HAC AMELLERİ RİSALESİ
- GİRİŞ: HACCIN FAZİLETİ VE ÖNEMİ
GİRİŞ: HACCIN FAZİLETİ VE ÖNEMİ
Hac, mukaddes şeriat ıstılahında özel amellerin bütünü olup İslam'ın temel şartlarından birisi sayılır. Nitekim İmam Bakır'dan (a.s) gelen bir rivayette şöyle buyrulmuştur: "İslam beş temel üzerine bina edilmiştir: Namaz, zekât, oruç, hac ve velayet."[1]
Haccın ister farz isterse müstehap olsun pek çok fazileti vardır ve haccın faziletine dair Peygamber Ekrem (s.a.a) ve onun Mutahhar Ehlibeyt'inden (s.a) pek çok rivayet nakledilmiştir. İmam Sadık (s.a) şöyle buyurur:
"Hac ve umre amellerini yerine getirenler Allah'ın yolcularıdır; O'ndan isterlerse O, onların istediğini verir, O'ndan isterlerse O, onların isteklerini cevapsız bırakmaz, bir kimseye şefaat etmek isterlerse O, onların şefaatini kabul eder, sessiz kaldıkları zaman (isteklerini dile getirmeseler dahi) Allah Teala’nın bizzat kendisi onlara verir (hac ve umrede) harcadıkları her bir dirhem karşılığında bir milyon dirhem karşılık alırlar."[2]
Hac, en önemli dini vecibelerden ve İslam şeriatının temel direklerinden biridir ve eşsiz bir farzdır; sanki dinin bireysel ve toplumsal, dünyevi ve uhrevi, tarihî ve evrensel tüm önemli yönleri burada gözden geçirilecek gibidir. İçinde maneviyat vardır, ancak inziva olmaksızın, yalnız kalmaksızın ve kendini soyutlamaksızın. Orada çatışma, kötü söz ve kötü niyet olmaksızın bir toplanma (birliktelik) vardır. Bir yandan yakarış ve ilahi zikir gibi ruhi bir haz ve lezzet varken diğer yandan ise insanlar arasında bağ, samimiyet ve iletişim vardır. Hacı, bir gözüyle tarih boyunca kurduğu kadim bağa bakar - İbrahim, İsmail ve Hacer ile; Allah Resulü’nün Mescid-i Haram’a zaferle giriş anıyla ve ilk dönem müminler ordusuyla olan bağına bakarken diğer gözüyle, her biri Allah’ın ipine topluca tutunmak ve yardımlaşmak için bir el uzatabilecek çağdaş müminlerin kalabalığına bakar. Hac olgusunu derinlemesine düşünmek ve tefekkür etmek, hacıya kesin bir inanç kazandırır ki, dinin insanlık için birçok ideal ve arzusu, din mensuplarının karşılıklı dayanışması, birlik ve iş birliği olmadan gerçekleşmez. Ve bu dayanışma ve iş birliği ortaya çıktığında, düşmanların ve muhaliflerin tuzakları bu yolda önemli bir engel oluşturmaz.
- BİRİNCİ BÖLÜM: GENEL
- İKİNCİ BÖLÜM: HACCETÜ’L İSLAM
- ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: NİYABET (VEKALET) HACCI
- DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TEMETTU UMRESİ’NİN AMELLERİ
- BEŞİNCİ BÖLÜM: TEMETTU HACCI’NIN AMELLERİ
- Birincisi: İhram
Birincisi: İhram
Mesele 472- Haccın farzlarının ilki ihramdır. Hac ihramı keyfiyet, şartlar, haramlar, hükümler ve kefaretler açısından umre ihramı gibidir ve yalnızca niyet farklı olup mükellefin hac amelleri niyetiyle ihrama girmesi gerekir. Umre ihramında adı geçen konuların tamamı hac ihramı için de geçerlidir. İhram niyetle başlar ve mükellef niyet edip telbiye söylemesiyle ihrama girmiş olur. Elbette hac ihramının ileride açıklanacağı gibi kendisine has özellikleri vardır.
Mesele 473- Temettu haccının mikatı Mekke-i Mükerreme'dir ve temettu haccı için Mescidü'l Haram'dan başlanması daha iyidir. Mekke'nin her yerinde ve hatta şehre ilave edilen yeni yerlerde bile ihrama girilmesi sahihtir, ancak Mekke'nin eski yerleşim bölgelerinde ihrama girilmesi çok daha uygundur. İhrama girilen yerin Mekke şehrinin cüzünden olup olmadığı konusunda şek edilirse, şek edilen yerde ihrama girilmesi sahih değildir.
Mesele 474- İhrama girme zamanı için ihtiyari vakfe zamanının Arafat'ta derk edilmesi gereklidir. İhrama girmenin en iyi vakti Terviye günü (Zilhicce ayının sekizinci günü) zeval vakti olup özellikle izdihamdan korkan yaşlı ve hasta şahısların bu vakitten önce de ihrama girmeleri caizdir. Daha önce söylediğimiz gibi[1] zaruri işlerden ötürü umreden sonra Mekke'den çıkmak isteyen kimseler zikredilen zamandan önce de ihrama girebilirler.
Mesele 475- Eğer unutma veya hükmü bilmemekten dolayı ihrama girmez ve Mina veya Arafat’a giderse, Mekke’ye dönüp ihrama girmelidir. Ancak zaman darlığı veya başka bir mazeret sebebiyle dönmek mümkün olmazsa, bulunduğu yerde ihrama girer ve haccı geçerlidir.
Mesele 476- Bir kimse, unutma veya hükmü bilmemekten dolayı ihrama girmeden hac amellerini tamamlarsa, haccı geçerlidir; ancak müstehap ihtiyat olarak ertesi yıl haccı yeniden iade etmelidir.
Mesele 477- Bilerek ve kasti olarak ihramı terk eden kimse, Arafat ve Müzdelife'de vakfetmeyi terk etmiş kimse gibidir ve haccı batıldır.
Mesele 478- Hac için ihrama giren kimsenin, Arefe günü öğle vaktinden itibaren telbiye söylemeyi bırakması vaciptir.
Mesele 479- Arafat ve Müzdelife'de vakfetmeden önce Mekke amellerini yerine getirmeye izni olan kimse, söz konusu amelleri ihramlıyken yapmalı, ihramsız yaptıysa ihramlı olarak iade etmelidir.
- İkincisi: Arafat’ta Vakfe
İkincisi: Arafat’ta Vakfe
Mesele 480- Haccın farz amellerinden ikincisi Arafat’ta vakfedir. Arafat Mekke yakınında meşhur bir yerdir.
Mesele 481- Arafat'ta vakfe, ibadetlerden olup ihramın niyetinde açıklandığı gibi, niyet eşliğinde olmalıdır.
Mesele 482- Vakfelerden, ister binitli ister yürüyerek ister yatarak veya ayakta durarak Arafat'ta bulunmak kastedilmiştir.
Mesele 483- Farz ihtiyat gereği dokuzuncu günün zeval anından (güneşin batıya yönelmesi) şer'i güneşin batışına kadar (akşam namazı vakti) Arafat'ta olunması gerekir. Bununla birlikte vakfenin başlama vaktini, zeval anından mukaddimesiyle birlikte öğle ve ikindi namazını birleştirilerek kılınması ölçüsünde ertelenmesi caizdir.
Mesele 484- Arefe gününün öğlesinden akşam namazına kadar vakit aralığında vakfe farzdır, ancak bir veya iki dakika kadar Arafat'ta vakfeyi doğrulayacak miktarda olması, haccın rüknünün yerine getirilmesi için yeterli olur. Dolayısıyla kasten ve kendi ihtiyarıyla Arafat'ta vakfe yapılmasını doğrulayacak ölçüde vakfe yapmayan mükellefin haccı batıldır.
Mesele 485- Şer'i akşam vaktinden (akşam namazı vakti) önce Arafat'tan çıkmak haramdır ve kasten söz konusu vakitten önce dışarı çıkılır veya Arafat sınırlarının dışına gidilir de dönülmezse günah işlenmiş olur ve bir deve kefaret verilmesi gerekir, ancak hac sahihtir. Bir deve vermekten aciz olunması durumunda on sekiz gün oruç tutulmalıdır.
Mesele 486- Unutkanlık veya meselenin bilinmemesi sebebiyle şer'i akşam vaktinden önce Arafat'tan dışarı çıkılır ve vakfe vakti sona ermeden hatırlanırsa, dönülmesi farzdır ve dönülmemesi halinde günah işlenmiş olur, ancak kefareti yoktur. Vakfe vaktinin sona ermesinden sonra hatırlanması halinde herhangi bir şey farz olmaz.
- Üçüncüsü: Meş’aru’l-Haram’da Vakfe (Müzdelife)
Üçüncüsü: Meş’aru’l-Haram’da Vakfe (Müzdelife)
Mesele 487- Haccın farzlarından üçüncüsü Müz-delife'de vakfedir. Müzdelife'de vakfeden, vakfe amacıyla Arafat'tan Müzdelife'ye (tanınmış meşhur bir yerdir) gitmek ve orada bulunmak kastedilmiştir.
Mesele 488- Müzdelife'de vakfe ibadetlerden olup ihramın, niyet kısmında açıklanan şartlarla birlikte niyetin eşliğinde yapılmalıdır.
Mesele 489- Müzdelife'de vakfenin farz vakti şafaktan önce Kurban Bayramı günü güneşin doğmasına kadardır ve farz ihtiyat gereği Arafat'tan ayrıldıktan sonra Müzdelife'ye giriş esnasında Müzdelife'de vakfe için niyet edilmelidir.
Mesele 490- Müzdelife'de şafağın sökmesinden güneşin doğmasına kadar kalınması farzdır, ancak bir veya iki dakika bile olsa Müzdelife'de vakfe yapmanın rüknü yerine getirilmiş olur. Eğer rüknün yerine geleceği miktarda kalınsa ve kalan vakitte kasten vakfe yapılmazsa, hac sahihtir, ancak haram işlenmiştir. Ama mükellef kendi ihtiyarıyla vakfenin rüknü yerine gelecek miktarda kalmazsa (Müzdelife-'de vakfe yapmazsa) hac batıldır.
Mesele 491- İzdiham veya hastalıktan ötürü özür sahibi olan kadınlar, güçsüzler, çocuklar ve yaşlılar ve aynı şekilde bu kimselere bakıcılık yapan ve hizmet eden kimseler de Kurban Bayramı gecesi bir miktar Müzdelife'de kaldıktan sonra Mina'ya gidebilirler.
Hatırlatma: Vakfelerden birisini (Müzdelife ve Arafat vakfeleri) veya her ikisini ihtiyari ya da zorunlu olarak veya kasten ya da unutarak terk etmenin her birisinin kendisine has hükümleri olup bunların geniş açıklanmasını diğer kitaplara bırakıyoruz.
Meş’aru’l Haram’da Vakfeler Hakkında Soru ve Cevaplar
Mesele 492:
Soru:1- Kafile görevlileri, bayram gecesi kadınlar ve güçsüzlerle birlikte Müzdelife’den (Meş’arü’l-Haram) hareket edip, fecrden (imsaktan) önce Mina’ya ulaşırlarsa, imkân bulduklarında fecrden önce tekrar Müzdelife’ye dönüp ihtiyari (isteğe bağlı) vakfeyi gerçekleştirmeleri gerekir mi?Cevap: Eğer onlarla birlikte hareket etmeleri zorunlu ise ve vakfenin asgari miktarını (vakfeyi doğrulayacak ölçüde) yerine getirmişlerse, ihtiyari vakfeyi gerçekleştirmek için tekrar Müzdelife’ye dönmeleri gerekmez.
2- Onların, kadınlar ve güçsüzlerle birlikte gece taş atması (cemreleri taşlaması) yeterli olur mu, yoksa gündüz de taş atmaları gerekir mi?
Cevap: Gece yapılan taşlama, gündüz taşlamadan özrü olma dışında, yeterli değildir.
Mesele 493:
Soru: Arafat’ta vakfeden sonra, hacı bayram gecesi Müzdelife’ye (Meş’ar) gitmeyip, örneğin birkaç saatliğine Mekke’ye gidip, sabah ezanından veya gece yarısından önce Müzdelife’ye ulaşsa caiz midir, yoksa doğrudan Müzdelife’ye gitmesi mi gerekir?Cevap: Doğrudan Müzdelife’ye (Meş’arü’l-Haram) gitmesi gerekmez; ancak fecrin (sabahın) doğuşundan önce orada bulunması gerekir.
Mesele 494:
Soru: Eğer bir kimse, mazeretli olduğu için Meş’arü’l-Haram’da zorunlu (ıztırarî) vakfeden sonra oradan ayrılır ve fecrin doğuşundan önce mazeretli olmadığı anlaşılırsa, tekrar Meş’arü’l-Haram’a dönüp ihtiyari (normal) vakfeyi gerçekleştirmesi gerekir mi?
Cevap: Mümkünse geri dönmeli ve Meş’arü’l-Haram’da ihtiyari vakfeyi yerine getirmelidir. - Dördüncüsü: Akabe Cemeresinin Taşlanması
Dördüncüsü: Akabe Cemeresinin Taşlanması
Mesele 495- Haccın dördüncü farzı ve Mina amellerinin ilki Zilhicce ayının onuncu günü Akabe Cemerelerin taşlanmasıdır.
Mesele 496- Akabe Cemeresi'nin taşlanmasının şartları aşağıda geldiği gibidir:
1-Niyet; ihram niyetinde açıklandığı şekilde niyet edilmelidir.
2-Çakıl taşı olmalıdır ve çakıl taşı küçük veya büyük olmamalıdır.
3- İmkan dahilinde Cemere'nin taşlanma zamanı güneşin doğuşundan batışına kadar olan zaman süresidir.
4- Çakıl taşlarının Cemere'ye isabet etmesi gerekir, dolayısıyla isabet etmeyen veya isabet ettiği düşünülen taşlar hesap edilmez ve bunların yerine başka taşların atılması gerekir. Aynı şekilde çakıl taşlarının isabet etmeksizin Cemere sınırları içerisine düşmesi yeterli değildir.
5-Yedi tane çakıl taşı fırlatılmalıdır.
6-Taşlar birbiri ardınca fırlatılmalıdır, dolayısıyla taşların hepsinin bir anda fırlatılması ister hepsi isabet etsin ya da birkaç tanesi değsin, yalnızca bir taş sayılacaktır.
Mesele 497- Son zamanlarda Cemere'nin Mekke ve Müzdelife tarafına doğru genişletilmesi dikkate alınarak (anlaşıldığı kadarıyla eski Cemere'nin yeri ortadadır) eski Cemere'nin nerde olduğu biliniyorsa, oradan şeytan taşlanmalıdır. Bununla birlikte eski Cemere'nin tanınması meşakkatliyse hali hazırda Cemere'nin taşlanan her yerinde şeytanın taşlanması yeterli olacaktır.
Mesele 498- Cemere'nin üst tabakasında (cemerelerin köprüsü) şeytan taşlamak caizdir, ancak ihtiyat gereği aşağıda kalan yerde taşlanması daha uygundur.
Mesele 499- Taşlamak için seçilen çakıl taşlarının şu özelliği taşıması gerekir:
1-Çakıl taşları harem sınırlarından alınmalıdır, dolayısıyla haremin dışından alınan taşlar yeterli olmayacaktır.
2-Başkaları tarafından daha önce kullanılmış olmamalı ve hatta bir önceki yıl doğru şekilde taşlama yapılan taşlardan istifade edilmemelidir.
3-Mübah olmalıdır, dolayısıyla gasbedilmiş veya izni olmaksızın başkalarının topladığı taşlarla Cemere'nin taşlanması sahih değildir, ancak taşların temizliği şart değildir.
Mesele 500- Kadın ve güçsüz kimseler - bayram gecesi Müzdelife'den Mina'ya gitmelerine izin verilenler - bayram günü Akabe Cemeresi'ni yapamamaları durumunda taşlama amelini gece yapabilirler, daha ötesi kendi hacları için taşlamaları şartıyla kadınların tamamı bu ameli gece yapabilirler. Ancak başkası için naiblik yapan kadının farz ihtiyat gereği her ne kadar gündüz taşlamaktan aciz olsa dahi, gece taşlaması sahih değildir. Bununla birlikte kadınların eşlik ettiği kimseler mazur olsalar, Akabe Cemere’sini gece yapabilirler ve bunun haricinde taşlamanın gündüz olması gerekir.
Mesele 501- Bayram gecesi ihtiyari olarak şeytan taşlamakla yükümlü olan kadın dışında bayram günü taşlamaktan mazur olan kimse bayram gecesi veya on birinci gece bu işi yapabilir. Keza Zilhicce’nin on birinci veya on ikinci günü taşlamaktan mazur olan kimse bu günlerin bir gece öncesi veya bir gece sonrası taşlayabilir.
Cemarat Taşlama ile İlgili Soru ve Cevapları
Mesele 502:
Soru: Taşlama sırasında veya öncesinde, daha önce kullanılmış bir taş, taş torbamıza düşer ve kullanılmamış taşlarla karışıp ayırt edilemez hale gelirse; bu durumda sekiz taş atıp, bunlardan birinin muhtemelen kullanılmış taş olması yeterli olur mu?
Cevap: Kullanılmamış taşla taşlama yapıldığına kesin kanaat oluşursa, taşlama geçerlidir.Mesele 503:
Soru: Bir kimse, Kurban Bayramı günü öğleden sonra –ki o saatte Cemre-i Akabe kalabalık değildir– kendisi taş atabilecek durumda olursa, sabah taş atma işini bir vekile yaptırabilir mi? Eğer kendisi taş atmayı akşamüstü yaparsa, bayram günü kurban kesme imkânı bulamayacaksa, bayram günü kurban kesebilmek için sabah taş atma işini vekile yaptırabilir mi, oysa ki akşamüstü kendisi taş atabilecek durumdadır?Ayrıca, birkaç yıl boyunca bayram sabahı taş atma işini vekile yaptırmış olup, oysa ki akşamüstü kendisi taş atabilecek durumda olan kimsenin şimdi yükümlülüğü nedir?
Cevap: Günün herhangi bir saatinde –akşam saatleri de dahil olmak üzere– taş atabilecek durumda olan kimsenin vekil tutması caiz değildir. Ancak, özrünün gün sonuna kadar ortadan kalkmayacağından ümidini kesmiş ve taş atma işini vekile yaptırmış, fakat vekilin işi yaptıktan sonra özrü ortadan kalkmışsa, vekilin yaptığı taş atma geçerlidir ve tekrar yapması gerekmez. Geçmiş yıllarla ilgili olarak ise, eğer vekil tutmak caiz olmayan bir şekilde yapılmışsa, bunu telafi etmelidir.
Mesele 504:
Soru: Son zamanlarda Cemarat’ta yapılan genişletmeler dikkate alındığında, özellikle asıl kısmın neresi olduğunu bilmemek durumunda görev nedir? Tüm bölümlere taş atmak yeterli midir?Cevap: Eğer zorluk olmadan mümkünse, önceki sütunun bulunduğu kısmı taşlamalıdır; ancak oranın yerini araştırmak veya oraya taş atmak zor olursa, duvarın herhangi bir noktasını taşlayabilir.
Mesele 505:
Soru: Cemarat’ın son genişletilmesiyle birlikte, Cemre-i Akabe sütununun bir kısmı Mina sınırları dışında kalırsa ve duvarın tamamına “cemre” denmesi doğruysa, o kısmı taşlamak geçerli olur mu?Cevap: Genişletilmiş cemrenin bir kısmının Mina’dan çıktığına kesin olarak emin olunursa, ihtiyata uygun olan, Mina’dan çıkmamış olan kısmın taşlanmasıdır.
Mesele 506-
Soru: Kadınların, onuncu günün cemresini (Cemre-i Akabe’yi) geceleyin taşlamaları caiz olduğuna göre, bu mutlaka bayram gecesi (yani dokuzuncu günün gecesi, Arefe gecesi) mi olmalıdır, yoksa on birinci gecesi de caiz midir? Eğer kadının haccı, başkası adına (niyabeten) oluyorsa hüküm nedir?Cevap: Kadın, eğer gücü yetiyorsa, bayram gecesi (yani onuncu günün gecesi) Cemre-i Akabe’yi taşlamalıdır. Özellikle de hac başkası adına (niyabeten) yapılıyorsa bu hususa dikkat etmelidir. On birinci geceye kadar geciktirmek caiz değildir. Ayrıca kadın, onuncu günün gündüzünde, yani bayram gününde de taşlamayı yapabilir.
Messele 507:
Soru: Eğer Kurban Bayramı günü remy (şeytan taşlama) esnasında ihramlı kişi için can güvenliği tehlikesi varsa, bayram günü yapılacak amellerin (kurban kesme, tıraş olma vs.) sırasına riayet etmek gerekir mi, yoksa bu sıraya uymamak caiz olur mu?Cevap: Eğer bu tehlike bayram günü boyunca devam ederse, amellerin sırasına riayet etmeyebilir; ancak bu durumda farz ihtiyat gereği, kurban kesme ve halk amellerini bayram gününden sonraya geciktirmemelidir.
- Beşincisi: Kurban Kesmek
Beşincisi: Kurban Kesmek
Mesele 508- Haccın farzlarının beşincisi ve Mina amellerinin ikincisi kurban kesmektir.
Mesele 509- Temettu haccını yapan kimsenin, deve veya sığır veya koyun ya da keçi kesmesi gerekir. Kesilecek kurbanın erkek ya da dişi olması arasında fark yoktur ve deve kesmesi daha iyidir. Ancak zikri geçen hayvanların dışında diğer hayvanların kesilmesi yeterli olmayacaktır.
Mesele 510- Kurban kesmek ibadetlerden olup ihram niyeti hakkında açıklanan niyetle birlikte olması gerekir.
Mesele 511- Kurban edilecek hayvanın taşıması gereken şart ve özellikler şunlardan ibarettir:
1-Farz ihtiyat gereği kesilecek kurban deveyse altı yaşına, sığır ve keçiyse üç yaşına ve koyunsa iki yaşına girmiş olması gerekir ve zikri geçen bu yaş sınırlarının açıklanmasıyla kesilecek hayvanın en az yaş sınırı belirtilmiştir ve daha yukarısı için bir ölçü yoktur. Dolayısıyla çok yaşlı olmaması şartıyla konu edilen yaşların daha üstünde olması yeterli olacaktır.
2-Kurbanlık özürlü olmamalıdır.
3-Zayıf olmamalıdır.
4-Beden azaları eksik olmamalıdır, buna göre kısırlaştırılmış veya husyeleri (erlik bezi) alınmış eksik hayvanın kesilmesi yeterli değildir. Husyeleri ezilmiş, ancak alınmamış hayvanın kurban edilmesinde sakınca yoktur. Keza kuyruğu kesik, kör, çolak, kulağı kesilmiş veya kulağı delinmiş, boynuzu içeriden kırılmış ya da sıralanan bu ayıplardan birisiyle doğmuş hayvanın kurban edilmesi yeterli değildir. Dolayısıyla kendi cinslerinde yokluğu eksiklik sayılan uzuvlardan birisi nakıs olan hayvanın kurban edilmesi de yeterli değildir. Ancak boynuzunun dış kısmının bir bölümünün kırılmış olmasının sakıncası yoktur.
Mesele 512- Sağlıklı ve eksiksiz olduğu düşüncesiyle bir hayvan kesilse ve daha sonra hasta veya eksik olduğu anlaşılsa, mali güce sahip olunması durumunda başka bir kurbanın kesilmesi farzdır.
Mesele 513- Farz ihtiyat gereği kurbanın Akabe Cemere'sinden sonra kesilmesi gerekir.
Mesele 514- Farz ihtiyat gereği imkanlar dahilinde kurban kesiminin bayram sonrasına ertelenmesi gerekir. Kasten veya unutarak veya bilmeyerek ya da başka özürden dolayı kurban kesilmesi ertelenirse, farz ihtiyat gereği imkân varsa Zilhicce ayının on, on bir ve on ikinci günlerinin birisinde ve bu günlerde kesilmesi, mümkün olmazsa Zilhicce ayının diğer günlerinde kesilmesi gerekir. Kurbanın gündüz veya gece kesilmesi arasında fark yoktur.
Mesele 515- Kurbanın kesilme yeri Mina'dır ve Mina'da kurban kesilmesine engel olunması suretinde hali hazırda belirlenen yerde kesilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 516- Farz ihtiyat gereği kurban kesiminde naibin (vekil) on iki imam Şiası olması gerekir, ancak şahsın kendisinin niyet etmesi ve kurban kesiminin naip tarafından gerçekleşmesi için şahsın kendisi niyet etmesi durumunda kurban kesenin Şia olması şart değildir.
Mesele 517- Kurban kesimi bizzat şahsın kendisi veya kendisinin vekâletiyle olmalıdır, ancak vekil tutmaksızın başkasının kesmesi durumunda kesilen kurbanın sıhhatli olması sakıncalı olup farz ihtiyat gereği bununla yetinilmesi yeterli değildir.
Mesele 518- Kurbanın kesildiği aletin demir olması gerekir ve paslanmaz madde karışımı çelik de demir hükmündedir, ancak kurban kesilme aletinin demir olup olmadığında şüphe edilmesi haline, demir olduğu ortaya çıkmadığı sürece bu aletle kurban kesilmesi yeterli olmayacaktır.
Kurban Kesmekle İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 519- Günümüzde kurban kesimi Mina dışında yapılmakta olduğuna göre, kurbanın bayram günü vekil aracılığıyla başka bir yerde-örneğin kişinin memleketinde-kesilmesi caiz midir?
Cevap: Caiz değildir; kurban kesimi kurban için belirlenmiş olan yerde kesilmelidir. Çünkü kurban kesme ibadetinin, Allah’ın şiarlarından olan bu sembolik yönü korunmalıdır.
Mesele 520- Günümüzde Mina’da kurban yasaklanmıştır, bunun dikkate alınmasıyla hacılar kurbanlarını Mekke’de veya Harem bölgesi dışında kesebilirler mi?
Cevap: Kurban, Mina dışında sahih değildir; ancak Mina’da kurban kesmeye engel olunursa, Mina’ya yakın belirlenmiş bir yerde kesilmesi yeterlidir.
Mesele 521- Suudi Arabistan’da, hacılar adına vekâleten kurban kesip etini fakir ve muhtaçlara dağıtan hayır kurumları bulunmaktadır. Kurbanın bu şekilde kesilmesi yeterli midir?
Cevap: Kurbanın geçerli olabilmesi için, menasikte (hac ibadetinin uygulama esaslarında) belirtilen şartların eksiksiz şekilde yerine getirildiğinden emin olunması gerekir.
Mesele 522- Kurban kesildikten sonra ihtiyaç sahiplerine vermeleri için müesseslere verilebilir mi?
Cevap: Sakınca yoktur.
Mesele 523- Bazı kişiler kurbanlarını Mekke’de, Mina’ya yakın bir yerde kesmişler ve şimdi kurbanlarının geçerliliğinden şüphe etmektedirler; bu durumda ne yapmaları gerekir?
Cevap: Mina’da kurban kesme imkânı yoksa, ihtiyaten, mümkünse Mina’ya en yakın noktada kurban kesilmelidir. Dolayısıyla, kurbanın kesildiği yer, Mina’ya en yakın ve kurban kesmenin mümkün olduğu yer ile arasında bir mesafe kadar uzaklıkta ise, kurban geçerlidir; ayrıca, eğer bu mesafe daha yakınsa da kurban geçerlidir.
Mesele 524- Kurban kesimi herhangi bir sebepten dolayı geçerli olmazsa, ardından yapılan Mekke amellerinin, kurbanın geçerli şekilde kesilmesinden sonra yeniden yapılması gerekir mi?
Cevap: Eğer bu durum, hükmü bilmemekten (cehalet) kaynaklanıyorsa, Mekke amellerini yeniden yapmak gerekmez, ama en güzeli ihtiyatlı davranmaktır.
Mesele 525- Eğer mevcut kurban kesim yerinde kurban kesmeye engel olunursa, ne yapılmalıdır? Bu durumda, kurban kuponu alıp kurbanı Suudi Arabistan devletiyle bağlantılı İslami Kalkınma Teşkilatı’na kestirmek yeterli olur mu?
Cevap: Eğer söz konusu teşkilat, kurbanı Zilhicce ayı bitmeden, kurban kesim yerinde veya Mekke’de keserse bu yeterlidir; aksi takdirde, kurban yerine oruç tutulması gerekir.
- Taksir veya Halk
Taksir veya Halk
Mesele 526- Haccın farzlarının altıncısı ve Mina amellerinin üçüncüsü taksir (saç veya tırnağın kısaltılması) veya halktır (başın tıraş edilmesi).
Mesele 527- İhramlı erkek, kurban kestikten sonra başını tıraş etmeli veya saçını ya da tırnaklarını kısaltmalıdır. Ancak, ilk defa hac yapan bir kimse için, farz ihtiyat gereği başını tıraş etmesi (halk) vaciptir. Kadın ise her durumda sadece taksir (saç veya tırnaklardan birazını kesmek) yapmalıdır ve müstehap ihtiyat gereği taksirde hem saçtan hem de tırnaklardan bir miktar kesmesidir.
Mesele 528- Halk ve taksir ibadetlerden olması hasebiyle Allah'a yakınlaşmak kastedilmeli, arındırılmış niyetle yapılmalı ve riya ve gösterişten uzak olunmalıdır ve böyle bir niyet olmaksızın yapılan halk veya taksir yeterli olmadığı gibi halk veya taksirden sonra mükellefe helal olan şeylerde helal olmayacaktır.
Mesele 529- Halk veya taksir yapılırken birisinden yardım alınması durumunda şahsın kendisinin niyet etmesi farzdır.
Mesele 530- Farz ihtiyat gereği farz olan halk veya taksirin Kurban Bayramı günü yapılması gerekir ve böyle yapılmaması durumunda Zilhicce ayının on birinci gecesinde veya ondan sonraki gecede yapılması da yeterli olacaktır.
Mesele 531- Herhangi bir sebeple bayram günü kurban kesemeyen kimse farz ihtiyat gereği baş tıraşı (halk) veya saç/tırnak kısaltmayı (taksir) bayram günü yapmalıdır ve keza farz ihtiyat gereği kurbanı kesmeden Mekke amellerini yerine getirmemelidir.
Mesele 532- Halk veya taksir mutlaka Mina’da yapılmalıdır; kendi isteğiyle Mina dışında bir yerde yapmak caiz değildir.
Mesele 533- Kasten veya unutarak veya meselenin bilinmemesi sebebiyle halk ve taksir Mina'nın dışında yapılırsa veya halk ya da taksir yapılmaksızın Mina'nın dışına çıkılarak diğer ameller yerine getirilirse, halk veya taksir için Mina'ya dönülmesi ve diğer amellerin de iade edilmesi farzdır.
Mesele 534- İhramlı kimse, öncelikle Kurban Bayramı günü Cemre-i Akabe’yi taşlamalı, ardından imkân bulursa kurban kesmeli ve daha sonra halk (baş tıraşı) veya taksir (saç/tırnak kısaltma) yapmalıdır. Eğer bu sıraya bilerek riayet etmezse günah işlemiş olur; ancak amelleri yukarıdaki sırayla yeniden yapmak (iade etmek) farz değildir, fakat imkanlar dahilinde bu şekilde yapılması ihtiyata daha uygundur. Cehalet (bilgisizlik) veya unutma sebebiyle sıraya riayet etmeyen kimse için de hüküm aynıdır.
Mesele 535- Bayram günü Mina'da kurban kesilemezse ve hali hazırda Mina dışındaki mezbaha hanede kurban kesilmesi mümkün olsa, farz ihtiyat gereği önce kurban kesilmeli ve sonra halk veya taksir yapılmalıdır. Mina dışında kurban kesilmesi mümkün olmazsa farz ihtiyat gereği ihramdan çıkılması için bayram günü halk veya taksir yapılmalı ve Mekke'de yapılması gereken diğer beş ameli, kurban kesilmesinden sonraya bırakmalıdır, zira böyle yapılmaması durumunda amellerin doğruluğu sakıncalı olacaktır.
Mesele 536- Halk veya taksirden sonra hac için ihram giymiş şahsa haram olan -güzel koku ve eşi dışında- şeylerin tamamı helal olur.
Taksir ve Halk Konusunda Soru ve Cevaplar
Mesele 537- Baş tıraşı (halk), saçları jilet gibi dipten alan bir makineyle yapılırsa yeterli olur mu?
Cevap: İhtiyat gereği, baş tıraşı (halk) jiletle yapılmalıdır.
Mesele 538- Kadının, Kurban Bayramı gecesi Cemre-i Akabe’yi taşladıktan sonra taksir (saç veya tırnak kesme) yapması caiz midir? Bu hükümde, kurbanı bayram günü için bir vekile kestirmiş olmasıyla olmaması arasında bir fark var mıdır?
Cevap: Kadın, kurbanı bayram günü kesilene kadar beklemek zorundadır; yalnızca bayram günü için vekil tayin etmiş olması, gece taksir yapması için yeterli değildir.
Mesele 539- İhramlı kimse, kurban için vekil tayin ettikten sonra baş tıraşı (halk) yapabilir mi, yoksa kurbanın kesilmesini beklemesi gerekir mi?
Cevap: Kurbanın kesildiği haberini alana kadar beklemesi gerekir. Ancak acele edip, yanlışlıkla kurban kesilmeden önce halk veya taksir yaparsa, bu geçerlidir ve yeniden yapması gerekmez.
Mesele 540- Bir kimse yanlışlıkla veya hükmü bilmediği için Mina dışında taksir (saç veya tırnak kesme) yaparsa, hükmü nedir? Yeniden Mina’da taksir yapması gerekir mi?
Cevap: Her durumda, Mina dışında yapılan taksir geçerli değildir.
- Yedincisi: Mekke-i Mükerreme’nin Amelleri
Yedincisi: Mekke-i Mükerreme’nin Amelleri
Mesele 541- Mina'da Kurban Bayramı gününün amellerinden sonra Mekke-i Muazzama'da yapılan beş amel şunlardan ibarettir: Hac tavafı (başka bir ismi ziyaret tavafıdır), tavaf namazı, Safa ve Merve arasında sa'y, nisa tavafı ve nisa namazı.
Mesele 542- Kurban Bayramı günü amellerinden sonra, hacının aynı gün Mina’dan Mekke’ye dönüp Mekke’de yapılacak beş ameli yerine getirmesi müstehaptır; ancak bu amelleri, teşrik günlerinin sonuna, hatta Zilhicce ayının sonuna kadar geciktirmek caizdir.
Mesele 543- Tavaf, tavaf namazı ve Safa ve Merve arasında sa'yin yapılış şekli umrenin tavafı, tavaf namazı ve sa'yi gibidir ve sadece niyeti farklı olup burada hac için niyet edilmesi gerekir.
Mesele 544- Mekke amelleri, Kurban Bayramı günü yapılan amellerden sonra yerine getirilmelidir. Ancak üç grup için, bu amelleri Arafat’a gitmeden önce yapmak caizdir:
Birincisi: Bayanlardan, Arafat dönüşü Mekke’ye vardığında hayız veya nifas olma ihtimali bulunan ve bu sebeple tavaf ile tavaf namazını yapamayacağından endişe eden, ayrıca Mekke’den çıkmadan önce temizlenemeyecek olan kadınlar.
İkincisi: Dönüşte Mekke’deki yoğun kalabalık sebebiyle tavaf ve tavaf namazını yapamayacak kadar güçsüz olan veya genel olarak Mekke’ye geri dönemeyecek durumda olan erkek ve kadınlar.
Üçüncüsü: Dönüşte Mekke’deki kalabalık veya bundan duyulan korku sebebiyle tavafı yapamayacak durumda olan hastalar.
Mesele 545- Zikri geçen gruplar tavaflarını, tavaf namazlarını ve sa'yi daha önce yapar ve sonra özürleri ortadan kalkarsa, her ne kadar müstehap ihtiyat gereği iade edilmesi gerekse de amellerini iade etmeleri farz değildir.
Mesele 546- Özründen ötürü Mekke amellerini önceden yapan (sözü geçen gruplar) kimseye kadın ve güzel koku helal değildir, bilakis böyle kimselere halk veya taksirden sonra haramların tamamı helal olacaktır.
Mesele 547- Temettu haccı sonunda nisa tavafı ve onun namazı farzdır; ancak hac ibadetinin rüknü değildir. Dolayısıyla, bu ikisi kasten terk edilirse hac geçersiz olmaz, fakat eş (kadın) kişiye helal olmaz.
Mesele 548- Nisa tavafı erkeklere has değildir, aksine kadınlara da farzdır. Dolayısıyla nisa tavafı yapmayan erkeğe hanımı ve nisa tavafı yapmayan kadına kocası helal olmayacaktır.
Mesele 549- İhtiyari olarak sa'yin hac tavafı ve tavaf namazından önce yapılması caiz değildir. Keza nisa tavafının hac tavafı, tavaf namazı ve sa'yden önce yapılması caiz değildir ve zikredilen sıralamaya riayet edilmezse amellerin iade edilmesi gerekir.
Mesele 550- Unutarak veya kasten nisa tavafı yapmadan vatanına dönen kimse, meşakkat olmaksızın Mekke'ye dönebilirse, Mekke'ye dönüp nisa tavafını yapması farzdır ve böyle yapılmaması durumunda naib tutulması gerekir. Şahsın bizzat kendisi veya naibi nisa tavafını yerine getirmediği sürece erkek için eşi helal olmayacaktır.
Mesele 551- Her bir müfrede umresi ve her bir hac için ayrı bir nisa tavafı yapılması gerekir. Dolayısıyla, iki müfrede umresi veya bir hac ile bir müfrede umresi yapılmışsa, her ne kadar kadının helal olması için bir nisa tavafı yeterli olsa Nisa amellerin tam olması için iki umre veya bir umre ile bir hac için ayrı ayrı nisa tavafı yapılmalıdır.
Mesele 552- Hac ihramının giyilmesiyle birlikte zikri geçen umre ihramı giyen kimseye haram olan şeylerin tamamı haram olur ve haram şeyler tedricen üç aşamada helal olur:
Birincisi: Halk veya taksirden sonra; kadın ve güzel kokunun dışında her şey, hatta harem sınırları içerisinde her zaman için haram olan avlanmak bile, helal olur.
İkincisi: Sa'yden sonra; güzel koku kullanılması helal olur.
Üçüncüsü: Nisa tavafı ve nisa namazından sonra; kadın helal olur.
Mekke Amelleriyle Alakalı Soru ve Cevap
Mesele 553- Eğer Hac tavafı ve onun namazı veya Tavaf-ı Nisa ve onun namazı herhangi bir sebeple geçersiz olursa, kazası Zilhicce ayında mı yapılmalıdır?
Cevap: Hac tavafı ve onun namazının vakti Zilhicce ayıdır; ancak Tavaf-ı Nisa ve onun namazının belirli bir vakti yoktur.
- Sekizincisi: Mina’da Beytute (Geceyi Mina’da Geçirmek)
Sekizincisi: Mina’da Beytute (Geceyi Mina’da Geçirmek)
Mesele 554- Haccın farzlarından on ikincisi ve Mina amellerinin dördüncüsü geceyi Mina'da geçirmektir.
Mesele 555- Zilhicce ayının on birinci ve on ikinci gecesi Mina'da konaklamak farzdır. Dolayısıyla Kurban Bayramı günü iki tavafı, tavaf namazlarını ve sa'yi yerine getirmek için Mina'dan Mekke'ye giden kimsenin, zikri geçen gecelerde konaklaması için Mina'ya dönmesi gerekir.
Mesele 556- Zikri geçen gecelerde (Zilhicce ayının on birinci ve on ikinci gecesi) Mina'da konaklanması aşağıdaki gruplara farz değildir:
Birincisi: Hasta ve hastaların bakıcıları ve hatta zikri geçen gecelerde kendileri için Mina'da kalmalarını zorlaştıracak özrü olan kimseler.
İkincisi: Kaybolmaktan veya mal ve azığının çalınmasından korkan kimseler.
Üçüncüsü: Bu iki geceyi şafak sökünceye kadar Mekke'de ibadetle geçiren ve gerekli miktarda yeme, içme, ihtiyaç giderme ve abdest yenilemenin dışında sürekli ibadetle meşgul olan kimseler.
Mesele 557- İki geceyi Mina'da geçirmek ibadetlerdendir ve daha önce nasıllığı açıklanan niyetle birlikte olması gerekir.
Mesele 558- Güneşin batmasından gece yarısına kadar konaklanması yeterli olacaktır ve özrü olmaksızın gecenin ilk yarısını veya bir kısmını Mina'da geçirmeyen kimse, her ne kadar ihtiyari olarak gecenin ikinci yarısını Mina'da geçirmesi caiz olsa bile, gecenin ikinci yarısını Mina'da geçirmelidir.
Mesele 559- Bir kimse, Mina’da geceyi geçirmekle ilgili farz olan konaklamayı terk ederse ve geceyi Mekke’de ibadetle geçirmemişse, her bir gece için bir koyun kefaret vermelidir. Farz ihtiyat gereği, mazeretli veya mazeretsiz, unutma veya hükmü bilmemek arasında bir fark yoktur.
Mesele 560- On ikinci gün Mina'nın dışına çıkma izni olan kimse zeval vaktinden sonra (güneşin batıya meyletmesinden sonra) çıkması gerekir ve zeval vaktinden önce çıkması caiz değildir.
Mina’da Beytute (Konaklamak/Gecelemek ile İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 561: Soru: Hac amellerinde, hacıların Mina’da geceyi geçirme yerine geceyi Mekke-i Mükerreme’de ibadetle geçirmeleri mümkün olduğuna göre, gece boyunca yemek yemek, yıkanmak, abdest almak ve tuvalete gitmek gibi işler sakıncalı mıdır?
Cevap: İhtiyacı giderecek kadar yemek-içmek ve tuvalete gitmek, abdest tazelemek veya farz gusül almak sakıncalı değildir.
Mesele 562: Soru: Önceki soruda, eğer kişi ibadetle meşgul olmayı engelleyen bir iş yaparsa, kendisine kefaret gerekir mi?
Cevap: Mina’da geceyi geçirmek yerine, hatta Mekke’de, ibadet dışında bir iş yaparsa ve bu iş zaruri (yemek yemek, içmek, tuvalete gitmek gibi) değilse, ona kefaret farz olur.
Mesele 563: Soru: Bazı hacıların hastalık veya güçsüzlük nedeniyle ya da koronavirüs kaynaklı kısıtlamalar sebebiyle Mina’da gecelemeye güç yetirememeleri veya bunun onlar için zorluk oluşturması durumunda, bu kişilerin geceyi Mekke’de ibadetle geçirmeleri onlar için belirlenmiş farz mıdır? Eğer Mekke’de ibadet ederlerse, bu Mina’da geceleme yerine geçer mi ve gecelemeyi terk etmenin kefareti üzerlerine farz olur mu?
Cevap: Hastalar için Mina’da gecelemek farz değildir; fakat ihtiyat gereği, her gece için bir koyun kurban etmeleri gerekir. Ancak, koronavirüs kısıtlamaları nedeniyle Mina’da geceleyemeyenler için, Mekke’de ibadet etmeleri yeterlidir ve bu durumda kefaret farz olmaz.
Mesele 564: Soru: On ikinci gün taşlama görevini yerine getirmekten mazeretli olan ve bu nedenle taşlama için vekil tutması gereken kimseler, geceyi Mina’da geçirdikten sonra gece yarısına kadar Mekke’ye gidebilir ve ertesi gün öğleden sonra yapılacak göç için Mina’ya dönmeyebilirler mi?
Cevap: On ikinci gece Mina’dan ayrılmak,farz ihtiyat gereği caiz değildir; ayrılırlarsa, farz ihtiyat gereği öğleden sonraki hareket için tekrar Mina’ya dönmeleri gerekir.
Mesele 565: Soru: Hacıların sayısının artması ve Mina bölgesinin sınırlı olması nedeniyle, Mina’daki bazı çadırlar dağın eteğinde veya Mina’ya hakim dağın üst kısmında kurulmuştur; bu çadırlarda gecelemek yeterli olur mu?
Cevap: Eğer Mina’da gecelemek mümkün değilse, bu çadırlarda gecelemek yeterlidir ve kefaret gerekmez.
Mesele 566: Soru: Mina’da geceleme için gecenin süresi ve akşam ile yatsı namazı vaktinde gece yarısının belirlenmesi ne kadardır?
Cevap: Bu iki meselede gecenin süresi, güneşin batışı ile fecrin (sabah namazı vaktinin) doğuşu arasındaki zamandır.
Mesele 567: Soru: Bir kimse, on ikinci gün öğleden sonra Mina’dan ayrılır ve yanlışlıkla, bilmeden veya kasten tekrar Mina’ya döner ve on üçüncü gecesinin akşamında Mina’da bulunursa, o geceyi Mina’da geçirmesi ve on üçüncü gün cemrelere taş atması farz olur mu?
Cevap: Hacı, herhangi bir sebeple on ikinci günün akşamında Mina’da bulunursa, on üçüncü geceyi Mina’da geçirmek ve on üçüncü gün cemrelere taş atmak zorundadır.
Mesele 568: Soru: Mina’nın sınırı Cemerat-i Akabe midir, yoksa Akabe’nin kendisi mi ki büyük bir geçittir?
Cevap: Muaviye bin Ammar’ın sahih rivayetinin zahirine göre, Vadî-i Muhassir ve Akabe, Mina’dan sayılmaz; yani Mina, Vadî-i Muhassir ile Akabe arasındaki bölgedir. Genel olarak, Arafat, Müzdelife ve Mina gibi mekânların sınırlarında kesin bir hassasiyet yoktur; örfte bu mekânlardan sayılan yerlere itibar etmek yeterlidir.
Mesele 569: Soru: Bir kimse, Mina’da ikinci geceyi geçirdiği sırada, Mina’nın sınırlarını bilmediği için oradan çıkarsa, hükmü nedir? Geri dönmesi ve dönmemesi durumunda hüküm nedir?
Cevap: Eğer Mina’dan çıkışı çok kısa bir süre - örneğin iki ila beş dakika - sürerse ve örfen gecenin yarısını Mina’da geçirmiş sayılırsa, bir sakınca yoktur; aksi takdirde bir koyun kefaret vermesi gerekir.
Mesele 570: Soru: On ikinci gün öğleden önce Mina'dan, geri dönme niyeti olmadan ve öğleden sonra göç etme (ayrılma) ile birlikte çıkmanın, haram olmasının dışında başka bir hükmü var mıdır?
Cevap: Haram olmanın dışında başka bir hükmü yoktur.
- Dokuzuncusu Üç Cemere’nin Taşlanması
Dokuzuncusu Üç Cemere’nin Taşlanması
Mesele 571- Haccın on üçüncü farzı ve Mina amellerinin beşincisi Cemerelerin taşlanmasıdır. Taşlamanın yapılış şekli ve şartlarının, Kurban Bayramı günü Akabe Cemeresi'nin taşlanmasıyla bir farkı yoktur.
Mesele 572- Konaklamanın farz olduğu gecelerden sonra ilk, orta ve son Cemere'nin taşlanması gerekir.
Mesele 573- Taşlama zamanı, güneşin doğuşundan batışına kadar olan süredir. Dolayısıyla ihtiyari olarak gece yapmak sahih değildir.Gündüz taşlama amelinden özrü olan ve taşlayamayanlar, çobanlık yapanlar ve can, veya mal veya ırzının tehlikeye düşmesinden korkanrak gündüz taşlama yapabilecek kimseler, bu hükümden müstesnadır. Aynı şekilde gündüzün şiddetli izdihamından korkan ve gündüz taşlamanın kendileri için meşakkatli olan kadınlar, yaşlılar ve çocuklarda taşlama amelini gece yapabilirler.
Mesele 574- Gündüz taşlama amelinden özrü olan, ancak gece taşlama yapabilecek kimselerin naip tutmaları caiz değildir, bilakis şahsın kendisinin bir önceki gece veya bir sonraki gece taşlama yapması gerekir. Bununla birlikte hatta gece bile taşlamaktan mazur olan kimseler (hastalar gibi) naip tutabilirler,ve naibin taşlama amelini gündüz yapması gerekir ne var ki naip tutma esnasında özrünün bertaraf olacağından ümitsiz değilse, farz ihtiyat gereği gece özrünün bertaraf olmasından sonra kendisinin de taşlamayı tekrarlaması gerekir.
Mesele 575- Üç Cemere'nin taşlanması farzdır, ancak haccın rükünlerinden sayılmaz.
Mesele 576- Taşlama esnasında üç cemrenin sıralamasına dikkat edilmelidir, yani önce ilk Cemere, sonra orta Cemere ve daha sonra Akabe Cemeresi taşlanmalı ve Cemerelerin her birisine daha önce şart ve keyfiyeti açıklanan yedi taş atılmalıdır.
Mesele 577- Üç Cemere'nin taşlanması unutulur ve Mina'nın dışına çıkılırsa, onuncu, on birinci ve on ikinci günlerde hatırlanması durumunda, imkân dâhilinde Mina'ya dönüp taşlama yapması farzdır ve dönme imkânı yoksa naip tutmalıdır. Zikri geçen günlerden sonra hatırlanılması veya kasten bu günlerden sonrasına ertelenmesi durumunda farz ihtiyat gereği şahsın kendisi veya tuttuğu naibi Mina'ya dönerek taşlama yapmalı ve sonraki yılda ya kendisinin ya da naibinin kaza yapması gerekir. Cemerelerin taşlanması unutulurda Mekke'nin dışına çıkılırsa, farz ihtiyat gereği sonraki yıl ya kaza edilmesi ya da bu iş için naib tutulması gerekir.
Mesele 578- Cemerelerin her tarafından taşlanması caizdir ve ilk ve orta Cemerenin taşlanması anında kıbleye dönmek ve aynı şekilde Akabe Cemeresinin taşlanması anında kıbleye sırt çevirmek şart değildir.
Üç Cemerenin Taşlanmasıyla İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 579: Soru: Gündüz kalabalıktan korkması sebebiyle kadın, üç taşlama (cemarat) işlemini gece yapabilir mi? Ve bu durumda gece taşlaması zorunlu mudur acaba gündüz taşlama için vekil tayin edebilir mi?
Cevap: Birkaç gece olsa da gece taşlayabilirse naip tutması doğru değildir.
Mesele 580: Soru: Gündüz on birinci ve on ikinci günlerde, önceki günün (eksik kalan) taşlamasının kazasını yapmak ve o günün taşlamasını yerine getirmek isteyen kişi, kazanın öne alınması zorunluluğu göz önüne alındığında, eğer bu sıralama korunmazsa, yerine getirdiği taşlama geçerli olur mu? Başka bir ifadeyle, kaza sıralamasının edanın önüne alınması teklif hükmünde midir yoksa kararlaştırılmış bir sorumluluk mudur?
Cevap: Kaza ile edâ arasındaki sıralama korunmazsa, yapılan taşlama doğru şekilde tekrar edilmelidir. Bu hüküm, eğer kasıt varsa fıkhi bir görüşe dayanır; eğer bilinçsizce veya unutkanlıkla yapılmışsa, farz ihtiyat gereği tekrar edilmelidir.
Mekke vc Mina’dan Çıkmayla İlegili Soru ve Cevaplar
Mesele 581: Soru: Mekke ve Mina'dan çıkmak, örneğin Cidde, Medine veya Taif gibi yerlere gitmek aşağıdaki durumlarda nasıl hüküm taşır?
Kurban Bayramı ibadetlerinden sonra, Mekke ibadetlerinden önce,
On birinci günün ardından cemre taşlamasından sonra,
On birinci veya on ikinci gecenin ilk yarısında gece kalışından (beytüte) sonra,
Tashrik günlerinin ibadetlerinden sonra, Mekke ibadetlerinden önce.
Cevap: Tüm bu durumlarda çıkmakta bir sakınca yoktur; ancak çıkış öyle olmalıdır ki, kalan hac ibadetlerini zamanında yerine getirebilsin.
-
- ALTINCI BÖLÜM: MÜFREDE UMRESİ
ALTINCI BÖLÜM: MÜFREDE UMRESİ
Mesele 582- Müfrede (müstakil) umresi, temettü umresi gibidir, ancak aşağıdaki durumlar hariç:
Temettü umresinde, mührim (ihrama giren kişi) ihramdan çıkmak için sadece "taksir" (kısmi tıraş) yapmak zorundadır; ancak müfrede umresinde, kişi tıraş olmak veya taksir yapmak arasında serbesttir. Bu hüküm erkekler içindir. Kadınlar ise hem müfrede hem de temettü umrelerinde sadece taksir yapmakla yükümlüdürler.
Temettü umresinde, nisa tavafı ve nisa namazı farz değildir; ancak ihtiyaten, tavaf ve namazın taksir öncesinde niyetle yapılması müstehaptır. Müfrede umresinde ise tavaf ve namazı farzdır.
Temettü umresi, hac aylarından biri olan Şevval, Zilkade veya Zilhicce aylarında yapılmalıdır; oysa müfrede umresi, yılın her günü geçerlidir.
4. Temettü umresinin mikatı, dördüncü bölümün başında açıklanan mikatlardan biridir. Müfrede umrenin mikatı, evi ile Mekke arasındaki mesafe, mikatın Mekke’ye olan mesafesinden fazla olan kişi için temettü umresinin mikatlarıdır (yani müfrede umre için mikat, temettü umresinin mikatlarıdır). Ev ile mikat arasındaki sınır hattı (muhazat) ile Mekke arasındaki mesafe arasında kalan kişi için ise ev mikat sayılır. Mekke şehri içinde bulunan kişi için, ihram mikatı "Edne’l-Hil"dir (en yakın haram dışı noktası). Ancak bu iki grup (Mekke içinde olanlar ve evinden Mekke’ye olan mesafesi mikat ile Mekke arasındaki mesafeden fazla olanlar) için, temettü umresinin mikatlarından ihrama girmek de caizdir.
Mesele 583- Mekke’de bulunan kişi için, müfrede umresinin ihramına girmek üzere Edne’l-Hil’den (en yakın haram dışı noktası) çıkması yeterlidir; ancak en faziletli olan, Hudeybiye, Cearane veya Ten’im’den ihrama girmesidir.
Mesele 584- Eğer bir kadın, adetli halde müfrede umresi için ihrama girer veya ihramdan sonra adet ya da ihrama girdikten sonra adet görür ve adetinin bitmesini bekleyemeyip umre ibadetlerini yapamazsa, tavaf ve namaz için bir vekil tayin etmelidir. Sadece sa'y ve taksiri kendisi yapar ve bu ibadetleri yerine getirerek ihramdan çıkar.
Mesesle 585- Umre ibadetlerinde sadece tavaf ve namaz için abdest almak gerekir; diğer ibadetler için abdest zorunlu değildir. Ancak her zaman abdestli olmak daha faziletlidir.
Mesele 586- Her umre için ayrı bir kadın tavafı (tavaf-ı nisâ) yapılmalıdır. Dolayısıyla, iki umre yapıldıysa, kadının helal olması için bir nisâ tavafı yeterli olsa da, ibadetlerin tamamlanması için her iki umre için ayrı ayrı bir nisâ tavafı ve nisa namaz kılınmalıdır.
Mesele 587- Umrenin tekrarı, haccın tekrarı gibi müstehap bir ameldir. Ancak, farz ihtiyat gereği, her hicri ayda sadece bir umre, ya kendi adına ya da başkası adına vekâleten yapılabilir. Eğer farklı kişiler için ayrı ayrı umreler yapılırsa veya kendisi için bir umre, bir başkası için bir umre yapılırsa, bu ihtiyat uygulanmaz. Dolayısıyla, bir vekil (nâib), başkası adına yeni bir umre yaparsa, bu iş karşılığında ücret alabilir. Ayrıca, bu durumda, müfrede (tek umreden) umresi için vekâleten yapılan umre, farz olsa bile yeterlidir.
Müfrede Umresi Hakkında Soru ve Cevaplar
Mesele 588- Müfrede umresinde taksiri unutan ve nisa tavafı yapan kimsenin hükmü nedir? Taksiri unuttuktan sonra nisa tavafını tekrar yapmak farz mıdır?
Cevap: Taksirden sonra, nisa tavafı ve nisa namazını iade etmesi farzdır.
Mesele 589: Soru: Müstehap müfrede umresini hem kendi niyetiyle hem de başkaları adına zorunluluk olmadan ve isteğe bağlı olarak bağış niyetiyle yapmak caiz midir?
Cevap: Kendi müstehap hac veya umresinde başkalarını ortak etmek caizdir.
Mesele 590- Eğer bir mükellef, hicri aylardan birinin son gününde Mekke-i Mükerreme’ye giriş için ihram giyer, ancak müfrede umresinde farz olan ibadetleri gece veya yeni hicri ayın birinci günü ya da diğer günlerinde yerine getirirse, bu umre önceki kameri ayın mı yoksa yeni kameri ayın umresi mi sayılır? Keza, eğer yeni hicri ayda Mekke’den çıkarsa, tekrar Mekke’ye giriş için ihrama girmesi gerekir mi? Ve Recep ayı ile diğer aylar arasında bir fark var mıdır?
Cevap: Mekke-i Mükerreme’ye ihramsız girişin caiz olup olmamasında ölçüt, umre ibadetlerinin yapıldığı zamandır. Yani, eğer kişi ayın son günü ihrama girer ve umre ibadetlerini sonraki ayda yaparsa, bu umre yeni ayın umresi olarak kabul edilir. Eğer o ay içinde Mekke’den çıkarsa, ihramsız olarak Mekke’ye tekrar girmesi caizdir. Ancak Recep ayı için durum farklıdır; rivayetlerin zahiri (görünüşü) gereği, eğer kişi Recep ayının son gününde ihrama girer ve ibadetleri Şaban ayında yaparsa, bu umre Recep ayına ait sayılır. Dolasıyla farz ihtiyat gereği Şaban ayında Mekke’den çıkarsa, aynı ay içinde Mekke’ye giriş için tekrar ihrama girmesi gerekir. Diğer aylar için de bu ihtiyatın gözetilmesi iyi olur.
Mesele 591: Soru: Bir kimse umre yapar ve bir ay sonra Cidde'ye gider, dönüşte ise ihramsız olarak Mekke'ye girer. Bu kimsenin görevi nedir?
Cevap: Şu anda özel bir görevi yoktur, ancak eğer kasten ihramsız olarak Mekke'ye girmişse, haram bir iş işlemiş olur ve tövbe etmesi gerekir.
Mesele 592: Soru: Hacı geçersiz olup ertesi yıl Mekke-i Mükerreme'ye gelen ve haccını kaza etmek isteyen kimse hacla yükümlü iken müfrede umresi yapabilir mi?
Cevap: Sakıncası yoktur.
Mesele 593: Soru: Bir kadın adet halindeyken, adet günleri müfrede umresinde yapılacak ibadetleri gerçekleştirmesine izin vermez ve beraberindekiler onun ibadetleri tamamlamasını beklemezler. Bu durumda, tavaf ve namaz için vekil tayin etmesi gerekir; ancak sadece sa’y ve taksir işlemlerini kendisi yapabilir. Böyle bir kadın müfrede umresi için ihrama girebilir mi?
Cevap: Her durumda Mekke’ye giriş için ihrama girmesi gerekir ve tavaf ile namaz için vekil tayin etmelidir.
Mesele 594: Soru: Eğer mükellef bir hicri ay içinde müfrede umresi yaparsa ve sonraki hicri ayda Mekke-i Mükerreme şehrinden çıkar fakat haram bölgesinden çıkmazsa- örneğin Mina'ya gider- bu durumda ihramsız olarak Mekke-i Mükerreme'ye girebilir mi?
Önceki varsayımda, sadece Arafat'a giderse, Mekke-i Mükerreme'ye giriş için ihram giymek farz olur mu?Cevap: Ölçü, haram sınırından çıkmasa bile, Mekke şehrinden çıkılmasıdır. Yani, eğer herhangi bir noktaya Mekke dışına giderse ve o ay içinde umre yapmamışsa, Mekke'ye giriş için ihram giymesi gerekir. Burada kastedilen Mekke şehri, günümüzdeki geniş sınırlarıyla şehir merkezidir.
Mesele 595: Soru: Emniyet güçlerinden olan kimse, acil bir durumda -örneğin bir kaza meydana geldiğinde- derhal Mekke’ye gitmekle görevlendirilir ve zaman darlığı nedeniyle ihramlı olarak Mekke’ye giremezse, bu durumda günah işlemiş olur mu ve kefaret gerekir mi?
Cevap: Günah değildir ve kefareti de yoktur.
Soru 596: Soru: Eğer kişi Zilkade ayında müfrede umresi yapmak için Mekke’ye girerse ve on gün sonra Zilhicce ayında tekrar Mekke’ye girmek isterse, ihramsız girebilir mi?
Cevap: Umre yaptığı aydan sonraki ay Mekke’ye girerse, ihram giymesi gerekir.
Mesele 597: Soru: İşi Mekke’de olan ve Cidde’de ikamet eden, tatil günleri hariç diğer günlerde sürekli olarak Mekke’ye gidip gelen veya haftanın yarısını Mekke’de geçirip diğer yarısını Cidde’de kalan (örneğin üç gün Mekke’ye girip dört gün Cidde’de kalan) bir kişi, umre yaptığı ay sona erdiğinde, yeniden umre yapması gerekir mi?
Cevap: Bahsedilen durumda umrenin tekrar edilmesi farz değildir.
Mesele 598: Soru: Önceki varsayım dikkate alındığında, umre yaptıktan sonra Mekke’den çıkmadan bir sonraki aya ulaşırsa, yeniden ihram giymesi gerekir mi? İhramı nerede giymelidir?
Cevap: Mekke’de kaldığı sürece umrenin tekrarı farz değildir; eğer umreyi tekrarlamak isterse, ihramı giymek için Harem sınırları dışındaki en yakın yere, örneğin Ten’im camisinin bulunduğu yere gidebilir.
Mesele 599: Soru: Taksi şoförü olan ve Mekke’ye yolcu taşıyan bir kişi, daha önce umre yapmamışsa, Mekke’ye ihramla girmesi gerekir mi? İhramsız girmesi durumunda hükmü nedir?
Cevap: Mekke’ye giriş için ihram giymesi ve müfrede umresindeki ibadetleri yerine getirmesi gerekir. Eğer ihramsız girerse, günah işlemiş olur ancak kefaret gerekmez.
- Ekler
Ekler
Farklı Meseleler Hakkında Soru ve Cevaplar
Mesele 600: Soru: Son zamanlarda, Hac ve Ziyaret Organizasyonu’nun İran Milli Bankası ile yaptığı anlaşma uyarınca, temettu haccı yapmak isteyenler bankaya başvurarak kendi adlarına açılan bir hesaba bir milyon Tümen tutarında bir miktarı muzarebe sözleşmesi şeklinde yatırmakta ve bunun dekontunu almaktadırlar. Bu para, hac mevsimine kadar yatıran kişinin hesabında kalmakta ve yazılı sözleşmeye göre, her yıl sonunda hesap sahibine muzarebe karı olarak belirli bir miktar kâr verilmektedir. Hac ve Ziyaret Organizasyonu, önce kayıt yaptıranlara öncelik tanımakta ve yaklaşık üç yıl sonra kişilerin sırasını ilan ederek, talep etmeleri halinde onları hacca göndermektedir. Gönderim zamanı geldiğinde, muzarebeye para yatıran kişi hesabındaki parasını bankadan çekmekte, kalan diğer masraflarla birlikte Hac ve Ziyaret hesabına yatırmakta ve hacca gitmektedir. Şimdi, yazılı bir sözleşme olması ve para sahibi ile banka arasında sözlü bir görüşme yapılmaması dikkate alındığında, muzarebe kârı olarak hesap sahibine ödenen bu oran nasıl değerlendirilmelidir?
Cevap: Bankacılık işlemleri belirtilen şekilde yazılı sözleşme ile yapılması halinde herhangi bir sakınca taşımamaktadır ve muzarebe kârı, mevduat sahibine helal sayılır. Ana para, eğer ticari kazançtan elde edilmiş ve beşte biri (humus) verilmemiş ise, humus yükümlülüğü vardır. Elde edilen kâr ise, hac yolculuğuna çıkmadan önce tahsil edilememişse, o yılın geliri sayılır; eğer aynı yıl hac yolculuğu masraflarına yatırılırsa humus gerekmez.
Mesele 601: Soru: Mescid-i Haram’ın taş döşemesi az miktarda su ile temizlenir ve az miktardaki su, genellikle temizlenmesi gereken yere dökülür; bu durumda genellikle orada pisliğin kalması kesin olarak belirlenmiştir. Taş döşeme üzerine secde etmek caiz midir?
Cevap: Genellikle mescidin tüm noktalarının pis olduğu kesin olarak belirlenmez ve bu konuda araştırma ve inceleme yapmak farz değildir, dolayısıyla taş döşeme üzerine secde etmek caizdir.
Mesele 602: Soru: Mescid-i Haram, kan, idrar veya başka bir pislik nedeniyle kirlenince, çalışanlar onu temizlemek için bizim nazarımızda temizleyici olmayan bir yöntem uygularlar; bu durumda, Mescid-i Haram’ın zemini üzerinde- ister ıslak ister kuru olsun- kılınan namazın hükmü nedir?
Cevap: Secde edilen yerde pisliğin varlığına kesin olarak inanmadığınız sürece namaz geçerlidir.
Mesele 603: Soru: Kâbe'nin etrafında dairesel bir şekilde cemaatle namaz kılmak - diğer şartlara riayet edilmek kaydıyla - sahih ve yeterli midir?
Cevap: İmamın arkasında veya iki yanından birinde duran kimsenin namazı sahihtir. Ancak müstehap ihtiyat gereği, imamın iki yanından birinde duran kişi, imamla Kâbe arasındaki mesafeyi gözetmeli ve imamdan Kâbe'ye daha yakın olmamalıdır. Ama imamın karşısında, Kâbe'nin diğer tarafında duran kimsenin namazı sahih değildir.
Mesele 604: Soru: Kaza namazında Ehlisünnete tabi olmak (Sünni bir imamın arkasında namaz kılmak) sahih midir?
Cevap: Sahih değildir.
Mesele 605: Soru: Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den ezan ve ikamet sırasında çıkmanın hükmü nedir? Özellikle Sünnîler o anda mescide giderken bizim dışarı çıkmamız hakkında konuşmakta ve bizi eleştirmektedirler.
Cevap: Eğer başkalarının nazarında ilk vakitte kılınan namazı hafife almak olarak görülür ve özellikle mezhebin itibarını zedeleyecekse, bu davranış caiz değildir.
Mesele 606: Soru: Mekke’de on günlük ikamet niyeti olan bir kişi, Arafat, Meş’ar ve Mina ve bunlar aralarındaki mesafelerde namazı seferi mi yoksa tam mı kılmalıdır?
Cevap: Eğer Arafat’a gitmeden önce Mekke’de on günlük ikamet niyeti varsa, ikamet gerçekleştiği sürece ve yeni bir seyahat yapmadığı müddetçe ikamet hükmü devam eder; bu durumda namazlar tam kılınır. Arafat, Meş’ar ve Mina’ya gitmek seyahat sayılmaz.
Mesele 607: Soru: Mekke ve Medine şehirlerinde, namazı seferi kılmakla tam kılma arasında tercih hakkı hükmü geçerli midir, yoksa bu sadece Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi ile sınırlı mıdır? Ayrıca eski ve yeni mahalleler arasında fark var mıdır?
Cevap: Mekke ve Medine’nin her yerinde, bu iki kutsal şehirde, namazı seferi veya tam kılma arasında tercih hakkı vardır ve eski ile yeni mahalleler arasında fark yoktur. Ancak ihtiyat olarak, iki kutsal mescid dışında ve on günlük ikamet niyeti olmadan, namazı kısaltmak müstehap sayılır.
Mesele 608: Soru: Namazın tam veya seferi kılınmasının ihtiyari olduğu mekanlarda öğle ve ikindi namazlarının nafileleri kılınabilir mi?
Cevap: Söz konusu mekanlarda namazını tam kılan kimse günlük nafileleri de kılabilir.
Mesele 609: Soru: Müşriklerden beri ve uzak olma merasimine katılmaktan kaçınan kimsenin haccının hükmü nedir?
Cevap: Haccın sıhhatine zarar vermez, ne var ki bunu yapan kimse böyle bir merasime katılmanın faziletinden kendini mahrum etmiştir.
Mesele 610: Soru: Kadın hayız veya nifas zamanında Mescidü'l Haram'ın revakıyla say yapılan yerin ortak duvarı üzerine oturabilir mi?
Cevap: Duvarın Mescidü'l-Haram'ın bir bölümü olduğu ispat edilmesi dışında sakıncası yoktur (yani duvarın mescidin bir bölümü olduğu ispat edilmişse sakıncalı olacaktır).
Mesele 611: Soru: Seyit olan ve seyit olmayan hanımların menopoz yaşı kaçtır?
Cevap: Menopoz yaşının belirlenmesi üzerinde düşünülmesi ve ihtiyat edilmesi gereken bir konudur; kadınlar bu konuda, müçtehitliğin tüm şartlarını taşıyan başka bir müçtehide başvurabilirler.
Mesele 612: Soru: Hilalin görülmesindeki ihtilaf sebebiyle vakfelerin yapılması ve bayram günü hakkında şek eden kimsenin haccının hükmü nedir? Haccını iade etmesi gerekir mi?
Cevap: Zilhicce ayının görülmesinin ispat edilmesi hususunda Ehlisünnet müftüsünün görüş ve fetvasına uygun şekilde amel etmesi yeterlidir. O halde diğer hacı adaylarının eşliğinde vakfelerin yapılması yeterli olacaktır.
Mesele 613: Soru: Makam-ı İbrahim'in (a.s) arkasında Kurân okumak veya dua ya da müstehap namazıyla meşgul olmak isteyen kimsenin, makamın arkasında farz tavaf namazını kılanların izdihamı esnasında Kurân okuması veya dua ve müstehap namazla meşgul olması caiz midir? Yoksa Makam-ı İbrahim'in (a.s) arkasında kalan yeri müstehap namazı kılmakla farz tavaf namazını kılanlar için daraltabilir mi?
Cevap: En güzeli ve hatta daha ötesi ihtiyata daha yakın olanı, farz tavaf namazının kılındığı, izdiham ve kalabalığın olduğu zamanda söz konusu müstehap ibadetlerin kalabalık olmayan yerde yapılmasıdır.
Mesele 614: Soru: Kâğıt veya hasır seccade gibi üzerine secde edilmesi caiz olan şeylerin kullanılması durumunda dikkat çekmesi, diğer namaz kılanların kasıtlı bakışlarına ve muhaliflerin küçültme bahanesine sebep olması dikkate alındığında Mescidü'n-Nebi'de (s.a.a) halı üzerine secde etmek sahih midir?
Cevap: Takiye edilmesi gereken yerlerde halı ve benzeri şeylerin üzerine secde edebilir ve namaz kılmak için başka bir yere gitmeye gerek yoktur. Ancak söz konusu edilen yerde zahmete düşmeyecek şekilde hasır veya taş ya da benzeri şeylerin üzerine secde edebilirse, farz ihtiyat gereği bu şeylerin üzerine secde etmelidir.
Mesele 615: Soru: Mescidü'l-Haram ve Mescidü'n-Nebi'nin (s.a.a) mermerleri üzerine secde etmek caiz midir? Genel olarak hangi tür taşlara secde edilebilir? Çömlek, pişmiş tuğla ve pişmiş kiremit üzerine secde etmenin hükmü nedir?
Cevap: Mermer taşı ve binaların yapımı ve süslenilmesi için kullanılan diğer mermer taşları üzerine secde edilmesi caizdir. Aynı şekilde Akik, Türkuaz, İnci ve benzeri taşların üzerine de secde edilebilir, ne var ki müstehap ihtiyat gereği bu taşlar üzerine secde edilmemelidir. Keza pişmiş tuğla, çömlek, alçı ve kireç üzerine secde edilmesi de caizdir.
Mesele 616: Soru: Ayetullah Gülpeygani'nin (r.a) hac ilmihalinde hac amellerinin pek çok müstehapları zikredilmiştir. Veliyi Emr-i Müslimin'in söz konusu ilmihalde geçen müstehap amelleri yapma konusundaki görüşü nedir?
Cevap: Sevap kastıyla söz konusu müstehaplara amel edilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 617: Soru: İçmeye özelleştirilmiş sularla abdest almanın hükmü nedir?
Cevap: Mübah olması şüpheli suyla abdest alınması doğru değildir.
Mesele 618: Soru: En bilgili müçtehidin birisi bir mesele hakkında fetva vermese ve yalnızca ihtiyat ederek farz olduğunu söylese ve başka bir en bilgin müçtehit de söz konusu fetva hakkında ihtiyat etmezse, ihtiyat gereği farz kılan müçtehidin mukallidi, ihtiyat etmeyen diğer müçtehide kendi müçtehidinden sonra en bilgili birisi unvanıyla müracaat edebilir mi? Yoksa şer'i görevini yerine getirme konumundaki uygulaması, tıpkı kendi müçtehidinin değil, diğer müçtehidin fetvasına uygun olması yeterli midir?
Cevap: Mükellefin ameli şer'i olarak taklit edebileceği müçtehidin fetvasına uygunsa ve o müçtehidi taklit etme esasına göre niyet etse, ameli sahihtir ve teklifini yerine getirmiş olur.
Mesele 619: Soru: Bazen hacı adayları veya diğer yolcular, namaz vaktinde uçaktadırlar. Genellikle uçağın namaz halinde hareketsizlik ve dinginliğe engel olmadığı dikkate alındığında kıyam, kıble, rükû ve secde gibi namazın diğer şartlarına da riayet etmek suretiyle acaba namazın vakti çıkmadan uçağın yere ineceği ve indikten sonra namazın kılınabileceğinin bilinmesi ya da ihtimal verilmesine rağmen, uçakta namaz kılınması yeterli olur mu? Yoksa ertelemeli midir? Ya da kılınmışsa, uçaktan indikten sonra namazın vakti bitmeden iade mi etmelidir?
Cevap: Hareket etmeden ve kıbleye dönülmek suretiyle kılınan namaz sahihtir ve hatta fazileti derk etme yönünde vaktinde kılınması daha faziletlidir.
Mesele 620: Bir kişi, temettü umresinin amellerini tamamlamış ve artık temettu hacını yapamaz; örneğin, teşrik günlerinde hacıların hizmetinde bulunmak üzere Mekke’de kalmak zorundadır. Bu durumda görevi nedir?
Cevap: Müstehap umreyi bırakabilir ve müstehap ihtiyat gereği nisa tavafı yapmalıdır.
Mesele 621: Soru: Bir kişi, hac menziline ulaştıktan sonra deli olmuşsa, velisinin onun haccıyla ilgili görevi nedir?
Cevap: Deli kimsenin velisi, onun haccıyla ilgili herhangi bir yükümlülüğe sahip değildir; kişi akıllanırsa kendisi hac ibadetini yerine getirir. Aksi takdirde, vefatından sonra mirasından bir vekil tayin edilir.
Mesele 622: Soru: İran’dan bize, Mescid-i Nebevi’nin mübarek avlusunda veya mübarek Bakî Mezarlığında harcamak üzere belli miktarda para verilmiştir; ancak bu talebin yerine getirilmesi mümkün değildir. Bu durumda, parayı Şii fakirlere vermemiz caiz midir?
Cevap: Eğer paranın sahipleri razı olurlarsa, paranın Şii fakirlere harcanmasında bir sakınca yoktur.
Ekler
Mesele 623: Soru: Pek çok Kâbe ziyaretçisi, Mescid-i Haram’da itikâfa girmeyi arzu etmektedir; itikâf için oruç tutmanın zorunlu olması sebebiyle, Mekke-i Mükerreme’de oruç ve itikâf için adakta bulunabilirler mi?
Cevap: Farz İhtiyat gereği, adak memlekette veya ikamet edilen yerde yapılmış olmalıdır.
Mesele 624: Soru: Bir kişi Mescid-i Haram’da itikâfa niyet etmiştir; sabah ezanından önce Ten’imde ihrama girebilir ve itikâf halindeyken sâ’yinin yeri mescidin içinde olmadığı dikkate alınarak diğer ibadetleri yapabilir mi?
Cevap: İhrama girebilir ve sâ’y yapmak için mescidden çıkması sakıncalı değildir.
Mesesle 625: Soru: Medine-i Münevvere’de, ihtiyaçların gerçekleşmesi için üç gün oruç tutmanın müstehap olması, sadece yolcuya mı mahsustur yoksa Medine halkı ve on gün kalmayı niyet eden kimseler için de müstehap mıdır?
Cevap: Bu sünnet sadece yolcuya mahsus değildir; yolcunun zikredilmesi, yolculuk halindeyken oruç tutmama istisnası içindir.
- Mesaj ve Konuşmalardan Derlemeler
Mesaj ve Konuşmalardan Derlemeler
“Mescid-i Haram’da, Medine-i Münevvere’de, Allah Teâlâ’nın sevdiği ameller halisane, ihlaslı bir bakışla ve Allah’tan yakarışın olduğu amellerden ibarettir. Bunları tekrar edin, çoğaltın ve arttırın … oralara has duaları veya Kumeyl duası gibi oralara has olmayan duaları okuyun. Kumeyl duasının topluca okunması son derece güzeldir.” (2023/5/17 tarihinde hac sorumlularıyla görüşmesinden bir kesit)
“İnsanın hac fırsatı, onun kendisini sınırsız bir maneviyat atmosferine sokma imkânıdır; günlük hayatımızın tüm kirleri ve kusurlarıyla iç içe geçmiş halinden kendimizi çekip çıkarır ve saf, maneviyat dolu, Allah’a yakınlık ve gönüllü nefis terbiyesi ortamına gireriz. Bu merasime ilk adım attığınız andan itibaren, günlük sıradan hayatımızda helal ve yaygın olan bazı şeyleri kendinize haram kılarsınız; buna ihram denir. İhram, günlük hayatımızda yaygın ve helal olan, yapılması caiz olan birçok şeyi kendimize haram kılmaktır; bunların çoğu gaflete sebep olur, bazıları ise insanı aşağılık bir duruma düşürür.
Görünüşteki ve maddi övünme araçlarının tamamı elimizden alınır; önce kıyafetler. Mevki, makam, rütbe, kıyafetler, şatafatlı giysiler ve bunların hepsi bir kenara bırakılır ve herkes aynı kıyafete bürünür. Aynaya bakmayın, çünkü bu kendini beğenme ve benmerkezcilik belirtisidir. Güzel koku sürmeyin, çünkü bu gösteriş aracıdır. Güneşin altında veya yağmur altında kalmaktan kaçmayın, hareket halindeyken kapalı bir yere girmeyin; çünkü bu rahatlık ve konfor arayışının göstergesidir. Eğer kötü kokan bir yerden geçiyorsanız burnunuzu kapatmayın; ihramın diğer kuralları da böyledir; kendinize, bu süre boyunca rahatlık ve nefsin arzularından, haram cinsel tutkularından uzak durmayı emreder; hem gösteriş hem de ayrımcılık unsurları ortadan kaldırılır. Bunların hepsi kaldırılır.
Sonra Kâbe’nin ve Mescid-i Haram’ın içine girilir ve basitlik ve gösterişsizlikle birlikte ihtişam ve büyüklük gözle, elle, tüm varlığınızla hissedilir. Bu büyüklük ve ihtişam, maddi zenginlik ve süslemelerden değil; sıradan insanların tarif edebilmesi bile mümkün olmayan bir büyüklüktür. Sonra bu dönen, coşkun kalabalığın içine girilir, bir merkezin etrafında dönülür; hem zikirle, hem dua ile, hem ağlayarak, hem huşu içinde, hem Allah ile konuşarak. Ardından Safa ile Merve arasındaki sa’y böyledir, Arafat ve Meş’ar’da durmak böyledir, Mina günlerindeki farzlar böyledir. İşte bu hacdır.” (2008/5/11 tarihinde hac hizmetlileri ve hac sorumlularıyla yaptığı görüşmedeki konuşmalarından bir kesit)
“Mekke’ye gidenler, Mekke’yi sadece pazar gezmeye ve dükkân dolaşmaya feda etmesinler. Mekke, bu tür şeylerin çok üzerindedir. Sonra ticaret için ayrı bir seyahat yapabilir ve istedikleri yerde dolaşabilirler. Ancak hacda, bu “bilinen günleri” kendileri için, ziyaret, tefekkür ve hatırlama için saklasınlar ve bunu değersiz işlere feda etmesinler. Cemaat namazlarına katılsınlar. Toplantılara iştirak etsinler. Vakit namazlarını mutlaka yüksek makamdaki kutsal mekanlarda cemaatle kılmaya gayret etsinler. Sizlerin oradaki varlığınız, İran milletinin beklenti içinde olduğu imanlı ve takva sahibi bir varlık olsun.” (1994/4/20 tarihinde hac hizmetlilerine yaptığı konuşmalardan bir kesit)
“Hacda en önemli meselelerden biri “birlikte yaşam”dır. Birbirlerini tanımayan, farklı kültürlere, farklı coğrafyalara, farklı renklere ve farklı dillere sahip olan insanlar burada bir arada, uyum içinde yaşamak zorundadırlar.” (2022/6/8 tarihinde hac hizmetlilerine yaptığı konuşmalardan bir kesit)
“Siyasi boyutta, haccın temel ekseni, İslam ümmetinin vahdet kimliğinin sergilenmesidir. Kardeşlerin birbirinden uzaklaşması, düşmanlara alan açar ve Müslümanlar arasında fitne tohumlarının yeşermesine zemin hazırlar. İslam ümmeti, farklı milletlerden, ırklardan ve çeşitli mezhep takipçilerinden oluşmuştur. Bu çeşitlilik, dünyanın hassas ve önemli bir coğrafi bölgesinde yaygınlıkla birlikte, bu büyük topluluğun gücü olarak kabul edilebilir. Ortak mirasları, kültürleri ve tarihleri, geniş bir coğrafyada daha etkin hale gelir; insanî ve doğal yeteneklerin her türlüsü bu hizmete sunulur. Böylece İslam ümmeti, sahip olduğu farklılıklarla daha güçlü, daha verimli ve daha etkili bir bütün oluşturur.” (2006/12/29 tarihinde Hac Kongresi’ne mesajından bir kesit)
“Hac, zulüm ve sömürü merkezi olan, güçsüzleri ezen ve yağmalayan müstekbirler karşısında bir güç gösterisidir; bugün İslam ümmetinin beden ve ruhu onların zulmü ve kötülüğü yüzünden yara almış ve kanlıdır. Hac, ümmetin hem sert hem yumuşak kabiliyetlerinin sergilendiği bir platformdur. Bu, haccın doğasıdır, ruhudur ve en önemli hedeflerinden biridir; işte bu yüzden Büyük İmam Humeyni (r.a) onu “İbrahimî Hac” olarak adlandırmıştır.” (26/9/20 tarihinde hac günlerinin yaklaşması münasebetiyle yaptığı açıklamalardan bir kesit)
“İslam’ın Müslümanlara armağan ettiği İbrahimî Hac, izzetin, maneviyatın, birliğin ve ihtişamın tezahürüdür; İslam ümmetinin büyüklüğünü ve onların Allah’ın sonsuz kudretine dayanmalarını düşmanlarına gösterir ve onları uluslararası zorba ve güç sahiplerinin insanlık toplumlarına dayattığı yolsuzluk, aşağılık ve zayıflatma bataklığından ayırır. İslami ve tevhidî hac, “kâfirler karşısında sert, aralarında ise merhametli” olmanın bir simgesidir; müşriklerden berâet (nefret ve uzaklaşma) ve müminler arasında sevgi ve birlik yeridir.” (2016/9/5 tarihinde hac mevsiminin yaklaşması münasebetiyle Müslümanlara mesajlarından bir kesit)