekât gece namazı ve 2 rekât şef' namazından sonra kılınan bir rekâtlık namaz.

     

    Z
    Zeval: Güneşin gün ortasından batıya doğru eğilmesi.
    Zarurî Konular: Müslümanların dinin bir parçası olarak kabul ettikleri tartışma götürmeyen hükümler, namaz ve orucun farz olması gibi.
    Zekât: Bir takım şartlarla belirli yerlerde kullanılması gereken malların (buğday gibi) bir kısmı.
    Zekat-ı Fıtr: Yaklaşık üç kilo hububat veya üç kilo hububata denk gelen para olup Ramazan Bayramı akşamından bayram öğle vaktine kadar verilmesi farzdır.

     

700 /