İndirin:
NAMAZ, ORUÇ VE İTİKÂF HÜKÜMLERİ
- BİRİNCİ BÖLÜM NAMAZ
- Farz Namazlar
Farz Namazlar
Mesele 1: Farz namazlar şunlardan ibarettir:
Günlük namazlar;
Allah’ın evi Kâbe’nin farz tavafından sonra kılınan tavaf namazı;
Güneş tutulması, ay tutulması, deprem vb. zamanlarda kılınan âyât namazı;
Vefat eden bir Müslüman için kılınan cenaze namazı;
En büyük erkek çocuğa kılması farz olan, babanın ve farz ihtiyat gereği annenin[1] kaza namazı;
Ahit, nezir, yemin veya ücret karşılığı (icâre)[2] vasıtasıyla kılınan farz[3] namaz.
[1] - “Vacip ihtiyat” ve diğer fıkıh ıstılahlarının anlamı için kitabın sonundaki Kavramlar Dizini bölümüne müracaat ediniz.
[2] - Namazı isticarinin (ücret karşılığında kılınan namaz) tanımı ve hükmü için 643. mesele ve sonrasına müracaat ediniz.
[3] - Gerçekte farz olan nezir, ahit, yemin ve icareye amel etmek olup müstehap namaz, farz namazına dönüşmez.
- Günlük Namazlar
Günlük Namazlar
Mesele 2: Günlük namazlar İslam şeriatının son derece önemli farzlarındandır ve hatta dinin direğidir ve hiçbir halde terk edilmemelidir.
Mesele 3: Günlük farz namazlar on yedi rekât olup şunlardan ibarettir:
Sabah namazı (iki rekât)
Öğle namazı (dört rekât)
İkindi namazı (dört rekât)
Akşam namazı (üç rekât)
Yatsı namazı (dört rekât)
- Sabah Namazının Vakti
Sabah Namazının Vakti
Mesele 4: Sabah namazının vakti, fecrin (fercr-i sadık) doğuş anından güneşin doğuşuna kadardır.
Mesele 5: Fecrin doğuşunun gerçekleşmesinde (sabah namazının başlangıcında) gecelerin mehtaplı ve mehtapsız olması arasında fark yoktur, ancak namaz kılan şahsın mehtaplı gecelerde sabah aydınlığının mehtap aydınlığına baskın çıkana kadar bekleyip sonra namazını kılması daha iyidir.
- Öğle ve İkindi Namazının Vakti
Öğle ve İkindi Namazının Vakti
Mesele 6: Öğle namazının vakti, öğlenin başından (güneşin zevalinden) güneşin batmasına yalnızca ikindi namazını kılacak vaktin kalmasına kadardır.
Mesele 7: İkindi namazının vakti, öğlenin başından, öğle namazı kılınacak miktarın geçmesinden güneşin batışına kadardır.
Mesele 8: Öğle ve ikindi namazının her birinin kendisine has özel zamanı ve her ikisinin ortak zamanı vardır; öğle namazının özel vakti, öğlenin başından öğle namazı kılınacak ölçüde öğle üzerinden geçmesine kadardır ve ikindinin özel vakti, güneşin batışına ikindi namazı kılınacak miktarda bir zamanın kalması anına kadardır. Öğle namazının özel vaktiyle ikindi namazının özel vakti arasında kalan vakit, öğle ile ikindi namazının ortak vaktidir.
Mesele 9: Bir kimse ikindi namazının özel vaktine kadar öğle namazını kılmazsa öğle namazı kaza olur ve o vakitte ikindi namazını kılması gerekir.
- Akşam ve Yatsı Namazının Vakti
Akşam ve Yatsı Namazının Vakti
Mesele 10: Akşam namazının vakti, gökyüzünde oluşan (gün batımından sonra doğudan yükselen) kızıllığın kaybolduğu andan, yatsı namazı için gece yarısına kadar kalan süreye kadardır.
Mesele 11: Yatsı namazının vakti, akşam namazı kılınacak ölçüde vaktin geçmesinden gece yarısına kadardır.
Mesele 12: Gece yarısı (akşam ve yatsı için) gün batımından fecr-i sadık arasındaki zamanın yarısıdır.
Mesele 13: Akşam ve yatsı namazının her birinin kendisine has özel zamanı ve her ikisinin ortak zamanı vardır; akşam namazının özel vakti, gün batımından üç rekât akşam namazı kılınacak ölçüde geçmesine kadardır ve yatsının özel vakti, gece yarısına kadar yatsı namazı kılınacak miktarda bir zamanın kalması kadardır. Akşam namazının özel vaktiyle yatsı namazının özel vakti arasında kalan vakit akşam ile yatsı namazının ortak vaktidir.
Mesele 14: Bir kimse yatsı namazının özel vaktine kadar akşam namazını kılmazsa o vakitte önce yatsı namazını kılmalı daha sonra akşam namazını kılmalıdır.
Mesele 15: Bir kimse günah işleme veya özür vasıtasıyla akşam ve yatsı namazını gece yarısına kadar kılmazsa farz ihtiyat gereği iki namazını, sabah namazının ezanından önceye kadar, eda veya kaza niyeti olmaksızın (mükellefin teklifini boynundan kaldırması niyetiyle) yerine getirmelidir.
- Namaz Vakitlerinin Hükümleri
Namaz Vakitlerinin Hükümleri
Mesele 16: İnsanın namazını ilk vaktinde kılması müstehaptır ve İslami desturlarda bu konu hakkında özel tekitte bulunulmuştur. İnsan namazını ilk vaktinde kılamazsa, cemaatle kılması gibi geciktirilmesi için bir sebep yoksa ilk vakte en yakın bir vakitte kılması çok daha iyidir.
Mesele 17: Namaz kılan kimse günlük namazların vakitlerini belirlemek için hatta kutba yakın bölgelerde bile kendi yaşadığı bölgenin ufkuna riayet etmelidir.
Mesele 18: Namaz kılmak için, mükellefin namaz vaktinin girdiğine yakîn veya itminan etmesi veya iki adil şahsın vaktin girdiğini kendisine haber vermesi veya güvenilir (muvassak) ve vakti tanıyan bir müezzinin ezan okuması gerekir.
Mesele 19: Vaktin girdiğine yakîn eder ve namazla meşgul olursa ve namaz içinde vaktin girip girmediğine şek ederse namazı batıl olur, ama namaz esnasında [a1] namaz vaktinin girdiğine yakîn ederse ve kıldığı namazın bir miktarının vaktinde olup olmadığından kuşku duyarsa namazı sahihtir.
Mesele 20: Bir kimse (şerî vakitleri bildiren) sosyal iletişim vb. yoluyla vaktin girdiğine itminan ederse namazını kılabilir.
Mesele 21: Bir kimse için ezanın okunmaya başlaması namaz vaktinin girdiğine dair itminan (güven) oluşturursa ezanın sonuna kadar beklemesi lazım değildir ve namazını kılabilir.[1]
Mesele 22: Namaz vaktinde alacaklı alacağını isterse insanın onu verme gücü olması durumunda önce borcunu vermeli ve sonra namazını kılmalıdır. Keza başka acil ve zaruri bir durumun öne çıkması da böyledir. Elbette namaz vaktinin daralması durumunda önce namazını kılması gerekir.
Mesele 23: [a1] Eğer namazın vakti, o denli darsa ve müstahap bazı amellerin yapılması, namazın bir kısmının vaktinin dışında yerine getirilmesine sebep olursa, o müstahap amel yapılmamalıdır; örneğin eğer konutun okunması, namazın bir kısmının vaktinin dışında kılınmasına sebep olacaksa, okunmamalıdır.
Mesele 24: Bir kimsenin namazın bir rekâtını kılacak ölçüde vakti varsa namazını eda niyetiyle kılmalıdır, ama namazını kasten o zamana kadar geciktirmemelidir.
Mesele 25: Gün batımına beş rekât namaz miktarınca vakit varsa öğle ve ikindi namazı kılınmalı, bundan daha azsa ikindi namazı kılınıp öğle namazı kaza edilmelidir. Gece yarısına kadar beş rekât namaz kılacak kadar vakit varsa akşam ve yatsı namazı kılınmalı ve vakit bundan daha azsa yalnız yatsı namazı kılınmalı ve sonra farz ihtiyat gereği akşam namazı kılınmalı ve eda ve kaza niyeti yapılmamalı, aksine teklifin kaldırılması kastedilerek namaz kılınmalıdır.
Mesele 26: Bir kimse yolcuysa, gün batımına kadar üç rekât kılacak kadar vakti varsa öğle ve ikindi namazını kılmalıdır ve vakti bundan azsa ikindi namazını kılmalı ve öğle namazını kaza etmelidir. Gece yarısına kadar dört rekât kılacak miktarınca vakti varsa akşam ve yatsı namazını kılmalı ve vakit bundan daha azsa önce yatsı namazını kılmalı ve sonra farz ihtiyat gereği eda ve kaza niyeti olmaksızın (teklifin kaldırılması kastıyla) akşam namazını kılmalıdır. Eğer akşam namazını kıldıktan sonra gece yarısına bir veya daha çok rekât ölçüsünce vaktin olduğu anlaşılırsa zaman geçirmeden eda niyetiyle akşam namazını kılmalıdır.
[1] - Elbette önceden açıklandığı gibi sabah namazı konusunda ihtiyatın gözetilmesi için yaklaşık ezandan on dakika sonra kılınmalıdır.
- Namazlar Arasında Sıralama
Namazlar Arasında Sıralama
Mesele 27: İkindi namazı öğleden sonra ve yatsı namazı akşamdan sonra kılınmalıdır ve kasten bu sıralama bozulursa namaz batıl olur.
Mesele 28: Bir kimse yanlışlık veya gafletin etkisiyle ikindi namazını öğle namazından önce kılarsa veya yatsı namazını akşam namazından önce kılarsa ve namaz bittikten sonra fark ederse namazı sahihtir.
Mesele 29: Öğle namazını kıldığını düşünerek ikindi namazını kılmakla meşgul olursa ve namaz esnasında öğle namazını kılmadığını anlarsa vakit geçirmeksizin niyetini öğle namazına çevirmeli ve namazını bitirmeli ve sonra ikindi namazını kılmalıdır ve öğle namazının özel vaktinde olması durumunda farz ihtiyat gereği niyetini öğle namazına çevirmeli, namazını bitirmeli, ancak sonra her iki namazını (öğle ve ikindi) sırasınca kılmalıdır.
Mesele 30: Akşam namazını kıldığını düşünerek yatsı namazını kılmakla meşgul olurda namaz esnasına yanlış yaptığını ve akşam ve yatsı namazının ortak vaktinde olduğunu anlarsa dördüncü rekâta gitmemişse niyetini akşam namazına çevirmeli, namazını bitirmeli ve sonra yatsı namazını kılmalı, ama dördüncü rekâtın rükûuna gitmişse ihtiyat gereği namazını bitirmeli ve sonra sırasınca akşam ve yatsı namazını kılmalıdır. Keza akşam namazının özel vaktindeyse ve dördüncü rekâtın rükûuna gitmemişse farz ihtiyat gereği niyetini akşam namazına çevirmeli, namazını bitirmelidir ve sonra sırasınca her iki namazı kılmalıdır.
Mesele 31: Öğle namazı niyetiyle namazla meşgul olursa ve namaz esnasında önceden öğle namazını kıldığını hatırlarsa niyetini ikindi namazına çeviremez, aksine bu namazı bırakır ve ikindi namazını kılar. Keza akşam namazını kılmakla meşgul olursa ve namaz arasında akşam namazını kıldığını hatırlarsa durum aynı şekildedir.
- Müstehap Namazlar
Müstehap Namazlar
Mesele 32: Müstehap (nafile) namazlar pek çoktur. Nafile namazları arasında günlük namazların nafilelerinin kılınması ve özellikle gece namazı daha çok tavsiye edilmiştir.
Mesele 33: Günlük namazların nafileleri müstehap namazlar olup her gece ve gündüz kılınır. Bu nafilelerin kılınması son derece önemlidir ve bunlar için pek çok sevap zikredilmiştir. Bu nafileler arasında gece yarısından itibaren kılınan namaz, gece namazıdır ve müstehap namazların tamamı arasında bu namazın kendine özgü bir önemi vardır. Bu namaz son derece manevi özelliğe sahiptir ve Müslümanların bu namazın kılınmasına önem vermeleri çok uygundur.
Mesele 34: Günlük nafileler şunlardan ibarettir:
Öğle namazının nafilesi: Öğle namazından önce sekiz rekât (iki rekâtlı dört namaz);
İkindi namazının nafilesi: İkindi namazından önce sekiz rekât (iki rekâtlı dört namaz);
Akşam namazının nafilesi: Akşam namazından sonra dört rekât (iki rekâtlı iki namaz);
Yatsı namazının nafilesi: Yatsı namazından sonra iki rekât (oturur halde);[1]
Sabah namazının nafilesi: Sabah namazından önce iki rekât;
Gece namazının nafilesi: Gece yarısından sabah ezanına kadar (gecenin son üçte birinde kılınması daha iyidir ve fecre ne kadar yakınsa sevabı o kadar artar.)
Mesele 35: Cuma günü öğle ve ikindinin nafilesi yirmi rekâttır, yani öğle ve ikindinin nafilesine dört rekât eklenir ve yirmi rekâtın tamamının zeval vaktine kadar kılınması daha iyidir, ama zeval vaktinden gün batımına kadar kılınmasının da bir sakıncası yoktur.
Mesele 36: Öğle ve ikindinin nafilesi nafile vaktinde,[2] ama öğle ve ikindi namazının edasından sonra kılınırsa farz ihtiyat gereği eda ve kaza kastı olmaksızın (teklifin yerine getirilmesi amacıyla) kılınmalıdır.
Mesele 37: Gece namazının kılınışı şöyledir: Önce “gece namazı” niyetiyle tıpkı sabah namazı gibi iki rekâtlı dört namaz kılınır ve sonra “şef’ namazı” niyetiyle iki rekât ve “vitir namazı” niyetiyle bir rekât kılınır ki bu namazın kunutunda, dua kitaplarında zikredilen sıralama esasınca müminler için bağışlanma dileyip dua etmek ve Allah Teâla’dan hacetlerin yerine getirilmesini istemek müstehaptır.
Mesele 38: Yolcu veya gece namazını vaktinde kılması zor olan bir genç veya ihtiyarlık veya hastalık gibi özrü olan kimse gece namazını gece yarısından önce [a1] kılabilir.
Mesele 39: Nafile namazlarında surenin okunması farz değildir, bilakis her ne kadar sure okunması müstehap olsa da her rekâtta Hamd suresini okuması yeterlidir.
Mesele 40: Nafileler (bir rekât olan vitir dışında) ikişer rekâttır ve bunların ayakta kılınması daha iyi olsa da oturarak da kılınabilir. Oturarak kılınması durumunda her iki rekâtın bir rekât sayılması gerekir. İhtiyat gereğince ayakta değil oturarak kılınması gereken Vuteyre (yatsının nafilesi) bundan müstesna edilmiştir.
[1] - Yatsı namazının nafilesinin oturarak iki rekât kılındığı dikkate alınırsa bir rekât sayılır. Günlük nafile namazlarının toplamı 34 rekâttır (farz namazlarının rekâtlarının sayısının iki katı).
[2] - Öğlenin nafilesi öğlenin başından gölge ölçüm çubuğunun gölgesinin yedide ikisinin belirme zamanına kadardır. Örneğin gölge ölçüm çubuğunun uzunluğu yedi karış olursa bu çubuğun öğleden sonra beliren gölgesi iki karışa ulaşırsa öğlenin nafilesinin son vaktidir. İkindinin nafilesini ölçüm çubuğun öğleden sonra beliren gölgesinin yedide dörde ulaşmasına kadardır.
- Kıble
Kıble
Mesele 41: Namaz kılan kimsenin namazını Kâbe’ye doğru kılması gerekir ki bu itibarla Kâbe’ye, “kıble” derler. Elbette Kâbe’den uzak olan ve gerçekte Kâbe’nin karşısında yer alması mümkün olmayan kimseler için, kıbleye doğru namaz kılıyor denilmesi yeterlidir.
Mesele 42: Müstehap namazlar yürüme halinde veya bir nakliye aracı üzerindeyken kılınabilir ve bu durumda kıbleye karşı olmanın gözetilmesi gerekmez.
Mesele 43: İhtiyat namazı ve unutulmuş secde ve teşehhüt kıbleye doğru yerine getirilmelidir ve sehiv secdesinde de müstehap ihtiyat gereği kıbleye doğru olunmalıdır.
Mesele 44: Namaz kılan kimsenin ister doğru ve muteber bir pusula yoluyla veya güneşin ve yıldızların (bunlardan yararlanmayı bilmesi durumunda) doğuşu[1] yoluyla veya başka yollarla kıble yönüne yakini veya itminanı olmalıdır ve itminana ulaşamazsa hangi tarafın kıble olduğuna daha çok zan ederse o tarafa kılmalıdır;caminin mihrabından ulaşılan kıble ihtimali gibi.
Mesele 45: Kıble yönünü bulmak için hiçbir yolu olmayan ve hiçbir tarafa ihtimal vermeyen kimse farz ihtiyat gereği dört tarafa namaz kılmalı ve dört namaza vakti yoksa vakti olduğu ölçüde namazı tekrarlamalıdır.
Mesele 46: Kıble yönü konusunda araştırmaya rağmen yanlış yaparsa kıblenin sağ veya sol tarafından kıbleden sapma (yaklaşık 90 derece) olursa namazı sahihtir ve namaz esnasında yanlışını anlarsa vakit genişliğinin olup olmaması fark etmeksizin geri kalan namazına kıbleye doğru devam etmelidir.
Mesele 47: Kıble yönüne yakini olmayan kimse hayvan kesimi vb. gibi kıbleye doğru yapması gereken diğer işlerini kendi tahminine amel ederek yerine getirmelidir ve hiçbir tarafa ihtimal veremiyorsa her dört taraf onun için eşittir ve hangi tarafa yönelir de amel ederse sahihtir.Namazda
[1] - Mayıs’ın 28 ve Temmuz’un 16’sındande Mekke ufku öğlesinde güneşin Kâbe’ye dikey olarak doğduğu söylenir; öyle ki düz bir çubuk veya mili toprağa uzunlamasına çakalım; bu çubuğun gölgesi öğle vakti Mekke’nin ufkunu gösterir ki bu da kıblenin aksi yönünü gösterecektir (yani gölge boyunca kıble yönü göstergenin gölgesi olmayan tarafındadır). Böyle bir iş kıble yönünün bulunmasında itminana sebep olursa buna amel edilmesi caizdir.
- Namazda ÖrtünmeMesele
- Namaz Kılan Kimsenin Mekânının Şartları
- Mescit Hükümleri
Mescit Hükümleri
Mesele 115: Mescidin zemini, tavanı, duvarı ve çatısının necis edilmesi haramdır ve necis olursa çabucak temizlenmesi farzdır.
Mesele 116: Mescidin temizlenmesi farz-ı kifayedir ve temizleme işi mescidi necis yapan veya necis olmasına sebep olan kimseye has değildir, bilakis mescidi temizleyebilecek fertlerin tamamına farzdır.
Mesele 117: İmamların (a.s) haremlerinin necis edilmesi haramdır ve necis olması durumunda mekânın necis kalması saygısızlık sayılıyorsa temizlenmesi farzdır ve saygısızlık sayılmıyorsa temizlenmesi güzel bir ameldir.
Mesele 118: Mescidin altınla süslenmesi israf sayılması durumunda haramdır ve bunun dışında mekruhtur.
Mesele 119: Mescidin şan, konum ve statüsünün gözetilmesi farzdır ve mescidin şan, konum ve statüsüyle uyuşmayan işlerden sakınılmalıdır.
Mesele 120: Eğitim ve öğretim sınıfları düzenlenmesi, mescidin şanıyla uyuşması veya cemaat namazına ve namaz kılanlara eziyet olmaması durumunda sakıncasızdır.
Mesele 121: Önem vermeme ve dikkate almamanın mümkün olmayacağı bir maslahatın varlığı dışında mescidin tamamı veya bir kısmını yıkmak caiz değildir.
Mesele 122: Gasp edilmiş veya yıkılmış ve yerine başka bir bina yapılmış veya terkedilmiş, mescitlik izleri kaybolmuş ve yeniden yapılması ümidi kalmamış bir mescidin necis edilmesinin haram olması belli değildir, ama bununla birlikte müstehap ihtiyat gereği necis edilmemelidir.
Mesele 123: Belediyenin imar planında bir mescit caddeye düşmüşse ve acil bir durum nedeniyle bir bölümü yıkılırsa ve eski haline dönme ihtimali yoksa o mescidin şerî hükümleri yoktur.
Mesele 124: Mescidin şebistanının (gece ibadeti ve birtakım programlara has olan yer) bir köşesine müze, kütüphane ve benzeri şeyler yapılması, mescidin şebistan vakfı keyfiyetiyle çelişirse veya mescit binasının değişmesine sebep olursa, caiz değildir.
Mesele 125: Nakliye vesilesi gibi hareketli bir mekân mescit unvanıyla vakfedilmişse farz ihtiyat gereği o yere şerî mescit söylemi doğrudur ve orası için mescit hükümleri geçerlidir.
Mesele 126: Mescidin temizlenmesi ve yapılandırılması müstehaptır. Mescide giden kimsenin güzel koku sürmesi, temiz ve güzel elbise giymesi, ayakkabı veya ayağına necaset veya pisliğin bulaşmamasına dikkat etmesi, herkesten önce gidip herkesten sonra çıkması, mescide girdiği zaman,dilinde zikir ve kalbinde huşu olmalı, her ne kadar farz veya başka müstehap namazları kılması yeterli olsa da, mescidin saygınlığı kastıyla iki rekât namaz kılması müstehaptır.
Mesele 127: Mescitte uyumanın keraheti vardır.
Mesele 128: Tekke ve hüseyniyelerin mescit hükmü yoktur.
- Ezan ve Kamet
Ezan ve Kamet
Mesele 129: Günlük farz namazlardan önce ezan okunması ve kamet getirilmesi müstehaptır ve özellikle cemaat namazı başta olmak üzere, sabah namazı ve akşam namazında ezan okunup kamet getirilmesinin müstehaplığı tekit edilmiştir. Ama âyât namazı gibi diğer farz namazlarında ezan ve kamet zikredilmemiştir.
Mesele 130: On sekiz cümleyi kapsayan ezan cümlelerinin sıralaması aşağıda geldiği üzeredir:
Dört defa: “Ellahu ekber”........................................... اَللَّهُ اَکْبَرُ
İki defa: “Eşhedu en la ilâhe illellah”…. اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللَّهُ
İki defa: “Eşhedu enne Muhemmeden resûlullah”………………. اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللَّهُ
İki defa: “Hayye ‘ale's-selâh” ……………….. حَیَّ عَلَی الصَّلوةِ
İki defa: “Hayye ‘ale'l-felâh” ……………….. حَیَّ عَلَی الْفَلاَحِ
İki defa: "Hayye ‘ala hayr'il-‘amel" ……... حَیَّ عَلَی خَیْرِ الْعَمَلِ
İki defa: “Ellahu ekber” ……………………………... اَللَّهُ اَکْبَرُ
İki defa: “La ilâhe illellah” ………………………. لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ
Kamet ezan gibidir ve ezandan farkı ilk başta “Allahu ekber” iki kez söylenir ve “Hayye ‘ala heyr'il-‘emel” söylendikten sonra iki defa “Kad kâmet'is-selâh” denilir ve kametin sonundaki “La ilahe illellah” bir kez söylenir.
Mesele 131: Teşeyyü’nün şiarı unvanıyla “Eşhedu enne aliyyen veliyyullah” söylenmesi çok güzel ve önemlidir ve bu cümle ezanın bir parçası değildir. Bu cümlenin Allah’a mutlak yakınlık kastıyla söylenmesi gerekir.
Mesele 132: Namaz vaktinin ilan edilmesi olan ezanın, işitenler tarafından tekrarlanması tekit edilen müstehaplardandır.
Mesele 133: Mescit ve başka mekânlarda namaz vaktinin girdiğinin ilan edilmesi için mikrofon vb. vesilelerle alışıla geldiği şekilde ezanın yayınlanmasında bir sakınca yoktur, ama Kur’an ayetlerinin, duanın ve vb. yayınlanması, komşuların eziyetine sebep olursa caiz değildir.
Mesele 134: Cemaat namazı için ezan ve kamet söylemişlerse, cemaat namazı kılanlar namaz için ezan ve kamet söylememelidirler.
Mesele 135: İnsanın ezan okuyacağı zaman kıbleye dönmesi, abdestli veya gusüllü olması, ellerini kulağının kenarına koyması, sesini uzatarak yükseltmesi, ezan cümleleri arasını bir miktar ayırması ve bu esnada konuşmaması müstehaptır.
Mesele 136: Kamet söyleyeceği zaman insanın bedeninin dingin olması, kameti ezandan daha yavaş söylemesi, kamet cümlelerini birbirine birleştirmemesi ve ezan cümlelerinin arasını açtığı gibi kametin cümlelerinin arasını açmaması müstehaptır.
Mesele 137: Ezan ve kamet arasında bir süre oturulması veya secde yapılması veya tespih çekilmesi veya bir süre sessiz kalınması ve konuşulmaması veya iki rekât namaz kılınması müstehaptır.
- Namazın Farzları
- 1. Niyet
1. Niyet
Mesele 141: Niyet (farz rükünlerden birisidir) Allah Teâlâ’nın emrine itaat için namaz kılmayı kastetmek anlamındadır.
Mesele 142: Niyetin dille söylenmesi ve örneğin “Allah’a yakınlaşmak amacıyla dört rekât öğle namazı kılıyorum” denilmesi gerekmez. Keza niyetin zihin ve kalpten geçirilmesi de gerekmez, bilakis ilahi emre itaat için ameli yerine getirmenin kastedilmesi yeterlidir.
Mesele 143: Namaz kılan kimsenin hangi namazı kıldığını bilmesi gerekir, dolayısıyla bir kimse örneğin dört rekât namaza niyet eder de bunun öğle namazı mı yoksa ikindi namazı mı olduğunu belirlemezse namazı batıldır.
Mesele 144: İnsanın namazı sadece Allemlerin Rabbinin emrine itaat kastıyla kılması gerekir, dolayısıyla gerçekte namazını riya, yani dindar görünmek ve vb. için yerine getirirse bu iş haramdır ve namazın batıl olmasına sebep olur.
Mesele 145: Namazın bazı kısımları riya için olursa farz ihtiyat gereği namazın tekrar kılınması gerekir.
Mesele 146: Bir kimse riya ile mücadele etmek için namazın müstehap bir kısmını yerine getirmezse, onun bu yaptığı riya sayılmaz ve namazı sahihtir.
Mesele 147: Bir namazdan başka bir namaza geçiş yapmak caiz değildir, ama bunlardan bazılarının farz ve bazılarının ise caiz olduğu özel yerler bunun dışındadır.[1]
Mesele 148: Bir farz namazdan başka bir farz namazına geçiş şartları şunlardan ibarettir:
İkindi namazından öğle namazına geçiş; ikindi namazının özel vaktinden önce, namaz esnasında öğle namazını kılmadığını anlaması durumunda.
Yatsı namazından akşam namazına geçiş; yatsı namazının özel vaktinden önce, yatsı namazı esnasında akşam namazını kılmadığını anlaması ve geçiş yerinden öteye geçmemesi durumunda; yani dördüncü rekâtın rükûundan önce.
Edalarında sıralamanın muteber olduğu bir kaza namazından başka bir kaza namazına geçiş, örneğin bir günlük öğle ve ikindi namazının kazası unutkanlık sebebiyle birinci namazın kazasının yerine getirilmesinden önce ikinci namazla meşgul olunması.
[1] - Geçişin caiz olduğu yerler “Tahrirü’l-Vesile” gibi fıkıh kitaplarında ayrıntılı olarak gelmiştir.
- 2. Kıyam
2. Kıyam
Mesele 149: Tekbiretü’l-İhram halinde ve keza rükûa gitmeden önce ayakta durmak rükündür; yani yanılgıyla ve unutkanlıkla terk edilirse namaz batıl olur.
Mesele 150: Kıraat ve Tesbihat-ı Erbe’a esnasında kıyam ve keza rükû sonrası kıyam rükün olmayan farz kıyamdır, yani bilerek terk edilirse namaz batıl olur, ama yanılgıyla olursa namazın bozulmasına sebep olmaz.
Mesele 151: Namazı ayakta kılmaya gücü yeten ve özrü olmayan kimse namazın başından rükûa gidene kadar ayakta durmalıdır. Keza rükûdan sonra ve secdeye gitmeden önce de ayakta durmalıdır.
Mesele 152: Rükû unutulup Hamd ve sureden sonra oturulursa ve bu esnada rükûa gidilmediği hatırlanırsa ayağa kalkılmalı ve rükûa gidilmelidir ve ayağa kalkıp durmaksızın oturma halinde eğilerek rükû yapılırsa namaz batıl olur.
Mesele 153: Namaz kılan kimse kıyam halinde, zorunluluk, yanılgı ve unutkanlık dışında, bedenini oynatmamalı, açıkça bir yere eğilmemeli ve bir yere yaslanmamalıdır.
Mesele 154: Namaz kılan kimsenin bedeni Hamd ve sure okunması veya üçüncü ve dördüncü rekâtın tespihatı söylenmesi halinde dingin ve hareketsiz olmalıdır, dolayısıyla bir miktar öne ve arkaya giderse veya bedeni bir miktar sağa ve sola hareket ettirirse, hareket halinde okumakla meşgul olduğu zikri kesmelidir.
Mesele 155: Kıyam halinde bedeninin düzgün olması, omuzların aşağıda olması, ellerin bacaklar üzerine konulması, el parmaklarının bitişik olması, secde yerine bakması, beden ağırlığının eşit miktarda her iki ayağa verilmesi, huzu ve huşu içinde olunması ve ayakların öne ve arkaya götürülmemesi müstehaptır.
Mesele 156: Namaz halinde ayakta duramayagücü yetmeyen kimse oturarak namaz kılmalıdır, ama bir şeye dayanarak ayakta namaz kılabilirse onun vazifesi namazı ayakta kılmaktır.
Mesele 157: Oturarak namaz kılan kimse zorluk ve meşakkat olmaksızın mümkün olduğunca ayakta namaz kılmalıdır. Dolayısıyla bazı rekâtlarda ve namazın bir kısmında ayakta durma gücü varsa, ama namazın tamamında kıyama riayet edemiyorsa gücü miktarınca ayakta namaz kılması, ayakta durmaktan acizlik durumunda oturarak namaz kılması ve tekrar ayakta namaz kılmaya güç yetirdiği zaman namazına ayakta devam etmesi farzdır.
Mesele 158: Ayakta duramaya gücü olmayankimse, Tekbiretü’l-İhram’ı diyecek kadar ayakta durabiliyorsa, ayakta Tekbiretü’l-İhram söylemeli ve namazın geri kalan kısmını oturarak devam ettirmelidir. Keza Hamd ve sureyi okuduktan sonra ayakta durabiliyorsa ayakta rükûa gitmelidir.
Mesele 159: Ayakta namaz kılabilen kimse, ayakta durmaktan dolayı hastalanacağından veya başka bir zarara uğrayacağından korkarsa oturarak namaz kılabilir ve aynı korkuyu oturarak da yaşarsa yatarak namazkılabilir.
Mesele 160: Oturarak namaz kılmaya gücü yetmeyen kimse, namazını yatarak kılmalı ve farz ihtiyat gereği, gücü yetiyorsa sağ tarafı üzerine, yüzü ve bedeni kıbleye dönük olarak yatmalı, buna gücü yetmiyorsa sol tarafa kıbleye dönük olarak yatmalı, buna da gücü yetmiyorsa ayak tabanları kıbleye bakacak şekilde sırt üstü yatmalıdır.
Mesele 161: Yatarak namaz kılan kimse, namazlar arasında sıkıntı, zorluk ve zarar görmeden oturabiliyor veya ayakta durabiliyorsa, namazın mümkün olduğu kadarını oturarak veya ayakta kılmalıdır.
Mesele 162: Bir özürden dolayı ayağa kalkamayan, ancak vaktin sonunda ayakta namaz kılabileceğini zanneden kimse, farz ihtiyat gereği o zamana kadar beklemelidir, ama bir özür nedeniyle vaktin evvelinde oturarak kılarsa ve vaktin sonuna kadar özrü ortadan kalkmazsa, kıldığı namaz sahihtir ve iade etmeyegerek yoktur.
Mesele 163: Vaktin başında ayakta kılmaya gücü yetmezse ve vaktin sonuna kadar ayakta kılamayacağından eminse, vaktin başında oturarak namaz kılabilir, ancak vakit bitmeden önce ayakta kılmaya gücü yetiyorsa, namazı ayakta iade etmelidir.
- 3. Tekbiretü’l-İhram (İftitah Tekbiri)
3. Tekbiretü’l-İhram (İftitah Tekbiri)
Mesele 164: İftitah tekbiri namazda farzdır ve bundan kasıt namazın başında “Allahu ekber” söylemektir.
Mesele 165: İster bilerek ve ister bilmeyerek olsun namazın başında iftitah tekbirinin söylenmemesi namazın batıl olmasına sebep olur. Keza namazın başında doğru bir şekilde söylense ve aynı niyetle ikinci kez aralıkla veya aralıksız söylense (namazın muvalaatı[1] bozulacak şekilde değil) namaz batıldır ve bu tekrarın bilerek ve yanılarak söylenmesi arasında da fark yoktur.
Mesele 166: İftitah tekbiri tekbir sayılacak şekilde telaffuz edilmelidir ve bunun işareti bir kimse ağır işitmiyorsa veya ortam çok sesli değilse iftitah tekbirini işitebilmelidir.
Mesele 167: İftitah tekbiri Arapça olarak doğru bir şekilde söylenmelidir ve tercümesi veya Arapça telaffuzunun yanlış söylenmesi (örneğin Allah lafzındaki hu zamiri fethe ile –he- şeklinde söylenirse) doğru değildir.
Mesele 168: İftitah tekbiri söylenirken bedenin hareketsiz olması gerekir, dolayısıyla iftitah tekbiri bilerek veya isteyerek beden hareket halinde söylenirse namaz batıl olur.
Mesele 169: İftitah tekbirini doğru telaffuz edemeyen kimsenin öğrenmesi farzdır.
Mesele 170: İftitah tekbirinin söylenip söylenilmediğinde şüphe edilirse, namazın zikir ve kıraatlerine geçilmediyse tekbir söylenmelidir, ama Fatiha okunması ve hatta “Euzübillahimineşşeytanirracim” zikrinin söylenmesi esnasında şek edilirse, şekke itina edilmemeli ve namaza devam edilmelidir.
Mesele 171: İftitah tekbirinin söylenmesinden sonra bunun doğru mu yoksa yanlış mı telaffuz edildiğinde şek edilirse, şekke itina edilmemelidir.
[1] - “Muvalaat” konusunda bilgi edinmek isteyen 303’çüncü meseleye müracaat etmelidir.
- 4. Kıraat
4. Kıraat
Mesele 172: Günlük farz namazlarının birinci ve ikinci rekâtında önce Fatiha suresi okunmalı ve farz ihtiyat gereği Fatiha suresinden sonra tam bir sure okunmalıdır.
Mesele 173: Kıraat, rükün olmayan farzdır, yani bilerek terk edilmesi namazı batıl eder (bozar), ama gaflet ve yanılgıyla olursa namazın batıl olmasına sebep olmaz.
Mesele 174: Namaz vakti darsa sure okunmamalıdır.
Mesele 175: Yanlışlıkla sure, Fatiha’dan önce okunursa ve rükûa gitmeden önce fark edilirse Fatiha suresinden sonra tekrar sure okunmalı ve sure okunması esnasında farkına varılırsa sure terk edilip Fatiha’dan sonra yeniden okunmalıdır.
Mesele 176: Fatiha ve sureyi veya bunlardan birini okumayı unutan ve rükûa gittikten sonra anlayan kimsenin namazı sahihtir.
Mesle 177: Bir kimse rükûa gitmeden önce Fatiha ve sureyi veya sadece sureyi okumadığını anlarsa bunu okumalı ve rükûa gitmelidir. Sadece Fatiha suresini okumadığını anlarsa Fatiha’yı okumalı ve sonra sureyi tekrar okumalıdır. Keza eğilse ve rükû haddine ulaşmadan önce (tam bir ruku gerçekleşmeden) Fatiha veya sure veya her ikisini okumadığını anlarsa doğrulmalı ve aynı destura amel etmelidir.
Mesele 178: Farz namazda secde ayeti olan sureleri okumak caiz değildir ve bilerek veya bilmeyerek bu surelerden birini okuyup secde ayetine ulaşan kimse farz ihtiyat gereği tilavet secdesi yapmalı ve sonra ayağa kalkıp sureyi bitirmemişse bitirmeli ve namazı sonlandırdıktan sonra namazı iade etmelidir. Secde âyetine varmadan önce fark ederse farz ihtiyat gereği sûreyi terk etmeli ve başka bir sure okuduktan sonra namazı iade etmelidir.
Mesele 179: Bir kimse namaz halinde secde âyetini dinlerse namazı sahihtir ve secde âyetini işittikten sonra gözü ile ima ederek secde yapmalı ve sonra namaza devam etmelidir.
Mesele 180: Fatiha suresinden sonra İhlas suresi veya Kafirûn suresine başlarsa onu bırakıp başka bir sure okuyamaz, ama Cuma namazında unutarak Cuma suresi veya Münafikûn suresi yerine İhlas veya Kafirûn suresini okursa onu bırakıp Cuma veya Münafıkûn suresini okuyabilir.
Mesele 181: Namazda İhlas ve Kafirûn suresi dışında başka bir sure okursa ve surenin yarısına kadar okumamışsa bunu bırakıp başka bir sure okuyabilir.
Mesele 182: Bir kimse okuduğu sürenin bir kısmını unutursa veya vakit darlığı veya başka bir sebeple bitiremezse, o süreyi bırakıp başka bir sûre okuması gerekir ve bu durumda surenin yarısını geçip geçmediği ve okuduğu surenin İhlas veya Kafirûn suresinin olup olmaması arasında fark yoktur.
Mesele 183: Müstehap namazlarda, nezredilmesi aracılığıyla farz olmamışsa, sure okunması gerekmez, ama anne-baba için kılınan namaz gibi özel bir süre okunması zikredilmiş bazı müstehap namazlarda o namazın desturunca kılmak isterse özel sureyi okuması gerekir.
Mesele 184: Namazların üçüncü ve dördüncü rekâtında, her ne kadar müstehap ihtiyat gereği üç kez söylenmesi gerekirse de, bir kez “Subhanellahi ve’l-hemdu lillahi vela ilâhe illellahu vellahu ekber” denilmesi yeterlidir. Elbette bu zikrin (tesbihat-ı erbaâ) yerine Fatiha okunabilir.
Mesele 185: Tesbihat-ı erbaâ’yı söylediğini bilen, ama sayısını bilmeyen kimse için bir şey farz olmaz, ancak rükûa gitmeden bu zikri en az sayıda söylediğini hesap ederek üç kez söylediğine yakîn edecek şekilde tekrarlamalıdır.
Mesele 186: Üçüncü ve dördüncü rekâtta tesbihat-ı erbaâ okumaya adet eden kimse Fatiha’yı okumaya karar verirde gaflet ederek âdeti gereği tesbihat-ı erbaâ’yı okursa namazı sahihtir. Keza üçüncü ve dördüncü rekâtta Fatiha’yı okumaya adet etmişse ve tesbihat-ı erbaâ okumaya karar verir de gaflet ederek Fatiha’yı okursa bunun hükmü de aynıdır.
Mesele 187: Üçüncü veya dördüncü rekâtta gaflet nedeniyle ya da birinci veya ikinci rekatta olduğunu sanarak, Fatiha ve sure okursa, rükûda veya rükûdan sonra anlarsa, namazı sahihtir.
Mesele 188: Ayakta iken Fatiha veya tesbihat okuyup okumadığından şüphe ederse Fatiha veya tesbihat okumalıdır, ama rükûdan önce müstehap zikir olan estağfirullah zikrini söyleme esnasında tesbihatı okuyup okumadığında şek ederse bunu okuması gerekmez.
Mesele 189: Bir kimse üçüncü ve dördüncü rekâtın rükûunda Fatiha veya tesbihatı okuyup okumadığında şek ederse şekkine itina etmemelidir, ama rükûa gitme esnasında henüz tam olarak rükûa gitmeden şek ederse farz ihtiyat gereği doğrulmalı ve Fatiha veya tesbihatı okumalıdır.
Mesele 190: Erkeğe sabah, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rekâtında Fatiha’yı yüksek sesle okuması farzdır ve erkek ve kadına öğle ve ikindi namazında Fatiha’yı alçak sesle okumaları farzdır.
Mesele 191: Kadın sabah, akşam ve yatsı namazlarında Fatiha’yı alçak veya yüksek sesle okuyabilir, ama namahrem sesini işitiyorsa alçak sesle okuması daha iyidir.
Mesele 192: Üçüncü ve dördüncü rekâtta tesbihat veya Fatiha alçak sesle okunmalıdır ve Fatiha’nın okuması durumunda ihtiyat gereği “Bismillah”’ı da alçak sesle okumalıdır.
Mesele 193: Namazların birinci ve ikinci rekâtında alçak veya yüksek sesle okumanın farz oluşu Fatiha ve surenin kıraatine hastır, üçüncü ve dördüncü rekâtta alçak sesle okumanın farz oluşu Fatiha veya tesbihatınkıraatine hastır. Ama günlük beş vakit namazların rükû, secde, teşehhüt, selam ve diğer zikirlerinin alçak veya yüksek sesle söylenmesinde mükellef (yükümlü kimse) özgürdür.
Mesele 194: Günlük namazlarda alçak ve yüksek sesle okumanın farz oluşunda namazın eda veya kaza olması arasında fark yoktur. Her ne kadar kaza namazı ihtiyat gereğide olsa.
Mesele 195: Yüksek sesin ölçüsü sesin aşikâr edilmesi ve alçak sesin ölçüsü ise, namaz kılanın yanındaki sesini işitse bile, sesin aşikâr edilmemesidir.
Mesele 196: Fatiha ve surenin okunmasında sesini feryat edercesine alışılmışın ötesinde yükselten kimsenin namazı batıldır.
Mesele 197: Namazın yüksek sesle okunması gerektiği yerde bilerek yavaş okursa veya alçak sesle okunması gerektiği yerde bilerek yüksek sesle okursa namaz batıl olur. Ama unutur veya meseleyi bilmezse namazı sahihtir, öyle ki Fatiha ve sure veya tesbihatın okunması esnasında fark ederse, yanlışlıkla yüksek sesle veya alçak sesle okuduğu miktarı tekrarlamasına gerek yoktur.
Mesele 198: Kıraatte kelimeler kıraati doğrulayacak şekilde telaffuz edilmelidir, buna binaen kalbi kıraat, yani kelimelerin telaffuz edilmeksizin kalpten geçirilmesi yeterli değildir. Kıraatin alameti, namaz kılan kimsenin ağır işitmediği veya çok sesli bir ortamda olmadığı durumda kendisinin okuduğunu ve diliyle söylediğini işitmesidir.
Mesele 199: Dilsiz ve konuşamayan kimse, işaret ederek namaz kılarsa sahihtir.
Mesele 200: Kişi namazı doğru ve hatasız kılmalı, hiçbir şekilde doğru öğrenemeyen kimse elinden geldiğince doğru kılmaya çalışmalıdır ve müstehap ihtiyat gereği namazını cemaatle kılınmalıdır.
Mesele 201: Fatiha, sure ve namazın diğer şeylerini güzelce bilmeyen, ama öğrenebilen kimse namazın vakti çoksa öğrenmelidir ve vakit azsa farz ihtiyat gereği imkanlar dâhilinde namazını cemaatle kılmalıdır.
Mesele 202: Kıraatin sıhhat (doğruluk) ölçüsü, harflerin hareke ve sükûnuna ve çıkış yerlerinin edasına riayet etmektir, öyle ki arapça konuşanlar bunu o harfin (başka bir harfin değil) telaffuzu olarak kabul etmelidirler. Tecvidin güzelliklerine riayet edilmesi gerekmez.
Mesele 203: Eğer insan Fatiha ve surenin bir kelimesini bilmez veya bilerek onu okumaz ya da “ض = zâd” yerine “ز = za” okumak gibi bir harfin yerine başka bir harf okur veya yanlış sayılacak şekilde “üstün” ve “esre” olmaması gereken yeri üstün ve esreyle okur veya şeddeyi okumazsa, namazı batıl olur.
Mesele 204: Namazın kıraat veya zikirlerini yanlış telaffuz eden, örneğin “yuled” kelimesini üstün (fetha) yerine kesre okuyan kimsenin, cahil-i mukassır (=suçlu cahil) ise farz ihtiyat gereği namazı batıldır ve cahil-i kasır (= suçsuz cahil) ise ve doğru okuduğuna inanıyorsa namazı sahihtir.
Mesele 205: Namazın kıraatinde bir ayeti diğerine bağlarsa, birinci ayetin son harekesini belirginleştirmesi gerekmez, örneğin “mâliki yevmid dîn” ayetindeki “yevmid dîn” kelimesinin son harfi olan “nun”u, sakin okuyup hemen ardından “iyyake na’budü ve iyyake nesteîn” derse sakıncası yoktur. Yapılan bu işe “vasl be sükûn (sükûnun birleştirilmesi)” denir. Keza ayeti oluşturan kelimelerin sonu da aynı şekildedir. Elbette ikinci durumda müstehap ihtiyat gereği sükûna birleştirilmemelidir.
Mesele 206: Cümle bütünlüğünü bozmaması durumunda, ayetlerin cümleleri arasında durulması ve cümlelerin arasının ayrılmasında bir sakınca yoktur, örneğin “ve leddâllîn” ,“ğayril mağdûbi aleyhim” den az bir ayırımla okunur.
Mesele 207: Bir ayete başladıktan sonra bir önceki ayetin doğruluğundan şüpheye düşülürse, bu şüpheye aldırış edilmemelidir. Keza bir sonraki cümleye başladıktan sonra bir önceki cümlenin doğruluğundan şüphe edilirse, örneğin “iyyakke nesta'in” derken “iyyake na’budü” kelimesini doğru telaffuz edip etmediğinden şüphe ederse, şekke itina edilmemelidir. Elbette doğru telaffuz edilen şeyden şek edilirse ihtiyaten yeniden okunmasının sakıncası yoktur.
Mesele 208: Fatiha, süre veya tesbihât okurken beden sakin ve hareketsiz olmalı, biraz ileri geri veya biraz sağa sola hareket etmek istiyorsa hareket halindeyken okumakla meşgul olduğu zikirleri kesmelidir.
Mesele 209: Birinci rekâtta Fatiha'dan önce, "E‘ûzu billahi mine’ş-şeyţani’r-racîm" اَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّیْطَانِ الرَّجِیمِ denilmesi, öğlen ve ikindi namazlarının birinci ve ikinci rekâtlarında besmelenin yüksek sesle söylenilmesi, Fatiha ve surenin kelimelerinin tane tane okunması, her ayetin sonunda vakfedilmesi yani okunan ayetin sonraki ayete bitiştirilmemesi müstehaptır. Keza Fatiha ve sure okunurken manasına dikkat edilmesi, ister ferdi veya cemaatle olsun ve ister imam veya me’mum (imama uyan) olsun Fatiha’yı tamamladıktan sonra, “El-hamdu lillahi rebbi’l-‘âlemîn” denilmesi müstehaptır. Aynı şekilde İhlâs Suresi okunduktan sonra bir, iki veya üç kez ( کَذَالِکَ اللَّهُ رَبِّی ) "Kezalikellahu Rabbî" denilmesi, Fatiha’dan sonra ve sureden sonra biraz beklenip namaza devam edilmesi müstehaptır.
Mesele 210: Üçüncü ve dördüncü rekâtta tesbihattan sonra istiğfar edilmesi, örneğin “estağfirullahe rabbi ve etubu ileyhi” veya “allahummağfirli” denilmesi müstehaptır.
Mesele: 211: Gece ve gündüz namazlarının hiçbirisinde İhlas suresinin okunmaması mekruhtur ve keza bir namazın iki rekâtında İhlas suresi dışında bir surenin tekrarlanması mekruhtur.
Mesele 212: Namazların tamamının birinci rekâtında “Kadr”(انا انزلنا) suresi ve ikinci rekâtında “İhlas”(قل هو الله احد) suresinin okunması müstehaptır.
- 5. Rükû
5. Rükû
Mesele 213: Her rekâtta kıraatten sonra rükûa gidilmelidir, yani elin dize konacağı ölçüde eğilmektir ve parmak uçlarının dize yetişmesi yeterlidir.
Mesele 214: Farz ihtiyat gereği rükûda eller dize konmalıdır.
Mesele 215: Rükû, kasten veya yanılgıyla azaltılıp çoğaltılması namazı bozan rükün farzlardandır. Dolayısıyla rükûa gidip bedenin dinginliğe ulaşmasından sonra baş kaldırılır ve rükû niyetiyle tekrar eğirilirse veya rükû unutulursa ikinci secdede veya ondan sonra fark edilirse namaz batıl olur.
Mesele 216: Cemaat namazında imama tabi olunması yönüyle rükûunun fazla yapılması (cemaat namazı bahsinde gelecek şartlarla birlikte) namazın batıl olmasına sebep olmaz. Keza müstehap namazda unutularak rükû fazla yapılırsa namaz sahihtir.
Mesele 217: Eğilmek, rükûa gitme niyetiyle olmalıdır, dolayısıyla örneğin bir şeyi almak için eğilmek gibi başka bir şey kastedilirse bu rükûdan sayılamaz, aksine doğrulmalı ve tekrar rükûa gidilmelidir ve yapılan bu iş, rüknün fazla olmasına sebep olmaz ve namaz batıl olmaz.
Mesele 218: Rükû için eğilemeyen kimse, bir şeye dayanarak eğilebiliyorsa bu şekilde rükûa gitmelidir ve bir şeye dayanarak rükûa gidemiyorsa gücü yettiği kadar eğilmelidir ve bu iki durumda, oturarak rükû miktarınca eğilebilse de, rükûu oturarak yapmamalıdır. Ancak kesinlikle ayakta rükû için eğilemiyorsa oturarak rükûa gitmelidir ve ihtiyat gereği başka bir namaz kılmalı ve rükûunu ayakta işaretle yapmalıdır ve rükûu hatta oturarak bile yapamıyorsa ayakta başın işaretiyle rükûa gitmeli, başıyla işaret edemiyorsa rükû için gözünü kapatmalı ve rükûdan başını kaldırmak için gözünü açmalıdır.
Mesele 219: Otururken rükû edenin, yüzü dizlerinin hizasına gelecek şekilde eğilmesi kâfidir, ellerini dizlerinin üzerine koyması lâzım değildir.
Mesele 220: Otururken veya işaret ederek yapılan rükûu kasten veya bilmeyerek artırmak veya azaltmak, namazı bozar.
Mesele 221: Rükûda zikir söylenmelidir. Rükûunun farz zikri bir kez ( سُبْحَانَ رَبِّیَ الْعَظِیم وَ بِحَمْدِهِ ) “Subhane rebbiye'l-‘azîmi ve bihamdih” veya üç kez ( سُبْحَانَ اللَّهِ ) “Subhanellah” tır ve bunun yerine (اَلْحَمْدُ لِلهِ ) “Elhamdü lillah” ve (اَللّهُ اَکبَرُ) “Allahu ekber” ve vb. (secdeyehas zikrin dışında) zikirlerin, aynı sayıda söylenmesi yeterlidir.
Mesele 222: Vakit darlığı veya zorunlu hallerde bir kez ( سُبْحَانَ اللَّهِ ) “Subhanellah” denilmesi yeterlidir.
Mesele 223: Rükûda farz olan zikirler söylenirken beden hareketsiz olmalıdır ve hatta rükûda müstehap kastıyla ( سُبْحَانَ رَبِّیَ الْعَظِیم وَ بِحَمْدِهِ ) “Subhane rebbiye'l-‘azîmi ve bihamdih” vb. zikrin üç defa tekrarlanması durumunda bile farz ihtiyat gereği bedenin sakin ve hareketsiz olması gerekir.
Mesele 224: Bir kimse biraz ileri geri veya vücudunu biraz sağa veya sola hareket ettirmek istiyorsa, hareket halindeyken okuduğu zikirden vazgeçmelidir. Ama namazın zikri kastıyla değil, mutlak zikir kastıyla zikir söylenirken hareket edilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 225: Rükû zikrinde vücudun veya parmakların ve benzerlerinin hafifçe hareket ettirilmesinde sakınca yoktur.
Mesele 226: Farz olan rükû zikrini okurken vücut, beden için farz olan dinginlik ve hareketsizliğini bozacak şekilde istemsiz olarak hareket ederse, beden dinginleşip hareketsizleştikten sonra zikir tekrarlanmalıdır.
Mesele 227: Rükû halinde bedenin dingin ve hareketsiz olmasının farz olduğunu bilen kimse rükû sınırına varmadan ve bedeni dinginlik bulmadan önce bilerek rükû zikrini söylemeye başlarsa namazı batıldır.
Mesele 228: Rükû sınırına varmadan ve bedeni dinginlik bulmadan önce yanılarak zikir söylerse rükûa vardıktan sonra zikri yeniden tekrarlamalıdır.
Mesele 229: Rüku zikrinin söylenmesi esnasında hareketsizliğin farz olduğunu bilen kimse, farz zikir bitmeden kasten başını rükûdan kaldırırsa namazı batıldır ve yanılarak başını kaldırır da rükûu haddinin dışına çıkmadan önce zikri tamamlamadığını anlarsa o haldeyken dingin bir şekilde rükû zikrini söylemelidir ve rükû halinin dışına çıktıktan sonra anlarsa namazı sahihtir.
Mesele 230: Hastalık ve benzeri sebeplerden dolayı üç kez “Sübhanallah” diyecek kadar rükûda kalamayan bir kimsenin bir defa “Sübhanallah” demesi yeterlidir ve sadece bir an rükûda kalabilen kimse farz ihtiyat gereği zikri o anda söylemeye başlamalı ve başını kaldırma halinde bitirmelidir.
Mesele 231: Namaz kılan kimse rükû zikrinin bitmesinden sonra doğrulmalı ve bedenin dinginlik ve hareketsizliğinden sonra secdeye gitmelidir ve kasten doğrulmadan veya bendeni dinginlik bulmadan secdeye giden kimsenin namazı batıldır.
Mesele 232: Rükûu unutan ve secdeye gitmeden önce hatırlayan kimse doğrulmalı ve rükûa gitmelidir ve eğilme halinde rükûa dönerseyeterli değildir ve bu rükû ile yetinirse namazı batıldır.
Mesele 233: Birinci secde halinde veya bundan sonra ve ikinci secdeye gitmeden önce rükû yapmadığını hatırlarsa, doğrulup ayağa kalktıktan sonra rükûa gitmeli ve akabinde iki secdeyi yerine getirip namazı tamamlamalıdır ve namazdan sonra müstehap ihtiyat gereği fazla secde yaptığı için iki sehiv secdesi yapmalıdır.
Mesele 234: Ayaktayken rükûa gitmeden önce tekbir söylenmesi, namaz kılan kimse erkekse rükûda dizlerini geriye çekmesi, başını öne eğmemesi, sırtını düz tutması, elin içiyle dizlerine dayanması, ayakların arasına bakması müstehaptır. Aynı şekilde rükû zikrinden önce veya sonra salavat söylemesi, rükû zikrini tekrarlaması ve tekli sayıyla sonlandırması ve rükûdan başını kaldırıp ayağa kalktıktan sonra bedenin hareketsiz halinde “Semi’allahu limen hamideh” demesi müstehaptır.
Mesele 135: Kadınların rükû halinde ellerini dizlerinin yukarısına koymaları ve dizlerini arkaya çekmemeleri müstehaptır.
- 6. Secdeler
- 7. Teşhhüt
7. Teşhhüt
Mesele 288: Namaz kılan kimse ikinci rekâtta ve namazların tamamının son rekatında ikinci secdeden sonra oturmalı ve bedenin istikrar ve dinginlik bulmasından sonra teşehhüt zikrini söylemelidir. Bu amele “teşehhüt” denilir.
Mesele 289: Teşehhüt halinde okunması farz olan zikir şöyledir:
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَریْکَ لَهُ و اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ، اللّهُمَّ صَلِّ عَلی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ
Okunuşu: “Eşhedu en la ilâhe illallahu vahdehu la şerîke leh, ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluh. Alla-humme salli ala Muhammedin ve âl-i Muhammed.”
Mesele 290: Farz teşehhüt zikrinden önce: اَلْحَمْدُ لِلهِ “Elhamdü lillah” veya بِسْمِ اللهِ وَ بِاللهِ وَ الْحَمْدُ لِلهِ وَ خَیْرُ الْاَسْماءِ لِلهِ “Bismillahi ve billahi ve’l-hamdu lillahi ve heyr’ul-esmâi lillah” denmesi müstehaptır ve keza salavattan sonra وَ تَقَبَّلْ شَفاعَتَهُ وَ ارْفَعْ دَرَجَتَهُ “Ve tekabbel şefa’atehu verfa’ dereceteh” söylenmesi müstehaptır.
Mesele 291: Teşehhüt rükün olmayan farzdır. Dolayısıyla bilerek fazlalaştırılması veya terk edilmesi namazı batıl eder, ama yanılgıyla fazlalaştırılması veya terk edilmesi namazın batıl olmasına sebep olmaz.
Mesele 292: Bir kimse teşehhüdü unutursa ve üçüncü rekât için ayağa kalkarsa, ama rükûdan önce hatırlarsa oturup teşehhüt okumalı ve tekrar kalkıp üçüncü rekâtın tesbihatını yeniden söylemeli ve namaza devam etmeli ve namazdan sonra yersiz ayağa kalktığı için müstehap ihtiyat gereği iki sehiv secdesi yapmalıdır.
Mesele 293: Bir kimse teşehhüdü unutur ve üçüncü rekâtın rükûunda veya ondan sonra hatırlarsa namazını bitirmeli ve selamdan sonra unutulan teşehhüt için iki sehiv secdesi yapmalıdır ve farz ihtiyat gereği sehiv secdesinden önce unutulan teşehhüt kaza edilmelidir.
- 8. Selam
8. Selam
Mesele 294: Selam namazın en son cüzü olup söylenilmesiyle namaz sona erer. Namazın farz selamı اَلسَّلاَمُ عَلَیْکُم “Es-selâmu aleykum” zikridir ve وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَکاتُهُ “ve rahmetullahi ve berekâtuh” zikrinin eklenmesi veya اَلسَّلاَمُ عَلَیْنَا وَ عَلی عِبادِ اللهِ الصّالِحینَ “Es-selâmu aleyna ve ala ibadillah'is-sâlihîn” denilmesi çok daha iyidir.
Mesele 295: Yukarıda zikri geçen iki selamdan önce اَلسَّلامُ عَلَیْکَ اَیُّهَا النَّبِیُّ وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَکاتُهُ “Es-selâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuh” denilmesi müstehaptır.
Mesele 296: Selam farz olmayan rükünlerdendir, dolayısıyla yanılgıyla fazlalaştırılır veya terk edilirse namaz batıl olmaz.
Mesele 297: Namazda selâm vermek unutulur; ancak, namazın şeklinin bozulmayacağı ve sırtın kıbleye dönmesi gibi bilerek veya bilmeyerek yapıldığında namazı batıl etmeyeceği bir zamanda fark edilirse selam verilmelidir ve namaz sahihtir.
- 9. Tertib
9. Tertib
Mesele 298: Namaz kılan kimsenin söylenilen tertibi yerine getirmeli ve bunların her bir kısmını kendi yerinde uygulamalıdır, dolayısıyla bilerek bu tertibe riayet etmezse, örneğin sureyi Fatiha’dan önce okursa veya secdeyi rükûdan önce yaparsa namazı batıl olur.
Mesele 299: Bir rükün unutulursa ve bir sonraki rükne girdikten sonra hatırlanırsa, örneğin iki secde unutulur ve sonraki rekâtın rükûunda hatırlanırsa namaz batıl olur.
Mesele 300: Bir rükün unutulursa ve rükün olmayan bir sonraki cüz yerine getirilirse ve sonraki rükne girmeden önce hatırlanırsa o rükün yerine getirilmeli ve sonra yanlışlıkla ondan önce yapılan rükün tekrar yapmalıdır, örneğin teşehhüt okunduktan sonra iki secde unutulursa iki secdenin yapılmasından sonra teşehhüt okunmalıdır.
Mesele 301: Rükün olmayan bir cüz unutulur ve sonraki rükne geçtikten sonra hatırlanırsa, örneğin Fatiha unutulur ve rükûda Fatiha okunmadığı hatırlanırsa namaz sahihtir ve geriye dönüp Fatiha okunamaz.
Mesele 302: Rükün olmayan bir cüz unutulur ve rükün olmayan sonraki cüz yapılırsa ve sonraki rükne girmeden önce hatırlanırsa, örneğin Fatiha unutulur ve sure okunursa ve rükûa gitmeden önce fark edilirse önce unutulanın (Fatiha) okunması ve sonra yanlışlıkla önce okunanın (sureyi) yeniden okunması gerekir.
- 10. Muvalât
10. Muvalât
Mesele 303: Namaz kılan kimse rükû, secde, teşehhüt ve vb. gibi namazın cüzlerini peşi sıra yerine getirmeli ve bunların arasını anormal şekilde ayırmamalıdır ki buna muvalât denilir. Dolayısıyla namazın cüzlerinin arası namaz kılınmıyor denilecek ölçüde ayrılırsa namaz batıl olur.
Mesele 304: Kelimelerin veya bir kelimenin harflerinin arası (iftitah tekbiri ve selam’ın dışında) unutularak alışılmışın ötesinde ayrılırsa, ama namazın görünümünü bozacak şekilde olmazsa ve sonraki rükne girdikten sonra anlaşılırsa namaz sahihtir ve o kelime ve cümlelerin tekrarına gerek yoktur, ama sonraki rükne girmeden önce anlaşılırsa geriye dönülüp onlar tekrar okunmalıdır.
Mesele 305: Rükû ve secdelerin uzatılması veya uzun surelerin okunması muvalâtın aradan gitmesine sebep olmaz.
-
- Kunût
Kunût
Mesele 306: Farz ve müstehap namazların tamamının ikinci rekâtında Fatiha ve suresin okunmasından sonra ve rükûdan önce elleri açıp dua okumak müstehaptır ki bu amele kunut denilir.
Mesele 307: Cuma namazının her rekâtında kunut vardır ve birinci rekâtta rükûdan önce ve ikinci rekatta rükûdan sonra kunut okunur.
Mesele 308: Ramazan ve Kurban bayramında birinci rekâtta beş kunut ve ikinci rekâtta dört kunut vardır.
Mesele 309: Kunutta her zikir veya Kur’an ayeti okunabilir ve hatta bir kez “Salavat” veya “Sübhanellah” veya “Bismillah” veya “Bismillahirrahmanirrahim” denilmesi de yeterlidir, ama Kur’an’da gelen duaların okunması daha iyidir, örneğin şu dua:
“رَبَّنا آتِنَا فِی الدُّنْیَا حَسَنَةً وَ فِی الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذابَ النَّار”
Okunuşu: “Rabbena atina fi’d-dünya haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kına azabennar” veya Masum İmamlardan (a.s) nakledilen şu dua okunabilir:
لا اِلَهَ اِلاّ اللهُ الحَلِیمُ الکَرِیمُ، لا اِلهَ اِلاّ اللهُ العَلِیُّ العَظِیمُ، سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَ رَبِّ الْاَرَضِینَ السَّبْعِ وَ مَا فِیهِنَّ وَ مَا بَیْنَهُنَّ وَ رَبِّ الْعَرْشِ العَظِیمِ وَ الْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ العَالَمینَ
Okunuşu: “La ilâhe illallahu’l-halîmu'l-kerîm. La ilâhe illallahu’l -aliyy'ul-azîm. Subhanallahi rabb'is-semavat'is-seb'‘i ve rebb'il-arażîn'es seb'‘i ve ma fîhinne ve ma beynehunne ve rab-b'il-‘arş'il-azîm, ve'l-hamdu lillahi rabb'il-âlemîn.”
Mesele 310: Kunutta her hangi bir dilde dua etmek, istiğfar etmek ve hacet istemek caizdir.
Mesele 311: Kunutun yüksek sesle okunması müstehaptır, ama cemaatle namaz kılan kimsenin sesini cemaat imamının işiteceği şekilde kunutu yüksek sesle okumak müstehap değildir.
- Namazın Takibi
Namazın Takibi
Mesele 312: Namaz bittikten sonra dua veya zikir veya Kur’an okumak müstehabtır ve bu amale namaz takibi denilir. Namaz takibinde yüzün kıbleye dönük oturulması ve abdestli veya gusüllü veya teyemmümlü olarak bu amelin yerine getirilmesi çok iyidir.
Mesele 313: Namaz takibinin Arapça olması gerekmez, ama Masum İmamlardan (a.s) ulaşan dua ve zikirlerin okunması daha iyidir ve bunların en iyisi Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) Tesbihi olarak bilinen zikirdir ki bu zikir şöyledir: 34 defa Allahu ekber, 33 defa Elhamdü lillah ve 33 defa Sübhanellah. Dua kitaplarında Masum İmamlardan (a.s) son derece nefis ve güzel içeriklerde takibatlar nakledilmiştir.
Mesele 314: Namaz kılan kimsenin namazdan sonra şükür secdesi yapması müstehaptır, yani nimetlerin tamamına ve namaz kılma başarısı nimetine şükür etme kastıyla alnın secdeye konulup üç kez veya daha fazla “Şükran lillah” denilmesi çok daha iyidir.
- Namazın Tercümesi
Namazın Tercümesi
Mesele 315: Namaz kılan kimsenin ruhun temizlenmesi ve kalbin Allah Teâlâ’ya yakınlaşması için huşu ile ve kalp dinginliğiyle namazın lafız ve zikirlerinin anlamına dikkat etmesi müstehaptır.
Mesele 316: Fatiha suresinin tercümesi şöyledir:
بِسْم ِاللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِیمِ
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِینَ
Hamd ve övgü, varlık âleminin Rabbi Allah'a mahsustur.
الرَّحْمَنِ الرَّحِیمِ
Allah, dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise sadece mümine merhamet eder.
مَالِکِ یَوْمِ الدِّینِ
Kıyamet gününün sultanı ve ihtiyar sahibidir.
اِیَّاکَ نَعْبُدُ وَ اِیَّاکَ نَسْتَعِینُ
Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِیمَ
Bizi doğru yol olan İslâm dinine hidayet et.
صِرَاطَ الَّذِینَ اَنْعَمْتَ عَلَیْهِمْ
Kendilerine nimet verilen peygamber ve peygamberlerin vasilerinin yoluna.
غَیْرِ المَغْضُوبِ عَلَیْهِمْ وَ لَاالضَّالِّینَ
Gazap ettiklerin ve sapmış kimselerin yoluna değil.
Mesele 317: İhlas suresinin tercümesi şöyledir:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِیمِ: قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlıyorum. Ey Muhammed! De ki: O Allah tektir.
اَللهُ الصَّمَدُ
Allah her şeyden müstağni ve her şey O’na muhtaçtır.
لَمْ یَلِدْ وَ لَمْ یُولَدْ
O, doğurmamıştır ve doğmamıştır.
وَ لَمْ یَکُنْ لَهُ کُفُواً اَحَدٌ
Yaratıklardan hiçbir kimse O'nun dengi değildir.
Mesele 318: Rükû, secde ve müstehap zikirlerin bazılarının tercümesi:
سُبْحَانِ اللهِ
Allah pak ve münezzehtir.
سُبْحَانَ رَبِّیَ الْعَظیمِ وَ بِحَمْدِه
Yüce rabbim pak ve münezzehtir ve O’na hamd ederim.
سُبْحانَ رَبِّیَ الْاَعْلی وَ بِحَمْدِهِ
Benim herkesten en yüce olan rabbim her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehtir ve ben O’na hamd etmekteyim.
سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ
Allah hamd edenin hamdını işitir.
اَسْتَغْفِرُ اللهَ رَبِّی وَ اَتُوبُ اِلَیْهِ
Rabbimden bağışlanma diliyor ve O’na tövbe ediyorum.
بِحَوْلِ اللهِ وَ قُوَّتِهِ اَقُومُ وَ اَقْعُدُ
Allah’ın bahşettiği güç ve kudret ile oturuyor ve kalkıyorum.
Mesele 319: Kunut zikirlerinin tercümesi şöyledir:
رَبَّنا آتِنا فِی الدُّنْیَا حَسَنَةً وَ فِی الْآخِرَةِ حَسَنَةً
Ey rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver.
وَ قِنَا عَذَابَ النَّار
Ve Cehennem ateşinden bizi koru.
لا اِلَهَ اِلاَّ اللهُ الحَلِیمُ الکَرِیمُ
Kerem ve hilim sahibi olan bir tek Allah’tan başka övgü ve kulluğa layık ilâh yoktur.
لا اِلَهَ اِلاَّ اللهُ العَلِیُّ العَظیمُ
Yüce ve üstün mertebe sahibi olan bir tek ve eşsiz Allah’tan başka, kulluğa layık ilâh yoktur.
سُبْحانَ اللهِ رَبِّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ
Yedi kat göğün rabbi olan Allah pak ve münezzehtir.
وَرَبِّ الاَرَضیْنَ السَّبْعِ
Ve yedi kat yerin rabbidir.
وَمَا فِیْهِنَّ وَ مَا بَیْنَهُنَّ
Ve gökler ve yerler arasındakilerin rabbidir.
وَ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظیمِ
Ve yüce arşın rabbi olan Allah’a hamd olsun.
وَ الْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِینَ
Hamd âlemlerin rabbine mahsustur.
Mesele 320: Tesbihat-ı Erba’a’nın tercümesi şöyledir:
سُبْحانَ اللهِ
Allah pak ve münezzehtir.
وَالحَمْدُ لِلهِ
Ve hamd ve övgü Allah’a mahsustur.
وَ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ
Ve O’dan başka ilah yoktur.
وَ اللهُ اَکْبَرُ
Ve Allah en büyüktür.
Mesele 321: Teşehhüt ve selamın tercümesi şöyledir:
اَلْحَمْدُ لِلهِ
Hamd Allah’a mahsustur.
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ
Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur.
وَحْدَهُ لاَ شَریکَ لَهُ
O, ortağı olmayan tektir.
وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Ve şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.
اَللّهُمَّ صَلِّ عَلی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ
Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e selam gönder.
وَ تَقَبَّلْ شَفاعَتَهُ وَ ارْفَعْ دَرَجَتَهُ
Ve onun şefaatini kabul et ve derecesini yücelt.
اَلسَّلامُ عَلَیْکَ اَیُّهَا النَّبِیُّ وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَکاتُهُ
Ey nebi! Allah’ın selamı rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun.
اَلسَّلامُ عَلَیْنَا وَ عَلی عِبادِ اللهِ الصَّالِحینَ
Bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine selam olsun.
اَلسَّلامُ عَلَیْکُم وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَکاتُهُ
Allah’ın selamı rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun.
- Namazı Bozan Şeyler
Namazı Bozan Şeyler
Mesele 322: Namazı bozan şeyler şunlardan ibarettir:
Namazda gözetilmesi gereken şartlardan birisinin olmaması;
Abdest veya guslün batıl olması;
Kıbleden yüz çevrilmesi;
Konuşmak;
Gülmek;
Ağlamak;
Namazın şeklinin bozulması;
Yemek ve içmek;
Namazı batıl eden şekler;
Namazın erkânının çoğaltılması ve azaltılması;
Fatiha’dan sonra âmin demek;
Elleri bağlamak.
Mesele 323: Namazda, namaz halinde riayet edilmesi gereken şartlardan birisi ortadan kalkarsa, örneğin namaz halinde mekânın gasp edilmiş olduğu anlaşılırsa namaz batıldır.
Mesele 324: Namazda, uyumak veya idrar ve benzeri abdest veya gusül veya teyemmümü bozan şeylerden birisi gerçekleşirse namaz batıl olur.
Mesele 325: Sağ ve solu rahatlıkla görebilecek şekilde bilerek yüzün veya bedenin kıbleden çevrilmesi namazı batıl eder ve bu iş yanılarak yapılsa dahi farz ihtiyat gereği namaz batıldır, ama yüzün bir miktar kıbleden çevrilmesi namazı bozmaz.
Mesele 326: Namazda konuşmak, hatta bir kelime olsa dahi namazı bozar.
Mesele 327: Öksürmek, hapşırmak ve gırtlağın temizlenmesi etkisiyle çıkan sesler, hatta bu seslerden söz üretilse bile, namazı bozmaz.
Mesele 328: Bir kelime zikir kastıyla söylenirse, örneğin “Allahu ekber” denilirse ve bunun söylenmesi esnasında birisine bir şey anlatılmak için ses yükseltilirse sakıncası yoktur, ama birisine bir şey anlatmak kastıyla zikir söylenirse, zikir kastı olsa bile namaz batıl olur.
Mesele 329: Namaz kılan kimsen namaz halindeyken başkasına selam vermemelidir, ama birisi ona selam verirse selamın cevabının verilmesi farzdır ve selam da “selam” kelimesi başta gelecek şekilde olmalıdır, örneğin “Selamün aleyküm” veya “es-Selamü aleyküm” denilmeli ve “Aleykümü’s-Selam” denilmemelidir.
Mesele 330: Bir kimse bir gruba selam verse ve “Selamü aleyküm cemian” derse ve bunlardan birisi namazla meşgulse başka birisinin selamın cevabını vermesi durumunda namaz kılan cevap vermemelidir.
Mesele 331: Mümeyyiz çocuğun (iyiyi kötüyü ayırabilen) selamının cevabı tıpkı baliğ fert gibi farzdır.
Mesele 332: Selamın cevabı hemen anında farzdır ve bir kimse her hangi bir sebepten dolayı selamın cevabı sayılmayacak şekilde geciktirirse, namaz halinde olsa bile selamın cevabını vermemelidir (geciktiği için) ve namaz dışında da cevap verilmesi (geciktirildiği için) farz değildir. Cevabın ertelenmesinin ölçüsünde de şek etmenin hükmü aynıdır. Selamın cevabının bilerek geciktirilmesi durumunda günah işlenmiştir.
Mesele 333: Namaz kılan kimseye selam verileceği zaman “Selamü aleyküm” lafzı yerine “Selam” lafzı kullanılırsa, örfte (halk dilinde) buna “Selam” deniliyorsa cevap verilmesi farzdır ve ihtiyat gereği nasıl selam verilmişse öyle cevap verilmelidir.
Mesele 334: Bilerek yüksek sesle kahkahayla gülmek namazı bozar, ama yanılgıyla veya sessiz gülmek namazı bozmaz.
Mesele 335: Namaz kılan kimse gülmesinin önünü alamıyorsa içten gülmenin şiddetiyle yüzü kızarmışsa veya titrerse, namazın şekli bozulmadığı sürece namazı sahihtir.
Mesele 336: Dünyevi işler için yüksek sesle ve kasıtlı ağlamak namazı bozar, ama Allah korkusu veya uhrevi işler için olursa namazı bozmaz.
Mesele 337: Namazın şeklini bozan işlerin yapılması, örneğin alkış ve zıplama gibi, ister kasıtlı olsun veya yanılgıyla olsun namazı bozar.
Mesele 338: Namaz kılan kimse namaz halindeyken birisine bir şey anlatmak veya onun sorusunun cevaplandırmak için kısaca elini veya gözünü veya kaşını hareket ettirirse namazın dinginliğini veya şeklini bozacak şekilde olmazsa namazı bozulmaz.
Mesele 339: Rükû dışında mekruh olsa da namazda gözleri kapatmanın sakıncası yoktur ve namazı bozmaz.
Mesele 340: Namaz kılan kimsenin kunuttan sonra ellerini yüzüne sürmesi mekruhtur, ama namazı batıl olmaz.
Mesele 341: Namaz halindeyken az veya çok yeme ve içme namazı bozar. Ama dişlerin etrafında kalan yiyecek kırıntılarının yutulması veya ağızda çok az miktarda kalan tatlı veya şekerin emilmesi namazın bozulmasına sebep olmaz. Keza yanılgıyla veya unutarak bir şey yenirse veya içilirse, namazın şeklini bozmaması durumunda namaz batıl olmaz.
Mesele 342: Namaz kılan kimse bilerek veya yanılgıyla namazın bir rüknünü azaltıp çoğaltsa veya bilerek rükün olmayan farzlardan birini azaltıp çoğaltsa namazı batıl olur.
Mesele 343: Fatiha suresinden sonra “Âmin” demek caiz değildir ve namazın bozulmasına sebep olur, ama takiye için olursa sakıncası yoktur. Keza namazın bir cüzü kastıyla elin bağlanması namazı bozar ve farz ihtiyat gereği böyle bir kasıt olmasa bile özrü olmaksızın caiz değildir.
Mesele 344: Özrü olmaksızın namazın bozulması caiz değildir.
Mesele 345: Korunması farz olan bir can veya mal, namazı bozmaksızın mümkün değilse namaz bırakılmalıdır. Genel olarak namaz kılan kimsenin dikkate alması gereken can ve mal güvenliği tehlikede olursa namazı bozmak caizdir.
- Namazın Şekleri
- Sehiv Secdesi
- Unutulmuş Secde ve Teşehhüdün Kazası
Unutulmuş Secde ve Teşehhüdün Kazası
Mesele 400: Namazın rüknü olmayan farzlarından birisi yanılgıyla terk edilirse namaz batıl olmaz ve kazası da gerekli değildir, ama secde ve farz ihtiyat gereği teşehhüdün sehven unutulması durumunda namazdan sonra her ikisinin kazası yapılmalıdır.
Mesele 401: Secdelerden biri yanılgıyla terk edilirse ve bir sonraki rekâtın rükûunda veya ondan sonra anlaşılırsa namazdan sonra kazası yapılmalıdır.
Mesele 402: Teşehhüt unutulur ve sonraki rekâtın rükûunda veya ondan sonra anlaşılırsa namaz batıl değildir, ama farz ihtiyat gereği namazın selamından sonra kazası yapılmalıdır.
Mesele 403: Namazdan sonra yerine getirilen secde ve teşehhüdün kazasında beden ve elbisenin temiz olması, kıbleye dönülmesi ve vb. namazın şartlarının tamamına riayet edilmelidir.
Mesele 404: Namazın selamından sonra teşehhüdün kazasını yapan kimsenin teşehhüdün kazasından sonra selam vermesi gerekmez ve secdenin kazasını yapan kimsenin de teşehhütten sonra selam vermesi lazım değildir.
Mesele 405: Namazın selamı ve secdenin veya teşehhüdün kazası arasındaki süreçte namazı batıl eden şeylerden birisi yapılırsa, örneğin kıbleden yüzünü çevirirse secde ve teşehhüdün kazası yapılmalıdır ve namaz sahihtir.
Mesele 406: Bir kimsenin secde veya teşehhüdü kaza yapması gerekiyorsa ve başka işlerden dolayı da sehiv secdesi farz olmuşsa namazdan sonra önce secde veya teşehhüdü kaza etmeli ve sonra sehiv secdesini yapmalıdır.
- Yolcunun Namazı
- Kaza Namazı
Kaza Namazı
Mesele 627: Günlük farz namazını, bilerek veya unutarak veya bilmeyerek, vaktinde kılmayan veya vaktinden sonra namazının batıl olduğunu anlayan kimse, kazasını kılmalıdır.
Mesele 628: Ayet namazı gibi günlük farz namazları dışında bir namazı vaktinde kılmayan kimse bu namazın kazasını yerine getirmelidir.
Mesele 629: Namazın kazası, mükellefin terk ettiğine veya batıl olduğuna yakîn etmesi durumunda farz olur, ama namazın terk edildiği veya batıl olduğuna şek edilir veya ihtimal verilirse namazın kazasının kılınması farz değildir.
Mesele 630: Namaz vaktinin tamamında baygın olan kimsenin namazını kaza etmesi farz değildir, ama baygınlık kendi istemi dâhilindeyse farz ihtiyat gereği namazını kaza etmelidir.
Mesele 631: İslam dinine giren gayri Müslim birisi Müslüman olmadan önce kılmadığı namazları kaza etmesi gerekmez, ama mürtet, yani İslam’dan dönen kimse tövbe ettikten sonra bu süreçte kılmadığı namazlarını kaza etmelidir.
Mesele 632: Vaktin tamamında adet veya lohusa halinde olan kadının namazlarının kazası yoktur.
Mesele 633: Kaza namazı olan kimsenin çabucak kazasını kılması gerekmez, elbette kazaya kalan namazın kılınmasından gaflet edilmemelidir.
Mesele 634: Konuyu ve şer’i hükmü bilmemesinden dolayı hadesten temizlenmeden namaz kılan kimse, örneğin cünüp olup gusül almadığını veya namazını gusüllü veya batıl abdestle kıldığını bilmeyen kimse namazlarını kaza etmelidir.
Mesele 635: Farz namazının kazası hangi şekilde kazaya kalmışsa o şekilde kılınmalıdır, dolayısıyla vazifesi dört rekât kılmak olan ve namazını kazaya bırakan kimse o namazın kazasını (yolculukta olsa bile) dört rekât kılmalıdır. Yolculukta dört rekâtlı namazlar (ki bu durumda seferidir) kazaya kalmışsa, her ne kadar yolculukta olmasa da, seferi kılınmalıdır.
Mesele 636: Farz namazlarının kazası gece ve gündüzün her hangi bir zamanında kılınabilir ve örneğin sabah namazının kazası sabah vaktinde veya öğle namazının kazası öğle namazının vaktinde kılınması gerekmez.
Mesele 637: Namazın kazasında ölçü vaktin sonudur. Dolayısıyla vaktin sonunda kazaya kalan namaz yolculukta kazaya kalmışsa, her ne kadar vaktin başında vatanda da olmuş olsa, seferi kılınmalıdır. Ve vaktin sonunda yolculukta değilse, vaktin başında yolculukta olsa dahi, namazını tam kılmalıdır.
Mesele 638: Bir gün öğle ve akşam namazlarının kazaları ile bir gün akşam ve yatsı namazlarının kazaları dışında kazaya kalan namazın kılınmasında sıralamaya riayet edilmesi farz değildir.
Mesele 639:Kaza namazlarının sayısını bilmeyen kimse yakîn ettiği miktarla yetinebilir.
Mesele 640: Kaza namazı olan kimse eda namazı kılabilir, ama farz ihtiyat gereği bir tek kaza namazı varsa ve özellikle kazaya kalan namaz o güne has ise, önce kaza namazını kılmalıdır.
Mesele 641: Üzerinde kaza namazı olan kimse nafile ve müstehap namaz kılabilir.
Mesele 642: Günlük namazların nafilesinin kazası müstehaptır.
- Kiralık Namaz
Kiralık Namaz
Mesele 643: Namaz veya oruç gibi ibadetler ölü tarafından yapılmamışsa ölü adına kaza yapması için birini kiralamak caizdir. Keza bir kimsenin bedelsiz olarak bunları yerine getirmesi de caizdir ve bunların yapılmasıyla meyyitin sorumluluğu ortadan kalkar.
Mesele 644: Ölü adına ücret karşılığı kılınan namaza kiralık namaz denir.
Mesele 645: Ölen kişi, kaza namazlarını kılması için ücret karşılığı birisinin kiralamasını vasiyet etmişse, mirasın üçte birine kadar buna amel edilmelidir ve üçte birinden fazlası için ise varislerin izni gerekir.
Mesele 646: Ölünün namazlarının kılınması için kiralanan kimse namaz esnasında ölüyü özellikleriyle belirlemesi gerekmez, bilakis özetle ve genel olarak ölüyü belirlemesi yeterlidir. Örneğin iki kişinin namazları için kiralanan kimse “Birinci ölünün namazı için niyet ediyorum” demesi yeterli olacaktır.
Mesele 647: Kiralık namaz için özel bir şart (cemaatle kılınması veya camide kılınması gibi) yoksa kiralanan kimse sadece namazları farzlarıyla kılmalıdır..
Mesele 648: Ölünün namazlarının kılınması için aynı cinsten olması şart değildir, yani ister ücret karşılığı isterse ücretsiz, erkek, kadının kaza namazlarını ve kadın erkeğin kaza namazlarını kılabilir.
Mesele 649: Ölünün namazının yüksek veya alçak sesle okunmasında naibin kendi sorumluluğuna amel etmesi gerekir. Dolayısıyla kadının namazlarını kılmak için naip olan erkek sabah, akşam ve yatsı namazlarında Fatiha ve sureyi yüksek sesle okuması gerekir.
Mesele 650: Ölünün kaza namazlarının kılınması için naip olan kimsenin aşağıdaki koşulları taşıması gerekir:
Namaz meselelerini içtihat veya taklitle sahih bilmelidir.
Namazı doğru bir şekilde yerine getireceğine itminan edilmesi gerekir.
Özrünün olmaması gerekir, örneğin oturarak namaz kılan kimse ölünün namazları için naip olamaz.
- Baba ve Annenin Kaza Namazları
Baba ve Annenin Kaza Namazları
Mesele 651: Büyük erkek evladı ölen babasının ve farz ihtiyat gereği ölen annesinin namazlarını kaza etmesi farzdır.
Mesele 652: Baba veya anne hiç namaz kılmadıysa, farz ihtiyat gereği kaza namazları büyük erkek evlada farzdır.
Mesele 653: Büyük oğuldan, reşit olsun veya olmasın, ana babası öldüğünde sağ olan en büyük erkek çocuk kastedilir.
Mesele 654: Ölenin en büyük çocuğu kız, ikinci çocuğu erkek ise, anne ve babanın namazları, farz ihtiyat gereği ikinci çocuk olan büyük oğula farzdır.
Mesele 655: Anne ve babanın namazlarını (büyük oğuldan başka) başkası kaza ederse, büyük oğulun üzerinden düşer.
Mesele 656: Büyük oğula, anne ve babasının kılmadığından emin olduğu namazlarını kaza etmesi farzdır ve onların kaza namazlarının kalıp kalmadığını bilmiyorsa ona bir şey farz olmaz ve bu konuda araştırılması lazım değildir.
Mesele 657: Büyük oğula anne ve babasının namazlarını mümkün olan her şekilde kaza etmesi farzdır ve bundan acizse üzerinde herhangi bir sorumluluk yoktur.
Mesele 658: Kendi kaza namazı olan ve ana-babasının kaza namazıyla da sorumlu olan kimse her birinin önce kılınmasında serbesttir ve istediğini önce kılabilir.
Mesele 659: Anne ve babasının ölümünden sonra büyük oğul ölürse, diğer çocukların ana babalarının namazlarını kılmaları farz değildir.
- Âyât Namazı
- Ramazan ve Kurban Bayramı
Ramazan ve Kurban Bayramı
Mesele 681: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı namazı, Masumun (a.s) huzuruyla birlikte farzdır ve cemaatle kılınmalıdır ve içinde bulunduğumuz asırda (ki büyük gaybettir) müstehaptır.
Mesele 682: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı namazının vakti güneşin doğuşundan öğleye kadardır.
Mesele 683: Kurban Bayramı namazının güneş doğup yükselmeye başladıktan sonra kılınması müstehaptır ve Ramazan Bayramı’nda ise güneş doğduktan sonra iftar edilmesi, fitre zekâtının verilmesi ve sonra bayram namazının kılınması müstehaptır.
Mesele 684: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı iki rekâttır: Birinci rekâtta Fatiha ve sureden sonra beş tekbir söylenir, her tekbirden sonra bir kunut okunur, beşinci kunuttan sonra bir tekbir daha söylenip rükûa gidilir ve iki secdeden sonra ikinci rekâtta Fatiha ve sureden sonra dört tekbir söylenir ve her tekbirden sonra bir kunut okunur ve beşinci tekbir söylenip rükûa gidilir ve namaz bitine kadar devam edilir.
Mesele 685: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında kıratın yüksek sesle okunması müstehaptır.
Mesele 686: Bayram namazının özel suresi yoktur, ama birinci rekâtta “Şems” suresi ve ikinci rekâtta “Gaşiye” suresinin okunması ya da birinci rekâtta “Ala” ve ikinci rekâtta “Şems” suresinin okunması çok daha iyidir.
Mesele 687: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında her hangi bir dua ve zikir yeterlidir, ama sevap ümidiyle şu duanın okunması çok daha iyidir:
اَللَّهُمَّ اَهْلَ الْکِبْرِیَاءِ وَالْعَظَمَةِ وَ اَهْلَ الْجُودِ وَالْجَبَرُوتِ وَ اَهْلَ الْعَفْوِ وَالرَّحْمَةِ وَ اَهْلَ التَّقْوَی وَالْمَغْفِرَةِ اَسْأَلُکَ بِحَقِّ هَذَا الْیَوْمِ الَّذِی جَعَلْتَهُ لِلْمُسْلِمِینَ عیِداً وَ لِمُحَمَّدٍ صَلَّی اللَّهُ عَلیْهِ وَ آلِهِ ذُخْراً وَ شَرَفاً وَ کَرَامَةً وَ مَزِیداً اَنْ تُصَلِّیَ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ اَنْ تُدْخِلَنِی فِی کُلَّ خَیْرٍ اَدْخَلْتَ فِیهِ مُحَمَّداً وَ آلَ مُحَمَّدٍ وَ اَنْ تُخْرِجَنِی مِنْ کُلِّ سُوءٍ اَخْرَجْتَ مِنْهُ مُحَمَّداً وَ آلَ مُحَمَّدٍ صَلَوَاتُکَ عَلَیْهِ وَ عَلَیْهِمْ اَللَّهُمَّ اِنّی اَسْأَلُکَ خَیْرَ مَا سَأَلَکَ بِهِ عِبَادُکَ الصَّالِحُونَ وَ اَعُوذُ بِکَ مِمَّا اسْتَعَاذَ مِنْهُ عِبَادُکَ الْمُخْلَصُونَ
Okunuşu: “Allahumme ehle’l-kibriyâi ve'l-‘azemeti ve ehle’l -cûdi ve'l-ceberûti ve ehle’l-‘afvi ve'r-rehmeti ve ehle’t-takva ve'l-meğfire. Es'eluke bihakki haze'l-yevm ellezî ce‘altehu li'l-muslimîne ‘îden ve li-Muhemmedin sellellahu aleyhi ve âlihi zuhren ve şerefen ve kerameten ve mezîden en tusalliye ala Muhemmedin ve al-i Muhemmedin ve en tudhilenî fî kulli hayrin edhalte fîhi Muhemmeden ve âl-e Muhemmedin ve en tuhricenî min kulli sûin ahrecte minhu Muhemmeden ve âl-e Muhemmedin selevatuke aleyhi ve aleyhim. Ellahumme innî es'eluke hayre ma seeleke bihi ‘ibaduke’s-salihûn ve e‘ûzu bike mimmeste‘aze minhu ‘ibaduke’l-muhlesûn.”
Mesele 688: Bayram namazının kunutunun kısa veya uzun okunmasının sakıncası yoktur, ama duanın eksiltilmesi veya çoğaltılması caiz değildir.
Mesele 689: Namazın tekbirleri ve kunutlarında şek edilirse, yeri geçmemişse en azının yapıldığı esas alınmalıdır ve sonradan yerine getirildiği hatırlanırsa sakıncası yoktur.
Mesele 690: Kıraatler veya tekbirler veya kunutlar unutulursa namaz sahihtir, ama rükû veya iki secde veya iftitah tekbiri unutulursa namaz batıldır.
Mesele 691: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramının kazası yoktur.
- Cemaat Namazı
- Cuma Namazı
-
- İKİNCİ BÖLÜM ORUÇ
- Terimler Sözlüğü
A
Adak (Nezir): Adak, dinen mükellef olmadığı halde, kişinin farz veya vacip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allâh’a söz vermesi şeklinde tanımlanabilir. Adak, ferdin, arzu ettiğine kavuşmak, korktuğundan sakınmak hususunda Allâh’ın yardım ve desteğini sağlamak amacıyla, kendiliğinden bir takım dinî mükellefiyetler altına girmesi olarak yorumlanabilir. Serbest bırakmak, salıvermek; köle veya cariyeyi hürriyetlerine kavuşturmak demektir.
Adalet: Büyük günah işlememek ve küçük günahları tekrar etmemek vesilesiyle oluşan içsel halet.
Adil: Adalet niteliğine sahip olan kimse, adaletle davranan kimse.
Ahit: Bir işin terk edilmesi için Özel lafızlarla gerçekleşen Allah ile kul arasındaki sözleşme.
A’lem (en bilgili müçtehit): Allah'ın hükümlerini belirli kaynaklardan anlayıp çıkarmada kendi zamanında yaşayan müçtehitlerin hepsinden daha üstün olan kimse.
Âyat Namazı: Deprem olduğu, ay ve güneşin tutulduğu vb. durumlarda kılınması gereken iki rekât namaz. Adet Hâli: Kadının her ay belirli günlerde özel nitelikli kan görme durumu.
B
Bâliğ: Buluğ alametlerinden birisinin gerçekleşmesiyle şer’i tekliflerini yerine getirmekle yükümlü kimse.
Bedel: Bir ameli yapma imkânının olmaması sebebiyle onun yerine geçece başka bir amelin yapılması, örneğin abdest alınması veya gusül yapılması imkânının olmaması sebebiyle teyemmüm edilmesi.
Batıl: Rükünlerini veya şartlarını büsbütün veya kısmen kendisinde toplamayan herhangi geçersiz bir ibadet ve muameledir. Bir özür bulunmaksızın abdestsiz kılınan namaz veya faiz üzere yapılan anlaşma gibi.
Bayram Namazı: Ramazan ve Kurban Bayramı günü özel bir şekilde kılınan iki rekât namaz.
C
Cahil-i Kasır (Suçsuz Cahil): Ya kesinlikle kendi cehaletinin farkında olmayan veya farkında olsa da cehaletini gidereceği bir yolu olmayan kimse.
Cahil-i Mukassır (Suçlu Cahil): Kendi cehaletinin farkında olup onu giderme yollarını bilen ve bunu yapmaya da gücü yeten, ama aldırmazlık eden veya vurdumduymazlık yapan kimse.
Cünüp: Kendisinden meni çıkan veya cinsel ilişkide bulunan kimse.
Cenabet: Cünüp olma hâli, insandan meni çıktıktan veya cinsel ilişkide bulunduktan sonraki hâl.
Cuma Namazı: Cuma günü öğlen vakti, öğlen namazı yerine, en az 5 kişiden oluşan ve sadece cemaatle kılınan iki rekât özel namaz.
Cüz: Bir şeyin aslı ile ilgili olan ve olmaması onun aslına zarar veren şey, o şeyin cüz’ü ve bir parçası sayılır. Dolayısıyla, rükû ve secde namazın aslıyla ilintili olduğundan namazın bir cüz’ü sayılırlar.
E
Ecîr: Belli bir anlaşma üzere, yaptığı işin karşılığında ücret alan kimse.
F
Farz-ı Kifaye: Müslümanlardan bir kısmının yerine getirmesiyle başkalarının üzerinden kalkan farz bir amel.
Fetva: Müçtehidin muteber kaynaklardan elde ettiği şer’i hüküm.
Fecir: Sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun doğusunda görülen aydınlık, tan yerinin ağarması.
Fecr-i Sadık: İkinci fecir, birinci fecirden sonra ufukta yatay şekilde görülen ağarma. Bununla sabah namazının vakti girmiş olur.
Fecr-i Kâzib: Birinci fecir, sabah ezanına yakın doğuda dikey şekilde görülen ağarma.
Fidye: Bir özür sebebiyle yerine getirilmeyen ibadetin telafi edilmesi için kanun koyucunun verilmesi üzere belirlediği malın bir miktarı.
Fakir: Muhtaç, ihtiyacı olan; kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacına sahip olmayan kimse.
Farz: Yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görev. Farzların yapılmasında büyük sevaplar vardır. Özürsüz olarak yapılmamaları, Allah'ın azabını gerektirir.
Farz Gusül: Yapılması gerekli olan gusül. Farz gusüller şunlardır: 1) Cenabet guslü. 2) Hayız guslü. 3) Nifas guslü. 4) İstihaze guslü. 5) Ölüye dokunma guslü. 6) Cenaze guslü. 7) Nezretme, yemin etme vb. sebeple farz olan gusül.
Farz İhtiyat: Fetva açıklanmaksızın ihtiyatın beyan edilmesidir. Mükellefin bu ihtiyata amel etmesi veya o konuda daha bilgili bir müçtehidi taklit etmesi gerekir.
Fitre: Fıtır sadakası; Ramazan Bayramı dolayısıyla fakirlere verilmesi veya zekâtın masraf edilecek yerlerinde harcanması gereken yaklaşık 3 kilogram buğday, arpa, pirinç veya mısır gibi yiyecek maddesi ya da onlardan birinin tutarı miktarındaki nakit para.
G
Gece Namazı: Gece yarısından sonra ikişer rekât olarak kılınan sekiz rekât namaz.
Güneşin Zevali: Şer’i öğle vakti (güneşin tam tepede yer alması) ve öğle namazının farz olduğu zaman.
Gusül: Bedenin bütününün özel bir şekilde kurbet (Allah’a yaklaşma) kastı ile yıkanması. Buna boy abdesti ve “taharet-i kübra” (büyük temizlik) da denir. Böyle bir temizliği gerektiren hâl, cünüplüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesi ve diğer bir takım durumlardır.
Günlük Nafileler: Günlük müstehap namazlar.
Günlük Namazlar: Her gece-gündüz kılınması farz olan toplam 17 rekât namaz.
H
Hayız Kadın: Âdet gören kadın.
İ
İftar: Orucu bozmak.
İftitah Tekbiri: Namaza girmek kastıyla söylenen "Allah-u Ekber”. Bu tekbire “Tekbiretü’l-İhram” da denir.
İhtilâm: İnsandan uykuda meni çıkması.
İhtiyat Namazı: Günlük namazların rekâtlarında şüpheye düşüldüğü zaman şüpheyle ilgili hükümlere göre namaz tamamlandıktan sonra, şüpheye düşülen rekâtları telafi etmek için bazen bir bazen de iki rekât olarak suresiz kılınan namazdır.
İkamet Kastı: Yolcunun, on gün bir yerde kalmaya karar vermesi.
İstihaze: Kadınların gördüğü üç çeşit kandan birinin ismidir. Bu rahimden değil de bir damardan gelip tenasül organı yolu ile akan kokusuz bir kandır. Bu durumda olan bir kadına müstehaze denir.
İstimnâ: Mastürbasyon; kendi kendine cinsî tatmin; meni çıkmasına sebep olacak bir işi yapmak, elle meni çıkmasına sebep olmak gibi.
İhtiyat: Mükellefin gerçek vazifesine yakîn veya itminan oluşturacak şekilde amal etmesi.
K
Kâfir: Allah’ı, tevhidi veya Peygamber Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetini inkar eden kimse. Masumlara küfreden ve nübüvvetin inkârıyla sonuçlanması durumunda dinin gerekliliklerini inkâr eden kimse
Kefaret: İnsanın mürtekip olduğu hatasını telafi etmesi veya bazı günahların cezalandırılması unvanıyla kanun koyucunun kararlaştırdığı iş.
Kaza Etmek: Namaz ve oruç gibi vaktinde yerine getirilmeyen bir ameli vakti dışında yerine getirmek.
Kıraat: Sözlükte okumak anlamına gelir. Fıkıh ilminde ise, günlük namazlarda Fatiha ve bir kâmil sureyi okumaya denir.
Kıyam: Ayakta durmak; namazda ayakta durmak
Kunut: Namazın ikinci rekâtında kıraatten sonra ellerin iç kısmını yüzün karşısında tutarak zikir ve dua okumak.
Kurban Bayramı: İki büyük İslâmî bayramdan biri olan Zilhicce ayının onuncu günü.
Küçük Hades: Abdesti bozan şeyler; idrar, gaita, yellenmek, uyumak, aklı gideren şeyler, istihaze ve gusül gerektirmeyen şeyler.
M
Me’mum: Cemaat namazında cemaat imamına uyan kimse
Mubah: Bu terim namazın şartları konusunda kullanılması durumunda namaz kılınan yerin gasp edilmemiş olmaması ve hükümler konusunda ise helal anlamını taşır.
Mekruh: Allah Teâlâ nezdinde matlup olmayan, ama Allah Teâlâ’nın haram etmediği iş.
Mukallit: Müçtehidi taklit eden, onun sözlerine göre hareket eden.
Müçtehit: Muteber kaynaklardan şer’i hükmü elde etmede uzman kimse.
Muvâlât: Peş peşe yapmak; namazın bölümlerini ara vermeden peş peşe yerine getirmek.
Mûd: Yaklaşık 750 gram ağırlığında olan bir ölçü birimi.
Mükellef: Bulûğ çağına ermiş akıllı insan.
Mümeyyiz: İyi ve kötüyü anlayıp birbirinden ayırt edebilen çocuk.
Münferid: Namazı cemaatle değil tek başına kılmak.
Mürtet: İslâm dininden ayrılıp başka bir dine geçen; İslâm dinini terk eden; önce Müslüman olup Müslümanlıktan çıkarak Allah’ı ya da Peygamberi (s.a.a) veya Allah’ı ve Peygamberi inkâr etmek manasına gelen dinin zarurî (tartışma götürmez apaçık) hükümlerinden birini inkâr eden kimse. Mürtet şartlarına göre iki kısma ayrılır:
1) Millî Mürtet: Gayrimüslim anne-babadan doğan ve kâfir olduğunu bildirdikten sonra Müslüman olup, tekrar kâfir olan kimse.
2) Fıtrî Mürtet: Müslüman babadan veya Müslüman anneden veyahut Müslüman baba ve anneden doğan ve daha sonra kâfir olan kimse.
Müstehap: Yapılması iyi ve sevabı olan, ama yapılmaması azabı gerektirmeyen iş.
Müstehap Gusül: Bazı günler ve geceler veya bazı ibadetler ve ziyaretler münasebetiyle yapılmasında sevap olan gusüller, cuma guslü, ziyaret guslü gibi.
Müstehap İhtiyat: Fetva eşliğinde ihtiyatın açıklanması. Bu ihtiyata amel edilmesi farz değil, müstehaptır.
N
Nafile: Müstehap namaz.
Namahrem: Şer’î bakımdan mahrem olmayan; evlenmeleri şer’en mümkün olan; bir erkeğin veya kadının şer’en bakması yasak ve haram olan kimse.
Necaset: İdrar, dışkı, meni, lâşe, kan vb. gibi pislik sayılan şeyler.
Necis: Temiz olmayan şey, pisliğe bulaşan şey.
Nezir: Adak, özel bir akit ile iyi bir işi yapmayı veya kötü bir işi yapmamayı kendine farz etmek.
Niyetten Dönme: Niyeti bir niyetten başka bir niyete çevirmek.
Nifas: Çocuğun doğumu arkasından kadınlardan gelen kan.
Farz İhtiyat: Fetva olmaksızın ihtiyatın açıklanması. Mükellef bu ihtiyata amel etmeli veya konu hakkında fetvası olan daha bilgili bir müçtehidi taklit etmelidir.
İtihaze: Kadının rahminden gelen üç kandan birisidir (diğer iki kısmı hayız kanı ve lohusa kanı olup bunların her birinin özel alameti vardır).
İstimna: Meni çıkarmak kastıyla insanın kendi kendine yaptığı eylem.
İftar: Orucu açmak.
İmsak: Orucu bozmaktan kaçınma.
T
Tâbi: Bir başka birisi için şoförlük yapan kimsenin örneğinde olduğu gibi bir kimsenin yolculuk yapma kastı olması beraberinde götürdüğü kimsedir.
Tezkiye: Bir takım şartlara amel edilmesiyle cüzlerin temizlenmesi veya hayvan etinin helal edilmesi.
Taklit: Müçtehidin fetvasına tabii olma.
Tekbiretü’l-İhram: Namaza başlama niyetiyle “Allahu ekber” söylemek.
Tenkiye: Büyük bağırsağa su veya her türlü sıvının akıtılmasına tenkiye denir ve genellikle bu işten bazı hastalıkların tedavi edilmesi için tenkiyeden yararlanılır.
C
Cahil-i Hükm: Şer’i hükmü bilmeyen kimse.
H
Hayız: Aylık periyodunda olan kadın.
Hakim-i Şer’: Toplumun işlerinin üstlenilmesinde koşulların tamamını taşıyan fakih.
Hades: İdrar ve dışkı veya cenabet ve hayızlıkla oluşup abdest veya gusülle giderilen içsel temiz olmama hali.
Hadd-i Terahhus: Yol mesafesinin bir kısmı – bazı araştırmalar esasınca 1350 metreden sonra ulaşılan şehrin en son noktası ki hoparlör olmaksızın şehrin ezan sesi işitilir, şehrin evlerinin duvarları görünmez ve namaz seferi ve oruç batıldır.
Harec: Bir işin yapılmasında tahammül edilemeyecek ölçüde meşakkat ve zorluk.
R
Rekât: Namazın bölüklerinden her birine denir. Şöyle ki, bir namazda kıyam, rükû ve iki secdenin toplamı bir rekâttır. Bir namazda iki kıyam, iki rükû ve dört secde bulunursa, o namaz iki rekâtlı olur.
Ruhsat Haddi: İkamet yerinden, oranın ezanı duyulmayacak ve duvarı görülmeyecek uzaklıktaki mesafe ve ötesi.
Rükün: Bir şeyin temel direği, ibadetlerin temel ve aslını teşkil eden şeyler; yapılmadığı takdirde ibadetin batıl olmasını gerektiren şeyler.
Rükû: Sözlükte eğilme demektir. Din deyiminde namazdaki okuyuştan sonra eğilerek baş ve sırtı düz bir şekle getirmektir.
S
Sehiv Secdesi: Namazda yanılarak yapılan yanlışlıklar için namazdan sonra yerine getirilen iki secde.
Sakıncalıdır (Sorunludur): Net bir hükmü olmayan konu.
Secde: Allah-u Teâlâ’nın azameti karşısında alnı, elin iç kısmını, diz kapaklarını ve ayak başparmaklarının ucunu yere koymak.
Seferî: Dört rekâtlı namazları yolculukta kısaltarak iki rekât kılması gereken kimse.
Seferî Namaz: Yolculukta iki rekât olarak kılınan günlük dört rekâtlı namazlar.
Ş
Şükür Secdesi: Namaz dışında Allah’a teşekkür etme kastıyla alnın secdeye konması.
Şek: İki tarafı eşit olan ve bir tarafı diğer bir tarafa tercih edilmeyen iki veya daha çok şey arasında şüphe edilmesi olup tarafların en iyisi “zan” ve en zayıfı “vehim” olarak adlandırılır.
Şâhıs: Öğlen vaktini tayin etmek için yere dikilen ağaç ve benzeri şey.
Şef’ Namazı: Sekiz rekât gece namazından sonra kılınan iki rekât müstehap namaz.
Şer’î Hâkim: İslâm hükümlerini icra makamında olan müçtehit veya onun naibi; başka bir deyişle, İslâmî ölçülere göre hükmü geçerli olan müçtehit veya naibi.
Şer’î Öğlen: Bazı yerlerde şâhısın gölgesinin yok olduğu, bazı yerlerde de şâhısın gölgesinin en az miktarına ulaştığı zaman şer'î öğlen ve öğlen ezanının vaktidir.
Şek Günü: Kameri ayın yirmi dokuzuncu günü ayın gün batımında havanın bulutlu olması veya başka bir sebepten dolayı görülmemesi veya ayın görülmesinde ihtilaf edilmesine şek günü denilir. Dolayısıyla Şaban ayının, Şaban’ın son günü ve Ramazan’ın ilk günü arasında olması durumunda Şaban’ın sonu hesap edilir ve o gün müstehap veya kaza orucuna niyet edilmesi caizdir. Ama o gün Ramazan ayı orucuna niyet edilmesi haramdır. Ramazan ayının sonu ve Şevval ayının birinci günü şek edilirse Ramazan ayının sonu hesap edilir ve oruç farzdır.
Şükür Secdesi: Allah-u Teâlâ’ya verdiği nimetler karşısında teşekkür etmek amacıyla alnı yere koymak.
T
Taklit: Müçtehidin fetvalarına göre amel etmek.
Taharet: 1. Necasetten temizlenmek. 2. Abdest veya gusül veya teyemmümle gerçekleşen içsel manevi temizlenme.
Tilavet Secdesi: Belirli ayetler okunduğunda veya duyulduğunda, Allah'ın büyüklüğü ve azameti karşısında yerine getirilen secdeye denir. Farz olan tilavet secdesinde aşağıdaki ayetlerden birisinin işitilmesiyle hemen secdeye gidilmelidir:
21’rinci cüz, Secde Suresi, 15’şinci ayet
24’düncü cüz, Fussilet Suresi, 37’dinci ayet
27’dinci cüz, Necm Suresi, Son ayet
30’zuncu cüz, Alak Suresi, Son Ayet.
Ö
Örf: Halkın genelinin âdeti, geleneği ve göreneği.
Özür: Vazifenin yerine getirilmemesinde kabul edilebilir delil.
V
Vâris: Ölen kimsenin malına şer’an sahip olan kimse.
Vasî: Yetkili; ölünün kendisinden sonra vasiyetini yerine getirmesini için tayin ettiği kimse; vesâyeti yüklenen şahıs; ölünün yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, ölü tarafından onların işlerine bakmak üzere yetkili kılınan kim-se; bir peygamberin tayin etmesi üzere ölümünden sonra onun yerine geçen kimse.
Vasiyet: İnsanın, ölümünden sonraki işler hakkında bulunduğu tavsiyeler. Örneğin, bazı işlerin kendisi için yapılmasını istemesi, malının bir kısmının birilerine verilmesini söylemesi ve evladı gibi yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, birini vasî tayin etmesi.
Vatan: İnsanın, kendine ikamet ve yaşamak yeri olarak seçtiği yer.
Vatandan Dönme (Yüz Çevirme): Vatanda ikamet etmeyi sürekli terk etmeye karar vermek.
Vekâlet: Vekil olma; bir kimseyi, kendisi için bir işi yapmakla vazifelendirmek.
Vekil: Başkası için bir işi yapmakla görevli olan kimse.
Veli: Çocuğun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hâl ve hareketlerinden sorumlu bulunan kimse; şer’en çocuğun, delinin ve sefih insanın yetkilisi ve yöneticisi olan kimse; baba, büyük baba ve şer’î hâkim gibi.
Vitir Namazı: 8 rekât gece namazı ve 2 rekât şef' namazından sonra kılınan bir rekâtlık namaz.
Z
Zeval: Güneşin gün ortasından batıya doğru eğilmesi.
Zarurî Konular: Müslümanların dinin bir parçası olarak kabul ettikleri tartışma götürmeyen hükümler, namaz ve orucun farz olması gibi.
Zekât: Bir takım şartlarla belirli yerlerde kullanılması gereken malların (buğday gibi) bir kısmı.
Zekat-ı Fıtr: Yaklaşık üç kilo hububat veya üç kilo hububata denk gelen para olup Ramazan Bayramı akşamından bayram öğle vaktine kadar verilmesi farzdır.