HAC AMELLERİ RİSALESİ
- GİRİŞ: HACCIN FAZİLETİ VE ÖNEMİ
GİRİŞ: HACCIN FAZİLETİ VE ÖNEMİ
Hac, mukaddes şeriat ıstılahında özel amellerin bütünü olup İslam'ın temel şartlarından birisi sayılır. Nitekim İmam Bakır'dan (a.s) gelen bir rivayette şöyle buyrulmuştur: "İslam beş temel üzerine bina edilmiştir: Namaz, zekât, oruç, hac ve velayet."[1]
Haccın ister farz isterse müstehap olsun pek çok fazileti vardır ve haccın faziletine dair Peygamber Ekrem (s.a.a) ve onun Mutahhar Ehlibeyt'inden (s.a) pek çok rivayet nakledilmiştir. İmam Sadık (s.a) şöyle buyurur:
"Hac ve umre amellerini yerine getirenler Allah'ın yolcularıdır; O'ndan isterlerse O, onların istediğini verir, O'ndan isterlerse O, onların isteklerini cevapsız bırakmaz, bir kimseye şefaat etmek isterlerse O, onların şefaatini kabul eder, sessiz kaldıkları zaman (isteklerini dile getirmeseler dahi) Allah Teala’nın bizzat kendisi onlara verir (hac ve umrede) harcadıkları her bir dirhem karşılığında bir milyon dirhem karşılık alırlar."[2]
Hac, en önemli dini vecibelerden ve İslam şeriatının temel direklerinden biridir ve eşsiz bir farzdır; sanki dinin bireysel ve toplumsal, dünyevi ve uhrevi, tarihî ve evrensel tüm önemli yönleri burada gözden geçirilecek gibidir. İçinde maneviyat vardır, ancak inziva olmaksızın, yalnız kalmaksızın ve kendini soyutlamaksızın. Orada çatışma, kötü söz ve kötü niyet olmaksızın bir toplanma (birliktelik) vardır. Bir yandan yakarış ve ilahi zikir gibi ruhi bir haz ve lezzet varken diğer yandan ise insanlar arasında bağ, samimiyet ve iletişim vardır. Hacı, bir gözüyle tarih boyunca kurduğu kadim bağa bakar - İbrahim, İsmail ve Hacer ile; Allah Resulü’nün Mescid-i Haram’a zaferle giriş anıyla ve ilk dönem müminler ordusuyla olan bağına bakarken diğer gözüyle, her biri Allah’ın ipine topluca tutunmak ve yardımlaşmak için bir el uzatabilecek çağdaş müminlerin kalabalığına bakar. Hac olgusunu derinlemesine düşünmek ve tefekkür etmek, hacıya kesin bir inanç kazandırır ki, dinin insanlık için birçok ideal ve arzusu, din mensuplarının karşılıklı dayanışması, birlik ve iş birliği olmadan gerçekleşmez. Ve bu dayanışma ve iş birliği ortaya çıktığında, düşmanların ve muhaliflerin tuzakları bu yolda önemli bir engel oluşturmaz.
- BİRİNCİ BÖLÜM: GENEL
- İKİNCİ BÖLÜM: HACCETÜ’L İSLAM
- ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: NİYABET (VEKALET) HACCI
- DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TEMETTU UMRESİ’NİN AMELLERİ
- Birincisi: İhram
- Temettu Umresi İçin İhrama Girme Yerleri (Mikatlar)
- İhramın Farzları
İhramın Farzları
Birincisi – İki İhram Elbisesini Giymek
Mesele 164- Erkekler, ihrama girmek için dikilmiş tüm giysilerini, iç çamaşırları da dahil olmak üzere çıkarmalı ve iki parça dikişsiz kumaş giymelidirler: Bunlardan birini peştamal gibi bele bağlar, diğerini ise omuzlarına alırlar.
Mesele 165- Farz ihtiyat gereği bu iki ihram giysisinin niyet ve telbiyeden önce giyilmesi gerekir.
Mesele 166- İki parça ihram giysisi giymek sadece erkeklere farzdır. Kadınlar, ihram için kendi normal elbiseleriyle ihrama girebilirler; yeter ki elbiseleri saf ipekten olmasın ve namaz kılan kişinin giysisinde aranan şartları taşısın.
Mesele 167- Peştamalın (ihramın alt parçasının) mutlaka göbekten dize kadar olan kısmı tamamen örtmesi şart değildir; örfte peştamal olarak kabul edilecek şekilde giyilmesi yeterlidir.
Mesele 168- Peştemali (ihramın alt parçasını) boyna bağlamak caiz değildir; ancak peştemali iğnelemek veya benzeri bir şekilde tutturmak ya da bir kısmını diğer kısmına bağlamak, peştamal olarak sayıldığı sürece sakıncalı değildir. Aynı şekilde, üst giysi (rida) için de onu bağlamak, iğnelemek, klips takmak veya iki tarafına küçük taşlar koyup ip ile geleneksel biçimde tutturmak, rida olarak kabul edildiği müddetçe caizdir.
Mesele 169- İhram elbisesini giyerken, farz ihtiyat gereği Allah’a yakınlaşma (kurbet) niyetiyle giyilmelidir.
Mesele 170- Kişinin ihrama gireceği elbise, namaz kılan kişinin elbisesinde aranan tüm şartlara sahip olmalıdır. Buna göre, elbise necis (pis) olmamalıdır (yalnızca namazda affedilen miktarda kan dışında), gasp edilmiş (başkasının hakkı olan) bir maldan yapılmamış olmalıdır, eti haram hayvanın veya leşin (meyte) parçalarından olmamalıdır ve saf ipekten dokunmuş olmamalıdır.
Mesele 171- Peştamal olarak kullanılan giysinin ince ve vücut hatlarını belli edecek şekilde şeffaf olmaması gerekir; ancak üst giysinin (rida) vücut hatlarını göstermesinde, rida olarak kabul edildiği sürece, bir sakınca yoktur.
Mesele 172- İhram elbisesinin mutlaka dokuma, örme veya pamuk, yün gibi maddelerden olması şart değildir; deri, plastik veya keçe gibi malzemelerden yapılmış olup elbise olarak kabul ediliyorsa ve giyilmesi örfe uygunsa, bu da yeterlidir.
Mesele 173- Eğer kişi, ihrama girerken bilerek ve kasıtlı olarak dikilmiş elbiseyi çıkarmadan ihrama girerse, ihramının sahih olması şüphelidir ve sakıncalı olmaktan uzak değildir. Farz ihtiyat gereği, bu elbiseyi çıkardıktan sonra mikatta yeniden niyet etmeli ve telbiye getirmelidir.
Mesele 174- Soğuk gibi bir sebeple dikilmiş elbise giymek zorunda kalırsa, kişi normal elbiselerini, örneğin gömleğini kullanabilir; ancak onu giyinmemeli, aksine tersinden-yani yukarıdan aşağıya veya içini dışına çevirerek-üzerine almalıdır.
Mesele 175- İhramlı kimse, soğuktan korunmak ve benzeri sebeplerle, iki parça ihram giysisinden fazlasını da giyebilir. Örneğin, iki veya daha fazla kumaş parçasını omuzlarına alabilir veya beline bağlayabilir.
Mesele 176- İhramlı kimse, gusül almak, yıkanmak, ihram elbisesini değiştirmek gibi sebeplerle ihram giysisini çıkarabilir.
Mesele 177- Eğer ihram elbisesi necis (pis) olursa, farz ihtiyata göre onu yıkayarak temizlemeli veya değiştirmelidir.
Mesele 178- Hadesten (küçük veya büyük hades; yani abdestsizlik veya cünüplük) taharet, ihramın sahih olması için şart değildir. Dolayısıyla, kişi cünüp veya hayız halinde de ihrama girebilir ve ihramı geçerli olur.
İkincisi: Niyet
Mesele 179- Niyetin şartları ve keyfiyeti açıklanacağı üzeredir:
A) Hac veya umre amellerini yerine getirmeye niyet etmek, dolayısıyla temettu umresi için ihrama girmek isteyen kimsenin, ihrama girme anından niyetindeki ameli yapmaya kastetmesi gerekir.
B) Allah Teâlâ'nın emirlerine ihlâsla itaat edilip O'na yakınlaşmaya niyet edilmesi gerekir, zira umre, hac ve bunların amellerinin tamamı ibadettir ve ibadetlerin hepsi Allah Teâlâ'ya yakınlaşmak niyetiyle yapılmalıdır.
C) İhrama girmek isteyen birisinin, ihram anında niyetini belirlemesi gerekir, yani hac mı veya umre mi ve aynı şekilde temettu haccı mı yoksa ifrad haccı mı veya kıran haccımı olduğunu belirlemesi, haccını kendisi için mi yoksa başkası için mi yaptığını tayin etmesi; Haccetü'l İslam mı veya nezri hac mı ya da müstehap hac mı olduğunu belirlemesi gerekir.
Mesele 180- Umre veya hac amellerinin ayrıntılı bir şekilde zihinden geçirilip niyet edilmesi gerekli değildir, aksine şahsın kısaca ne yaptığını bilmesi yeterlidir. Hac veya umrenin farz amellerini yapmaya kastedecek ölçü de şahsın yaptığı ameli kısaca bilmesi ve sırasınca bunları yerine getirmesi yeterli olacaktır.
Mesele 181- İhrama giren kimsenin haramları terk etme kastını taşıması gerekmez, aksine eşiyle cinsel ilişkiye girme ve ileride açıklanacak umre veya haccı batıl edecek konuların dışında bazı haramları yapmaya kastetmek ihrama zarar vermez. Zira bazı haramları yapmaya kastetmek, hac amelleriyle değil, bilakis ihramla çelişir.
Mesele 182- Konuya vakıf olmamak veya gaflet etmenin etkisiyle umre yerine hacca niyet eden kimsenin ihramı sahihtir. Örneğin bir kimse temettu umresinin ihramına niyet ederek "Allah rızası için temettu haccının ihramını bağlamaya niyet ediyorum" dese, ancak bu da hac amelleridir düşüncesiyle başkalarının yaptığı ameli yapmaya yönelirse söz konusu şahsın ihramı sahihtir.
Mesele 183- Niyeti dille söylemek veya zihinden geçirmek şart değil, amelin yerine getirilme niyetinin olması yeterlidir.
Mesele 184- Niyet, ihram bağlama anında olmalıdır, dolayısıyla ihram zamanına kadar olması kaydıyla önceden niyet etmek yeterli olmaz.
İhram Niyetiyle İlgili Soru ve Cevap
Mesele 185: Soru: Bir kişi, sorumluluğu nedeniyle temettu umresini yaptıktan sonra Mekke'den çıkmak zorunda kalırsa; mikat (ihrama girme yeri) noktasında tekrar temettu umresi niyetiyle ihrama girebilir mi?
Cevap: Temettu umresi için ihrama girebilir.
Mesele 186: Soru: Eğer kadın mikatta hayızlı olursa ve temettü umresini vaktinde yapamayacağına yakin ederse hangi niyetle ihrama girmelidir?
Cevap: Kadın, mikatta ya ifrad haccı niyetiyle ya da “üzerine vacip olanı yerine getirmek” (ma fî’z-zimme) niyetiyle ihrama girebilir. Eğer ifrad haccı niyetiyle ihrama girer ve beklenen süreden önce temizlenirse, tekrar beş mikattan birine gidip temettu umresi için yeniden ihrama girmesi gerekir. Ancak “üzerine vacip olanı yerine getirmek” niyetiyle ihrama girerse, eğer beklenen zamandan önce temizlenmezse ihramı ifrad haccı için geçerli olur; temizlenirse, aynı ihramla temettu umresini yapabilir.
Üçüncüsü: Lebbeyk Söylemek
Mesele 187- İhram giyerken telbiye söylemek, namazdaki "Tekbiretü'l İhram" gibidir, yani telbiye söylenmesiyle birlikte ihrama girilir ve temettu umresinin amelleri başlar. Gerçekte telbiye söylemek, Rahman ve Rahim Olan Allah Teâlâ'nın mükellefe davet çağrısına icabet etmektir, bundan dolayı telbi-ye zikri tam anlamıyla huz'u ve huşuyla söylenerek eda edilmelidir.
Mesele 188- Telbiye söylemenin farz miktarı şu cümledir: "Lebbeyk Allah'umme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk."
Bunu demekle yetinirse ihramı sahihtir ve müstehap ihtiyat gereği şu cümleyi eklemesi daha uygundur:
"İnnel hamde ven ni'mete leke vel mülk, la şerike lek." Sonuna "Lebbeyk" eklemek de caizdir. Yani "…La şerike leke lebbeyk"
Muteber rivayette telbiyeden sonra şu ibaretin okunması müstehaptır:
"Lebbeyke ze'l mearici lebbeyk, lebbeyke da'iyen ila dari's selami lebbeyk, lebbeyke gaffare'z zunubi lebbeyk, lebbeyke, lebbeyke ehle't telbiyeti lebbeyk, lebbeyke ze'l celali vel ikrami lebbeyk, lebbeyke, lebbeyke tübdiu ve'l me'adu ileyke lebbey, lebbeyke, lebbeyke testağni ve yuftkaru ileyke lebbeyk, lebbeyke merhuben ve merğuben ileyke lebbeyk, lebbeyke ilahe'l hakka lebbeyk, lebbeyke ze'n na'mai ve'l fazli'l hasani'l cemili lebbeyk, lebbeyke keşşafe'l kurbi'l izami lebbeyk, lebbeyke abduke ve'b nu abdeyke lebbeyk, lebbeyke ya kerimü lebbeyk."
Mesele 189- İhrama başladıktan sonra, Mekke’ye ulaşmadan önce defalarca lebbeyk söylenilmesi müstehaptır.
Mesele 190- Lebbeyk’in farz olan kısmını doğru telaffuz etmek gerekir. Eğer doğru söylemeyi bilmiyorsa, öğrenmeli ya da biri ona kelime kelime söylemeli ve o da doğru şekilde tekrar etmelidir. Bunların hiçbiri mümkün değilse, elinden geldiğince söylemelidir ve farz ihtiyat gereği, kendisi adına lebbeyk’i doğru şekilde okuyacak bir vekil de tutmalıdır.
Mesele 191- Kasten telbiye söylemeyen kimsenin hükmü, mikatta kasten ihrama girmeyi terk edenin hükmü gibidir.
Mesele 192- Telbiyeyi doğru söylemeyen ve özrü de olmayan kimsenin hükmü, kasten (bilerek) telbiyeyi terk eden kimsenin hükmü gibidir.
Mesele 193- Temettu umresi için ihrama giren kimsenin, Mekke-i Mükerreme'nin evlerini gördüğü zaman -Her ne kadar Mekke etrafına yapılan yeni binalar şehrin cüzünden sayılsa bile- telbiye söylemekten kaçınması farzdır.
Messele 194- Temettu haccında, temettu umresinde, ifrad haccında ve müfrede umresinde ihram yalnızca telbiye söylemekle gerçekleşir, ancak kıran haccında ihram telbiye söylemekle birlikte hem iş'ar ve hem de taklitle gerçekleşir. İş'ar (hayvana işaret bırakmak) deveye mahsustur, ancak taklit, kurbanların hepsi için geçerlidir.
İhramla İlgili Soru ve Cevap
Mesele 195: Soru: Telbiyede, harekeli harfte durmak (vakf) ve sâkin harfi bir sonraki kelimeye bitiştirerek okumak (vasl), ne hükme sahiptir?
Cevap: Telbiyede, harekeli harfte durmanın (vakf) ve sâkin harfi bir sonraki kelimeye bitiştirmenin (vasl), sakıncası olmasa da müstehap ihtiyat gereği böyle yapmamalıdır.
Mesele 196: Soru: Eğer ihram elbisesini lebbeyk dedikten sonra giyerse, telbiyeyi tekrar etmek farz mıdır?
Cevap: Her ne kadar ihtiyat gereği ihram elbisesinin telbiyeden önce giyilmesi gerekse de, ihtiyata daha uygun olmasıyla birlikte telbiyenin tekrar edilmesi farz değildir. Fakat, niyet ve telbiye esnasında bilerek dikilmiş elbiseyi çıkarmamışsa, bu durumda onu çıkardıktan sonra, farz ihtiyat gereği, hem niyetini hem de telbiyesini tekrar etmelidir.
Mesele 197: Soru: Eğer kişi, memleketine döndükten sonra ihram elbisesinin hac amelleri sırasında necis olduğunu anlarsa, ihramdan çıkmış olur mu?
Cevap: Mükellefin, amelleri yaparken ihram elbisesinde necaset bulunduğundan habersiz olduğu varsayılması durumunda ihramdan çıkmış olur ve tavafı ile haccı geçerlidir.
Mesele 198: Soru: İhrama girerken bütün hac amellerini niyet etmek gerekir mi? Temettu haccında, hac tavafı ve sa’ysinin, umre-i temettü’nün tavaf ve sa’yinden ayrı olduğunu bilmeyen ve bu yüzden ihrama girerken hac tavafı ve sa’yini niyet etmeyip sadece genel olarak haccı kasteden kimsenin hükmü nedir?
Cevap: İhrama girerken hac amellerine ayrıntılı olarak dikkat etmek farz değildir; aksine, umre ve hacca toplu (icmali) olarak niyet etmek ve her bir ameli yerinde doğru şekilde yapmak yeterlidir.
- İhramın Müstehapları
İhramın Müstehapları
Mesele 199- İhramın müstehapları şunlardan ibarettir:
A) Zilkade ayının başından itibaren saç ve sakal kısaltılmamalı.
B) İhrama girmeden önce vücudun temizlenmesi, fazla tüylerin alınması, tırnakların kesilmesi ve dişlerin fırçalanması.
C) İhramdan önce, mikatta veya mikata ulaşmadan önce (mesela Medine’de) gusül alınması ve müstehap ihtiyat gereği bu gusül terk edilmemelidir.
D) Öğle namazından sonra veya başka bir farz namazdan sonra ihrama girilmesi ya da ihramdan önce iki rekât müstehap namaz kılınması. Bazı rivayetlerde altı rekât da geçmiştir ki, elbette fazileti daha fazladır. - İhramın Mekruhları
İhramın Mekruhları
Mesele 200- İhramın mekruhları şunlardan ibarettir:
A) İhram, siyah, kirli ve çizgili elbise ile mekruh olsada, doğru olur; ancak ihram elbisesinin beyaz olması daha iyidir.
B) Hac veya umre sırasında ihramlı bir kimsenin sarı renkli yastık ve yatakta uyuması mekruhtur.
C) Eğer rengi ihram zamanına kadar kalacaksa, ihramdan önce kına yakmak mekruhtur.
D) İhramlıyı çağıran birine karşı “Lebbeyk” demek.
E) Banyo yapmak ve kese ve benzeri şeylerle bedeni keselemek.
- İhramın Haramları
- İhramın Erkeklere Has Haramları
İhramın Erkeklere Has Haramları:
1. Dikili Elbise Giymek
Mesele 204- Gömlek, hırka, pantolon, ceket, palto, iç çamaşır ve benzeri elbiseler gibi dikili elbiseler giymek ve aynı şekilde gömlek ve benzeri elbiseler gibi düğmesi iliklenecek elbiselerin ihramlıyken giyilmesi caiz değildir.
Mesele 205- Daha önce zikredilen meselede dikilmiş veya örülmüş elbise arasında fark yoktur.
Mesele 206- Kemere bağlanan para kesesi gibi dikilmiş sayılmayan şeylerin kullanılması ve saat kordonundan istifade edilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 207- Dikili döşek üzerine veya giyilmesi haram olan elbise üzerine oturmanın ya da yatmanın sakıncası yoktur.
Mesele 208- Çarşaf veya battaniye gibi etrafı dikili şeylerin omuz üzerine atılmasının bir sakıncası yoktur.
Mesele 209- İhram elbisesinin kenarlarının dikilmiş olmasının sakıncası yoktur.
Mesele 210- Mükellef kasten dikili elbise giyerse, kefaret olarak bir koyun kesmeli ve pantolon, gömlek, ceket ve iç çamaşır gibi birden çok dikili elbise giyerse bunların her biri için ayrı ayrı kefaret vermelidir.
Mesele 211- Mükellef, havanın soğukluğu veya hastalık ya da başka sebeplerden dolayı dikili elbise giymek zorundaysa giymesi caizdir, ancak farz ihtiyat gereği kefaret olarak bir koyun kesmelidir.
2- Erkeklerin Ayaklarının Üstünün Tamamının Örtülmesi
Mesele 212- İhrama giren erkek, çizme ve çorap giymemelidir. Farz ihtiyat gereği ayakkabı, ketenden örülmüş ayakkabı ve ayaklarının üstünü örten ayakkabıların giyilmesinden kaçınılması gerekir.
Mesele 213- Terlik ve ayakların üzerini tamamen örtmeyen şeylerin giyilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 214- Oturma ya da uyuma anında çarşaf veya örtü gibi şeylerle ayakların örtülmesinde bir sakınca yoktur.
Mesele 215- İhrama giren mükellef, ayakkabı veya ayağın tamamını örten bir şeyi giymesi kaçınılmazsa, giyebilir, ancak farz ihtiyat gereği giyilen şeyin bir kısmının üzeri açılmalıdır.
Mesele 216- Ayakkabı, çorap ve önceki konularda açıklanan şeylerin giyilmesinin kefareti yoktur, ancak çorap konusunda müstehap ihtiyat gereği kefaret unvanında bir kurban kesilmelidir.
Mesele 217- Zikri geçen hüküm (çorap, ayakkabı ve benzeri şeylerin giyilmesi) erkeklere hastır, ancak müstehap ihtiyat gereği kadıların da riayet etmesi gerekir.
3- Başın Örtülmesi
Mesele 218- İhramlı erkeğin başını şapka veya emame (sarık) veya havlu ya da mendil ve benzeri şeylerle örtmesi caiz değildir.
Mesele 219- Farz ihtiyat gereği kına, sabun köpüğü veya başın üzerinde bir şey taşınması ve benzeri şeylerle başın örtülmesine sebep olacak her şeyden kaçınılması gerekir.
Mesele 220- Kulak da başın bir bölümüdür ve ihramlı haldeyken kulağın örtülmesi caiz değildir.
Mesele 221- Örfte başın örtülmesi sayılan -başın ortasını kaplayan küçük şapka gibi- başın bir kısmını örtecek şeylerin giyilmesi caiz değildir, ancak Kur’ân'ın başa konulması veya aralıklarla başın kurutulmasının, her ne kadar ihtiyat gereği kaçınılması gerekirse de, sakıncası yoktur.
Mesele 222- Bilerek başını örten kimse farz ihtiyat gereği bir koyun kefareti vermelidir ve unutkanlık veya gaflet veya cahillik durumunda kefaret farz değildir.
4- Başın Gölgelenmesi
Mesele 223- İhramlıyken ve hareket halindeyken (mikattan Mekke'ye ve Mekke'den Arafat'a gitmek gibi) başın üzerini gölgelemek erkekler için caiz değildir. Ancak yol esnasında durup gölge altına girmenin ve eve veya bir lokantaya gitmenin sakıncası yoktur. Dolayısıyla tavanı olan otobüsle yolculuk etmek caiz değildir, ancak Mekke'ye ulaştıktan sonra ev, lokanta ve benzeri yerlere gitme esnasında gölge altına girmenin sakıncası yoktur.
Mesele 224- İhrama giren mükellefin farz ihtiyat gereği Mekke'ye ulaştıktan sonra ve umre amellerinden önce; ihramlıyken Arafat ve Mina'da otobüs gibi tavanı olan araçlara binmesi veya yağmurluk gibi başı gölgeleyen şeylerden kaçınması gerekir.
Mesele 225- Zikri geçen önceki iki meselenin hükmü, gündüze hastır ve her ne kadar ihtiyat gereği riayet edilmesi istense de gece tavanı olan otobüse binilmesinin bir sakıncası yoktur.
Mesele 226- Farz ihtiyat gereği yağmurlu ve soğuk gecelerde yağmur ve soğuktan kaçmak için otobüs ve benzeri tavanı olan araçlara binmekten sakınılmalıdır.
Mesele 227- Duvarın, ağacın ve benzeri şeylerin gölgesinde durmak ve köprü ve tünel gibi sabit tavanları olan yerlerin altından geçmenin hatta gündüz bile sakıncası yoktur.
Mesele 228- Gölge altında gitmenin kefareti bir koyundur.
Mesele 229- Hastalık ve özürden dolayı gölge altında gitmek zorunda kalan kimsenin, bu işi yapması caizdir, ancak bir koyun kefaret vermesi gerekir.
Mesele 230- İhramlıyken gölge altında gitmesinin, her ne kadar defalarca bunu yapsa da sadece bir tane kefareti vardır. Dolayısıyla umre ihramındayken defalarca gölge altına giden kimse için bir taneden başka kefaret yoktur. Hac ihramı içinde aynı hüküm geçerlidir.
- İhramın Kadınlara Has Haramları
İhramın Kadınlara Has Haramları
5- Yüzün kapatılması
Mesele 231- Yüzün veya bir kısmının, mesela çene ve yanağın, kadınların genellikle namahremden sakınmak için veya tanınmamak amacıyla örtündükleri şekilde örtülmesi, ihram halinde caiz değildir.
Mesele 232- İhram halinde burun ve ağzı kapatmak için sağlık maskesi kullanmakta bir sakınca yoktur.
Mesele 233- Yüzün çevresinin, yani üst, alt veya iki yanının; kadınların genellikle başörtüsü veya eşarp taktıklarında ya da namazda başlarını örttüklerinde alışılmış şekilde kapatılması ve bunun “yüzü örtmek” sayılmaması, ister namazda ister başka bir zamanda olsun, sakıncalı değildir.
Mesele 234- Yüzü yelpaze veya başka bir nesneyle örtmek haramdır; ancak ellerle örtmekte bir sakınca yoktur.
Mesele 235- Eğer bir kadın, namahrem erkeklerin bulunduğu bir ortamda, çarşafının bir kısmını yüzünün üzerine öyle bırakırsa ki, yüzünün bir kısmı-alından burun üst hizasına kadar olan bölge-örtülmüş olur, bu durum caizdir ve bir sakınca yoktur. Ancak, farz ihtiyat gereği, eğer namahrem bakışına maruz kalma durumu yoksa, yani kadın yalnızsa veya etrafta namahrem yoksa, bu şekilde yüzünü örtmekten kaçınması gerekir.
Mesele 236- Önceki meselede, ihtiyat gereği, örtünün yüz ile temas etmesine izin vermemek gerekir.
Mesele 237- Yüzün örtülmesi kefareti gerektirmez, ancak müstehap ihtiyat gereği kefaret vermelidir.
6- Eldiven Giymek
Mesele 238- İhramlı kadının eldiven giymesi caiz değildir.
- İhramın Erkek ve Kadın İçin Ortak Haramları
İhramın Erkek ve Kadın İçin Ortak Haramları
7- Güzel Koku Kullanmak
Mesele 239- Misk, Öd ağacından elde edilen koku, gülsuyu ve yaygın olarak kullanılan diğer kokuların tamamı ihramlıyken haramdır.
Mesele 240- Daha önce kokulandırılmış ve ihram giyilme anına kadar da kukusu baki kalmış elbisenin giyilmesi caiz değildir.
Mesele 241- İhtiyat gereği kokulu sabun ve şampuan (ihramıyken) kullanmak caiz değildir.
Mesele 242- Farz ihtiyat gereği ihramlı şahsın gül, yeşillik ve güzel kokulu meyveler gibi koku ihtiva eden her şeyi, her ne kadar koku denilmese de, koklamaktan sakınması gerekir.
Mesele 243- İçerisine Safran atılmış yemeğin yenilmesi ihramlı için caiz değildir.
Mesele 244- İhrama giren şahsın elma, portakal ve benzeri güzel kokulu meyveleri yemesinin sakıncası yoktur, ancak farz ihtiyat gereği söz konusu meyveleri koklamaktan kaçınmalıdır.
Mesele 245- İhrama giren mükellefin kötü kokudan dolayı burnunu kapamaması gerekir, ancak kötü kokulu yerden gidilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 246- Farz ihtiyat gereği ister yenilecek olsun ister yenilecek olmasın bilerek güzel kokudan yararlanılmasının kefareti bir koyundur.
8- Aynaya Bakmak
Mesele 247- İhram halindeyken süslenmek kastıyla aynaya bakmak haramdır, ancak süslenme kastı olmaksızın (şoförün aracının aynasına bakması gibi) aynaya bakmanın sakıncası yoktur.
Mesele 248- Berrak su veya görüntüleri yansıtan parlatılmış eşyalara bakmak da tıpkı aynaya bakmak gibidir, yani süslenmek amacıyla bakılması caiz değildir.
Mesele 249- İhramlı şahsın kaldığı odada ayna varsa ve yanlışlıkla aynaya bakacağını biliyorsa, söz konusu odada kalmanın sakıncası yoktur, ancak aynayı kaldırması veya üzerini örtmesi daha iyidir.
Mesele 250- İhramlıyken film veya resim çekilmesinin bir sakıncası yoktur.
Mesele 251- Aynaya bakmanın kefareti yoktur, ancak farz ihtiyat gereği aynaya baktıktan sonra telbiye söylenmelidir.
9- Ziynetten İstifade Etmek
Mesele 252- Farz ihtiyat gereği ihrama giren şahsın (ziynet sayılıyorsa) yüzük takmaktan kaçınması gerekir.
Mesele 253- Yüzük ziynet olmazsa ve müstehap ya da başka sebeplerden ötürü takılırsa sakıncası yoktur.
Mesele 254- İhramlıyken yüzük takmanın kefareti yoktur.
Mesele 255- Farz ihtiyat gereği ihrama giren şahsın kına ve saç boyası (ziynet sayılıyorsa) kullanmaması, daha ötesi ziynet sayılacak her şeyden kaçınması gerekir.
Mesele 256- İhramdan önce ellere, ayaklara ve tırnaklara kına yakılsa veya saçlar boyanmış olsa ve ihram zamanına kadar etkisi kalsa sakıncası yoktur.
Mesele 257- Sürme çekmek, eğer süs sayılırsa, ayrıca kadınların göz çevresine çektikleri kalem de dâhil olmak üzere, ihramlıya caiz değildir ve siyah ile diğer renkler arasında bir fark yoktur.
Mesele 258- Ziynet olmaması durumunda gözlük takmanın sakıncası yoktur.
Mesele 259- Kadının genellikle kullandığı ziynet eşyalarını ihram için çıkarması gerekmez; ancak bunları hiçbir erkeğe, hatta kendi kocasına bile göstermemelidir.
Mesele 260- Kadının ziynet eşyalarının kullanması haramdır, ama kefareti yoktur.
Mesele 261- Süslenmenin kefareti yoktur.
10- Bedenin Yağlanması
Mesele 262- İhramlı şahsın, ister ziynet veya başka amaçlarla kullanılsın isterse kullanılan yağ koku ihtiva etsin ya da etmesin, bedeni ve saçını yağlaması caiz değildir.
Mesele 263- Güzel kokulu yağların ihram zamanına kadar kokusu kalıyorsa, ihramdan önce de kullanılması caiz değildir.
Mesele 264- Güzel kokusu olmaması suretinde yağ ve yağlı yemenin sakıncası yoktur.
Mesele 265- Tedavi amaçlı veya güneşin zararlı ışınlarına karşı korunmak ya da iltihap ve yanmaya karşı yağın kullanılması zorunluysa, kullanılmasında sakınca yoktur.
Mesele 266- İhtiyat gereği bedenin kokulu yağla yağlanmasının kefareti bir koyundur. Koku ihtiva etmeyen diğer yağların kullanılmasının kefareti bir fakirin karnının doyurulmasıdır, bunlarla birlikte her iki kefaretin farz olmaması hiçte uzak bir ihtimal değildir.
11- Bedenin Tüylerinin Temizlenmesi (Yok Edilmesi veya Koparılması)
Mesele 267- İhramlıyken bedenin neresinden olursa olsun tüylerin koparılması haramdır ve tüylerin azlığı ya da çokluğu, kopartılması veya tıraş edilmesi, kendi kafa ve bedeninden olmasıyla başkasının beden ya da kafasından kopartılması arasında hiçbir fark yoktur.
Mesele 268- Abdest veya gusül veya teyemmüm esnasında kasıt olmaksızın tüy koparsa sakıncası yoktur.
Mesele 269- Göz kapağı altında gözün zarar görmesine sebep olan tüyün veya başın ağrımasına vesile olan baş tüyünün izale edilmesi zorunluysa söz konusu tüylerin alınmasında bir sakınca yoktur.
Mesele 270- Eğer ihramlı kişi, bilerek ve kasıtlı olarak başındaki saçları tıraş ederse, bir koyun kefaret vermesi gerekir; ancak bu işi dalgınlıkla, unutarak veya hükmü bilmediği için yaparsa, kefaret gerekmez.
Mesele 271- Başının tüyünü tıraş etmek zorunda kalan birisi kefaret olarak altı miskine on iki müd yemek verir veya üç gün oruç tutar ya da bir koyun keser.
Mesele 272- İhramlıyken saçını makas veya tıraş makinesiyle kısaltan mükellefin kefareti farz ihtiyat gereği bir koyundur.
Mesele 273- İhramlıyken elini başına veya yüzüne süren kimsenin başından bir ya da daha fazla saç dökülürse müstehap ihtiyat gereği bir avuç miktarı buğday veya un ya da benzeri şeylerden sadaka vermelidir.
12- Tırnak Kesmek
Mesele 274- İhramlı kimseye ister tamamını isterse bir kısmını olsun el veya ayaklarının tırnaklarını kesmesi caiz değildir. Tırnağın, ister makasla veya tırnak bıçağıyla veya bıçakla ya da başka bir vesileyle kesilmesi veya kısaltılması veya kopartılması arasında fark yoktur.
Mesele 275- Mükellef tırnağını kesmek zorunda kalırsa -tırnağın bir kısmının çıkması ve diğer kısmının kalması şahsın rahatsızlanmasına sebep olduğu zaman- diğer kısmının kesilmesinde bir sakınca yoktur.
Mesele 276- Başka birisinin tırnağını kesmenin sakıncası yoktur.
Mesele 277- Tırnak kesilmesinin kefareti şöyledir:
A) El veya ayak tırnağının bir veya birkaç tanesinin kesilmesi durumunda her tırnak için bir müd yemek kefareti verilmelidir.
B) El ve ayak tırnaklarının tamamı kesilirse bir koyun kefaret verilmelidir.
C) El ve ayak tırnaklarının tamamı aynı zamanda kesilirse bir koyun kefaret verilmelidir. Ellerin tırnakları bir zamanda ve ayakların tırnakları da başka bir zamanda kesilirse iki koyun kefaret verilmelidir.
13- Bedenden Kan Çıkartılması
Mesele 278- Farz ihtiyat gereği ihramlı kimse bedeninden kanın gelmesine sebep olacak bir şey yapmamalıdır.
Mesele 279- İhramlıyken iğne yapılması ve dişin çekilmesi kan çıkmasına sebep olursa farz ihtiyat gereği zorunlu durumlar dışında bunlar caiz değildir.
Mesele 280- Bedenden kan getirmenin kefareti yoktur, ancak bir koyun kefaret vermesi müstehaptır.
14- (Fusuk) Yalan Söylemek Küfretmek ve Bir Mümine Hakaret Olacak Şekilde Övünmek
Mesele 281- Fusuk; Yalan söylemek, küfretmek ve övünmek anlamındadır, buna göre yalan söylemek ve küfretmek ihramlıyken daha çok haramdır. Ancak normal haldeyken övünmek haram olmayıp, ihramlıyken haramdır.
Mesele 282- Fusukun (yalan söylemek, küfretmek ve bir mümine hakaret olacak şekilde övünmek) kefareti yoktur ve sadece istiğfar edilmesi gerekir.
15- Cidal (Allah Adına Yemin Etmek)
Mesele 283- Tartışma anında "La Vallah" ve "Bela Billâh" örneğinde olduğu gibi Allah'a yemin etmeyi içeren lafızların kullanılarak başkalarıyla tartışmak ihramlıya haramdır.
Mesele 284- Farz ihtiyat gereği Allah kelimesinin başka dillerdeki karşılığı olan kelimeler üzerine -Farsça da Allah lafzının karşılığı Quda kelimesi gibi- yemin etmekten kaçınılması gerekir.
Mesele 285- Allah'ın dışında diğer mukaddes şeyler üzerine yemin edilmesi ihramlıya haram olan şeyler arasında değildir.
Mesele 286- Doğru yere bir ve iki kez yemin edilmesi durumunda yalnızca istiğfar edilmelidir ve kefareti yoktur, ancak iki den fazla yemin edilmesinin kefareti bir koyundur.
Mesele 287- Yalan yere yemin edilmesi durumunda bir ve iki kere yemin edilmişse bir koyun kefaret verilmelidir, ancak ikinci yeminde iki koyunun kefaret verilmesi çok daha uygundur. İkiden fazla yemin edilmişse sonraki yeminler için bir inek kefaret verilmesi gerekir.
16- Beden Üzerindeki Haşereleri Öldürmek
Mesele 288- Vücutta bulunan bit, pire gibi asalak böcekleri ihram halinde öldürmek, farz ihtiyat gereği caiz değildir.
17- Harem’in Ağaç ve Bitkisinin Koparılması
Mesele 289- Harem'de büyüyen ağaç ve bitkilerin kesilmesi, kırılması, koparılması ve sökülmesi ihramlı ve ihramsız kimse için haramdır.
Mesele 290- Yürüme eseriyle kopan bitki veya hayvanların yiyeceği sayılan otlar bu hükümden istisna edilmiştir.
Mesele 291- Haremin bitkisini kopartmanın kefareti yoktur, ancak istiğfar edilmesi farzdır. Ne var ki kesilmesi haram olan ağacı kesmenin farz ihtiyat gereği kefareti bir inektir.
18- Silah Taşımak
Mesele 292- İhramlı şahsın silah taşıması caiz değildir.
Mesele 293- İhramlı şahıs kendi ve başkalarının can güvenliği için silah taşıyorsa, silah taşınması caizdir.
19- Çöl Hayvanlarının Avlanması
Mesele 294- İhram halinde zarar vermesinden korkulması dışında vahşi çöl hayvanının avlanması haramdır. Kuş ve çekirge avlamanın hükmü de aynıdır.
Mesele 295- İhramlı veya ihramsız harem sınırları içerisinde avlanmak caiz değildir.
Mesele 296- İster kendisi olsun isterse başkası tarafından avlanılsın ya da avcı ihramlı olsun veya ihramlı olmasın, ihramlıya avlanmış hayvan etini yemesi haramdır.
Mesele 297- Balık gibi deniz hayvanlarının avlanılması ve yenilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 298- İhramlının koyun, tavuk ve benzeri ehli hayvanların kesmesi ve etinden yemesinin bir sakıncası yoktur.
20- Evlilik Akdi
Mesele 299- İhramlı kimsenin ihramlıyken bir kadını kendisi veya başkası için nikâhlaması caiz değildir ve hatta ihramlı kimsenin nikâhını kıydığı şahıs ihramlı olmasa bile kıyılan nikâh batıldır.
Mesele 300- Nikâhlamanın haram olmasında daimî veya geçici nikâh arasında fark yoktur.
21- Cinsel İlişki
Mesele 301- İhramlıyken cinsel ilişki ve şehvet uyandıracak öpmek, dokunmak ve bakmak gibi kadından alınan lezzetin her çeşidi haramdır.
Mesele 302- Evli çiftlerin birbirlerine bakması veya birbirlerinin ellerine dokunması, şehvet içermemesi halinde sakıncasızdır.
Mesele 303- İnsanın baba, anne, erkek kardeş, kız kardeş, amca, hala ve benzeri mahremleri de ihramlıyken mahremdirler.
Mesele 304- İhramlının eşiyle cinsel ilişkiye girmesinin kefareti bir devedir ve bazı durumlarda fıkıh kitaplarında açıklandığı üzere haccın batıl olmasına sebep olur.
22- İstimna (Meni Getirmek)
Mesele 305- İhramlı halde istimna haramdır ve cinsel birleşme hükmündedir. İstimnadan meninin çıkmasına sebep olacak bir işin yapılması kastedilmektedir.
Mesele 306- Eğer istimna (mastürbasyon) sehven (yanlışlıkla) veya hükmünü bilmemekten dolayı yapılırsa, kefaret gerekmez; ancak kişi istiğfar etmelidir. Fakat bilerek ve kasıtlı olarak yapılırsa, kefareti bir deve kurban etmektir; eğer deve bulamaz veya vermeye gücü yetmezse, bir koyun kurban etmesi yeterlidir. Ayrıca, eğer istimna kişi tarafından kendi eliyle ve Arafat’tan önce yapılmışsa, farz olan, haccı tamamlaması ve ertesi yıl haccı yeniden yerine getirmesidir. Eğer istimna eşi aracılığıyla gerçekleşmişse, farz ihtiyat gereği aynı şekilde amel hareket etmesi gerekir.
23- Başın Suya Daldırılması
Mesele 307- İhramlı kişinin başının tamamını suya daldırması caiz değildir ve bu hükümde kadın ile erkek arasında bir fark yoktur. Ancak, bu fiili işlediğinde kefaret gerekmez
- Kefaretlerin Hükümleri
Kefaretlerin Hükümleri
Mesele 308- İhramın haramlarının birisini yanılarak veya gafletle yapmanın kefareti farz değildir, ancak avlanma meselesi bundan istisna edilmiştir ve avlanmanın her halükarda kefareti vardır.
Mesele 309- Avlanma kefaretinin kesilme yeri (kefaret olarak hayvanın kesileceği yer) umrede Mekke-i Mükerreme ve hacda Mina'dır. İhtiyat gereği diğer kefaretlerde de bu şekilde amel edilmelidir. Ancak mükellef Mekke-i Mükerreme veya Mina'da (kefaret olan hayvanı) kesmez de hac dönüşü kendi vatanında veya başka kesim mekânlarında kesmesi de yeterlidir.
Mesele 3010- Kendisine kefaret farz olan kimse, kefaret olarak kestiği hayvanın etinden yememelidir, ancak hac kurbanı farz veya müstehap ya da nezir kurbanının etinden yenilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 311- İhramın haramlarının kefaretinin fakirlere verilmesi gerekir.
- İhramın Haramlarıyla İlgili Soru ve Cevaplar
İhramın Haramlarıyla İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 312: Soru: İhramlı erkek için dikilmiş terlik giymenin hükmü nedir?
Cevap: Eğer “elbise” denilmesi söz konusu olmazsa, sakıncası yoktur; ancak bütün ayağın üstü kaplanmamalıdır.
Mesele 313: Soru: Erkek ve kadın ihram halinde yüzlerini havluyla kurulayabilirler mi?
Cevap: Erkek için bir sakınca yoktur; fakat kadın için, havluyla yüzün tamamını kapatarak kurutması yüzüne örterse sakıncalıdır. Ancak her hâlükârda, yüzü örtmenin kefareti yoktur.
Mesele 314: Soru: Erkeğin başını havlu ve benzeri şeyle kurutmasının hükmü nedir?
Cevap: Havluyla yüzün tamamını kapatarak kurutmaması durumunda sakıncası vardır.
Mesele 315: Soru: Başın örtülmesinin kefareti nedir? Ve başın bir kısmını örtmek, bütününü örtmekle aynı hükme sahip midir?
Cevap: İhtiyaten bir koyun kurban kesmelidir ve başın bir kısmı, bütün baş hükmünde değildir; ancak örneğin sadece başın ortasını örten küçük bir takke gibi, toplumda buna “başını örtmek” deniyorsa, o zaman aynı hükme tabidir.
Mesele 316: Soru: İhramlı başın tamamı veya bazı kısmını suya daldırabilir mi?
Cevap: Tüm başı suyun altına sokmak caiz değildir; fakat bu yasağın başın bir kısmı için de geçerli olup olmadığı kesin değildir.
Mesele 317: Soru: Koku alma duyusu olmayan ya da nezle ve soğuk algınlığı nedeniyle koku hissetmeyen bir kimsenin, vücuduna ve elbisesine koku sürmesi ve kötü kokudan dolayı burnunu kapatması haram mıdır?
Cevap: Her durumda, kokusu ona ulaşmasa bile parfüm kullanmak caiz değildir; burnunu kapatma konusunda ise diğer ihramlılar gibi hüküm uygulanır.
Mesele 318: Soru: Kefaret araya girmeksizin, bir defada veya farklı zamanlarda birden çok kez parfüm ya da güzel koku kullanmanın hükmü nedir?
Cevap: Bir defada yapılan tekrarlar, örfte tek bir kullanım sayılacak ölçüde olursa, birden fazla kefaret gerekmez; ancak aksi halde, yani her bir kullanım ayrı ayrı sayılıyorsa, her kullanım için ayrı kefaret gerekir ve kefaretin araya girmemesi herhangi bir etki doğurmaz.
Mesele 319: Soru: İhram hâlinde övünmek mutlak olarak mı haramdır, yoksa başkalarına hakaret içermesi durumunda mı haramdır?
Cevap: İhram hâlinde övünmek, başkalarına hakaret ve sövme içermese bile haramdır.
Mesele 320: Soru: Baş ağrısı nedeniyle başa mendil bağlamanın hükmü nedir?
Cevap: Sakıncası yoktur.
Mesele 321: Soru: İhramlı olmayan birinin, ihramlı bir erkeğin başına bir şey örtmesi caiz midir? Mesela, uyuyan bir ihramlının başına battaniye örtmesi gibi. Eğer bunu yapan kişi de ihramlı ise, hükmü nedir?
Cevap: İhramlı bir kimsenin kendi başını örtmesi haramdır ister kendisi örtsün ister başka birine başını örtmesini emretsin. Ancak başkasının başını örtmek, her ikisi de ihramlı olsa bile, ihramın haramlarından değildir.
Mesele 322: Soru: Eğer ihramlı bir erkek, ihramlı olmayan birine “Ben uyuduğumda başıma battaniye ört” derse, bunun hükmü nedir? Eğer o kişi bu isteği yerine getirirse, kefaret farz olur mu? Ve vacip olursa, kefaret kimin sorumluluğundadır?
Cevap: İhramlı kişi böyle bir istekte bulunmaya yetkili değildir; ancak kişi ihramlının isteğini yerine getirirse, kefaret farz değildir.
Mesele 323: Soru: İhramlı için, gece hareket halinde iken yağmurdan şemsiye veya üstü kapalı bir araba gibi şeylerle korunmak caiz midir?
Cevap: Zorluk, hastalık veya zorunlu bir mazeret nedeniyle gölge altına girmesinin zorunluluğu dışında farz ihtiyat gereği böyle yapılmamalıdır, ama her halükarda farz ihtiyat gereği gölgeye girmenin kefaretini ödemelidir.
Mesele 324: Soru: Bazen yağmur ince ve zayıf damlalar hâlinde (çiseler gibi) yağar; öyle ki çok azdır ve birkaç dakikadan fazla sürmez; bu durumda yağmurdan korunmak caiz olmayan durumlardan mıdır?
Cevap: Eğer yağmur, sert zeminde akıntı oluşturacak kadar çok değilse, sakınca yoktur; ancak halk arasında buna yağmur deniyorsa, müstehap ihtiyat gereği kendini ondan korumamalıdır.
Mesele 325: Soru: Başın tekrar tekrar örtülmesi durumunda kefaret de tekrar eder mi?
Cevap: Farz ihtiyat gereği tekrar eder.
Mesele 326: Soru: Eğer ihramlı kişi eşiyle oynaşır ve meni çıkarsa, bunun kefareti nedir?
Cevap: Bir devedir. Deveye gücü yetmezse koyun yeterli olur.
Mesele 327: Soru: Öpmenin kefaretinin farz olmasında, şehvetle veya şehvetsiz olması arasında bir fark var mıdır ve meni çıkması şart mıdır?
Cevap: Eşi öpmekle ilgili kefaret, meni çıkmasa bile, eğer şehvetle olursa bir deve; şehvetsiz olursa bir koyundur. Anlaşıldığı kadarıyla anne ve çocuk gibi eş dışında birini öpmek haram değildir ve kefareti de yoktur.
Mesele 328: Soru: İki vakfeden sonra ve nisa tavafından önce hacının cinsel ilişkide bulunmasının hükmü nedir?
Cevap: Nisa tavafından sonra olursa sakıncası yoktur ve eğer Müzdelife’de vakfeden sonra ve nisa tavafına başlamadan önce olursa, hac geçerlidir fakat kefaret farzdır.
Mesele 329: Soru: Basra Körfezi bölgesinde kadınlar, “puşi” adı verilen bir parça kumaşla yüzlerini örtmektedirler;
İhram halinde bununla yüzü örtmenin hükmü nedir?
Eğer puşi çarşafa dikilmiş ve çarşafın bir parçası sayılıyorsa, hüküm değişir mi?
Eğer kadın için ihram halinde çarşaf veya puşi ile yüzünü örtmek caiz olursa, onu yüzden uzak tutmak ve yüzüne temas etmesini engellemek farz mıdır?
Eğer çarşaf öyle olur ki, aynı kumaştan fazladan bir parça dikilmeden ona bağlıysa, bu fazla kısmı yüzünün önüne sarkıtması caiz midir?
Cevap: Kadının ihram halinde yüzünü, çarşafla veya çarşafa bağlı ya da ondan ayrı puşiyle, çarşaf cinsinden olsun ya da olmasın, örtmesi caiz değildir. Evet, çarşaf, puşi, başörtüsü veya başka bir giysiyi başından sarkıtabilir; öyle ki alnından burun üstüne kadar olan kısmı örtebilir, fakat farz ihtiyat gereği bunun yüze temas etmesine izin vermemelidir. Ve eğer etrafta yabancı erkek yoksa, farz ihtiyat gereği bu işi terk etmelidir.
Mesele 330: Soru: Sabit veya cep telefonu normal şekilde kullanmak, kulakları örtmek ve bu nedenle ihram halinde örtülmesi yasak olan başın bir kısmını örtmek sayılır mı? Cep telefonu ile kullanılan küçük kulaklıkların – kulaklık (headset) ve benzerlerinin – hükmü nedir?
Cevap: Sakıncası yoktur.
Mesele 331: Soru: Bir kişi, doktor tavsiyesiyle soğuk hava gibi durumlarda başını veya kulaklarını örtmek zorunda kalırsa, ihram halinde hükmü nedir? Kefaret vermesi gerekir mi?
Cevap: Zaruret sadece yükümlülük hükmünü, yani başı örtmenin haram olmasını kaldırır; ancak başı örtmenin – farz ihtiyat gereği – kefaret gerektirdiği durumlarda, zaruret ile kefaret düşmez.
Mesele 332: Soru: Gölge altında bulunma meselesinde gecenin sınırı ne kadardır? Akşam güneş battıktan fecrin doğuşuna kadar mıdır, yoksa güneşin doğuşuna kadar mıdır?
Cevap: Bu konuda gece ölçüsü güneşin doğuşuna kadardır.
Mesele 333: Soru: Eğer ihramlı kişi üstü kapalı bir arabada bulunuyorsa ve orta şeritte veya sollama şeridinde seyir halindeyken yağmur başlarsa ve tehlike nedeniyle duramazsa ve kenar şeride geçip durmak birkaç dakika kadar zaman alacaksa, bu süre boyunca üstü kapalı arabada bulunmasında bir sakınca var mıdır?
Cevap: Bu kadar süre üstü kapalı arabada bulunmanın irade dışı olması dikkate alındığında, en kısa sürede kenar şeride geçilip durulursa, sakınca yoktur.
Mesele 334: Soru: Havayı solumamak için kullanılan ve burun ile ağız üzerine takılan, bandı başın arkasından geçen ve başın küçük bir kısmını örten maskelerin, ihramlı erkek ve kadınlar için hükmü nedir?
Cevap: Kadının burun ve ağzını normal şekilde örtmesi için maske kullanması caizdir; erkeğin de maskenin bandını başına takması caizdir.
-
- Mekke’nin Adap ve Müstehapları
Mekke’nin Adap ve Müstehapları
Mesele 335- Mekke şehrine girmeden önce haremin sınırları başlar ve hareme, Mekke'ye ve Mesci-dü'l Haram'a girilmesiyle birlikte bir kısmını burada açıklayacağımız pek çok dua ve adaplar da başlamış olur. Diğer amel ve müstehaplara amel etmek isteyen kimseler bu konuda genişçe yazılan kitaplara müracaat etmelidir.
Harem Sınırlarına Girilince Okunacak Dua
Mesele 336- Mekke şehrine girmeden önce haremin sınırları başlar ve hareme, Mekke'ye ve Mesci-dü'l Haram'a girilmesiyle birlikte bir kısmını burada açıklayacağımız pek çok dua ve adaplar da başlamış olur. Diğer amel ve müstehaplara amel etmek isteyen kimseler bu konuda genişçe yazılan kitaplara müracaat etmelidir.
Mesele 336- Haremin sınırlarına girildiği zaman şu duanın okunması müstehaptır:
Türkçe okunuşu: "Allahümme inneke kulte fi kitabike ve kavluke'l hakku: (Ve ezzin fi'n nasi bi'l hac-ci ye'tuke ricalen ve alâ kulli zamirin ye'tine min kulli feccin amik). Allahumme inni ercu en ekune mimmen ecabe deavtuke, ve kad citu min şukkatin ba'idetin ve feccin amikin samian li nidaike ve müsteciben leke muti'an li emrike ve kullu zalike bi fazlike aleyye ve ihsanike ileyye feleke'l hamdu ala ma veffakteni lehu ebteği bi zalike'z zulfete indeke ve'l kurbete ileyke ve'l menzilete ledeyke ve'l mağfirete li zunibi ve't tevbete aleyye minha bi mennike, Allahumme salli alâ Muham-medin ve Âl-i Muhammed ve harrim bedeni ala'n nâri ve âminni min azabike ve ikabike bi rahmetike ya erha-me'r rahimin."
Mescidü’l-Haram’a Girmenin Müstehapları
Mesele 337- Mescidü'l Haram'a girmenin müstehapları şunlardan ibarettir:
1-Mescidü'l Haram'a girmek için gusül almak.
2-Mescidü'l-Haram'a girmenin özel dualarını okumak.
Mekke’nin Adap ve Müstehaplarıyla İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 338: Soru: Mescid-i Haram’a giriş için gusül almak sadece ilk girişte ve umre yapan kimseye mi müstehaptır, yoksa her defasında Mescid-i Haram’a gitmek için de müstehap mıdır?
Cevap: İlk girişe has değildir.
Mesele 339: Soru: Mescid-i Haram’a giriş için müstehap olan gusülden başka, tavaf için de müstehap bir gusül var mıdır ve böyle bir müstehaplık varsa, her ikisi için bir gusül almak yeterli midir?
Cevap: Tavafa özel gusül de zikredilmiştir, ama her ikisi için bir gusül yeterlidir.
-
- İkincisi: Tavaf
- Üçüncüsü – Tavaf Namazı
Üçüncüsü – Tavaf Namazı
Mesele 411- Umrenin farzlarının üçüncüsü tavaf namazıdır.
Mesele 412- Tavaftan sonra iki rekât namaz kılınması farzdır. Tavaf namazı yüksek sesle de kılınabilir (cehri) veya sessiz de (ihfa) kılınabilir. Tavafta olduğu gibi tavaf namazında da namazın türünü bildirmek gereklidir ve Allah'a yakınlaşmak kastıyla kılınmalıdır.
Mesele 413- Tavaf ile tavaf namazı arası açılmamalıdır ve ikisinin arasındaki zamansal sürenin ölçüsü örftür.
Mesele 414- Tavaf namazı sabah namazı gibidir ve bu namazda, Hamd suresinden sonra Kurân surelerinden birisi (secde ayetinin olduğu dört sure hariç) okunur ve birinci rekâtında Hamd suresinden sonra İhlâs suresi ve ikinci rekâtında Kafirun suresi okunması müstehaptır.
Mesele 415- Tavaf namazı Makam-ı İbrahim'in arkasında kılınmalıdır ve izdihamdan dolayı başkalarının zahmete düşürülmesi suretinde Makam-ı İbrahim'in yakınlarında kılınmalı ve bu da mümkün değilse, uzakta olsa makamın arkasında kılınması sahihtir.
Mesele 416- Mükellef tavaf namazını kasten terk ederde yerine getirme vakti geçerse haccı batıldır. Ancak unutursa ve Mekke'den çıkmadan önce hatırlarsa, Mescidü'l-Haram'a dönmesi zahmetli olmaması durumunda (tavaf namazını kılmak için) Mescidü'l-Haram'a dönemlidir, ancak Mekke'den çıktıktan sonra hatırlarsa, tavaf namazını kılmadığı nerede aklına gelirse orada kılmalıdır.
Mesele 417- Sa'y esnasında Safa ve Merve arasında tavaf namazını unuttuğunu hatırlarsa, sa'yi kesmeli ve namazı kılınması gereken yerde kıldıktan sonra sa'yi nerede kesmişse oradan devam etmelidir.
Mesele 418- Kadın ve erkek birbirlerinin yanında veya kadın önde tavaf namazı kılarlarsa her ikisinin namazları sahihtir.
Mesele 419- Tavaf namazının cemaatle kılınması sahih değildir.
Mesele 420- Mükellef her şahsın özellikle hacca gitmek isteyen kimsenin teklifini dosdoğru yerine getirmesi için doğru şekilde namazı öğrenmesi gerekir.
Müstehap Tavaf
Mesele 421- Müstehap tavaf, umre ve hac amellerinden ayrı olarak, kişinin kendisi için veya başkası adına yaptığı tavaftır; bu amel, Mekke-i Mükerreme’nin müstehaplarından (yapılması sevap olan işlerindendir). Mekke’de bulunan bir kimsenin, gücü yettiğince çok tavaf yapması müstehaptır.
Mesele 422- Müstehap tavafta abdestli olmak şart değildir, ancak namaz için abdest gereklidir. Fakat cünüplük, hayız veya nifas guslü borcu olan kimse için, Mescid-i Haram’a girmek haram olduğu gibi, farz ihtiyat gereği yaptığı tavaf da geçerli değildir.
Mesele 423- Tavaf eden kimse, müstehap tavafın şavt (tur) sayısında şüphe ederse, en azına göre hareket eder ve tavafı tamamlar.
Mesele 424- Müstehap tavafı yarıda bırakmak caizdir. Tavafı yarıda bırakmak, tavafa devam etmeyi öyle bir süre durdurmak demektir ki, örfî (geleneksel) ard ardalık ortadan kalkar.
Mesele 425- Müstehap tavaf namazını Mescid-i Haram’ın herhangi bir yerinde kılmak caizdir ve kalabalık olması durumunda, farz tavaf namazı kılanların durumunu gözetmek için, bu namazın Makam-ı İbrahim’in arkasında kılınmaması daha iyidir.
Müstehap Tavaf ile Alakalı Soru ve Cevaplar
Mesele 426: Soru: Müstehap tavaf namazı yürürken ve hareket halinde kılınabilir mi?
Cevap: Müstehap da olsa, tavaf namazının, yürürken kılınmasının geçerli oluşu sakıncalıdır ve ihtiyata çok daha yakın olanı, müstehap tavaf namazında da sabit bir yerde durmaktır.
Mesele 427: Soru: Bir kimse, kalabalık zamanında müstehap tavaf yaparsa ve bu, farz tavafı yapan hacılara engel olursa, tavafı sakıncalı mıdır? Özellikle de müstehap tavafı başka bir zamanda yapmak mümkünse.
Cevap: Sakıncası yoktur, ama izdiham anında müstehap tavafın terk edilmesi ihtiyata çok daha yakındır.
Mesele 428: Soru: Bir kadın, müstehap tavafta erkeklerin bedenine bakacağını biliyor ve muhtemelen kalabalıkta erkeklerin arasında kalacağını düşünüyor ise, müstehap tavaf yapabilir mi?
Cevap: İhtiyari olarak namahrem birinin bedenine bakmazsa, sakınca yoktur; ancak kalabalıkta dikkatli olması daha iyidir. Her hâlükârda tavaf geçerlidir.
Mesele 429: Soru: Müstehap tavaflarda da sünnetli olmak şarttmıdır?
Cevap: Evet, şarttır.
- Dördüncüsü: Sa’y
Dördüncüsü: Sa’y
Mesele 430- Umrenin dördüncü farzı sa'ydir.
Mesele 431- Tavaf ve iki rekât tavaf namazından sonra Safa ve Merve arasında sa'y edilmesi farzdır. Sa'y, Safa ve Merve arasındaki mesafeyi kat etmekten ibarettir öyle ki; birinci tur Safa'dan başlayarak Merve'de, ikinci tur Merve'den başlayarak Safa'da ve aynı sıralama üzerine yedinci tur Safa'da başlanması hasebiyle Merve'de son bulur. Dolayısıyla sa'ye Merve'den başlayıp Safa'da sonlandırmak sahih değildir.
Mesele 432- Sa'yin yapılması için niyet farzdır. Sa'yde de ihram niyetinde olduğu gibi amelin türü tayin edilmeli ve Allah'a yakınlaşma kastıyla yapılmalıdır.
Mesele 433- Sa'yin yapılması için abdestli olmak, cenabet veya hayız guslü almak lazım değildir.
Mesele 434- Sa'y, tavaf ve tavaf namazından sonra yapılmalıdır, zira bunlardan önce yapılması sahih değildir.
Mesele 435- Sa'yin, bir sonraki günün tavaf ve tavaf namazından sonrasına ertelenmesi caiz değildir, ancak aynı günün akşamına kadar ertelenmesinde bir sakınca yoktur.
Mesele 436- Her turda Safa ve Merve arasındaki mesafenin tamamının kat edilmesi gerekir, ancak Safa ve Merve'nin tepesine çıkmak lazım değildir.
Mesele 437- Sa'y yapılırken Merve'ye gitme esnasında yüzün Merve'ye doğru olması ve Safa'ya gitme esnasında da yüzün Safa'ya dönük olması gerekir. Safa veya Merve'ye doğru giderken gidilecek tarafa doğru ters dönüp arka arka gidilmesi sahih değildir, ancak boynu sağa, sola veya arkaya çevirmenin sakıncası yoktur.
Mesele 438- Sa'yin normal mesirinden gidilerek yapılması gerekir.
Mesele 439- İkinci katın, iki dağ arasında yer aldığı anlaşılmadığı sürece, ikinci katta sa'y yapılması sahih değildir. Giriş katında sa'y edemeyen kimsenin kendisi için naib tutması gerekir, zira ikinci katta yapılan sa'y sahih ve yeterli değildir.
Mesele 440- Sa'y esnasında Safa ve Merve arasında, hatta özrü olmaksızın oturmak, yatmak veya istirahat etmek caizdir.
Mesele 441- Güç yetirilmesi durumunda herkesin kendi sa'yini şahsen kendisi yapması gerekir. Sa'yin yürüyerek veya binitli olarak yapılmasında bir sakınca yoktur, ancak yürüyerek sa'y yapılması daha faziletlidir. Yürüyerek sa'y yapmaktan mazur olan kimseye başkaları omzuna alarak veya başka şekillerde yardım edilerek sa'y yaptırılmalı ve bu şekilde de mümkün değilse naip tutulmalıdır.
Mesele 442- Tıpkı tavaf gibi, sa'y de rükündür ve kasten veya unutarak terk edilmesinin hükmü, daha önce açıklandığı gibi tavafı terk etmenin hükmü gibidir.
Mesele 443- Mükellef sa'y yapmayı unutarak umre ihramından çıkıp eşiyle birlikte olsa, sa'yi kaza etmenin yanında farz ihtiyat gereği bir inek kefaret vermelidir.
Mesele 444- Unutarak sa'ye bir veya birden çok tur ekleyen mükellefin sa'yi sahihtir ve kefaret vermesi gerekmez. Meseleyi bilmeyen kimsenin hükmü, meseleyi unutanın hükmü gibidir.
Mesele 445- (Her gidiş ve gelişin bir tur olduğunu zannederek) Sa'y amelini yedi tur fazlasıyla yerine getiren kimsenin sa'yi sahihtir ve tekrar etmesine gerek yoktur. Keza sa'y esnasında yedi şavttan fazla sa'y yaptığını hatırlayan kimsenin sa'yi sahihtir, ancak hatırladıktan sonra diğer sa'ylerini fazla yapmaması gerekir.
Mesele 446- Sa'yini unutarak eksik yapan kimse, eksik yaptığını hatırladıktan sonra sa'yini tamamlamalıdır. Mükellef vatanına döndükten sonra eksik sa'y yaptığını hatırlarsa, tamamlaması için Mekke'ye dönmesi farzdır, ancak Mekke'ye gidilmesi meşakkatliyse naib tutabilir.
Sa’y ile İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 447: Soru: Mümeyyiz çocuğun velisi onu sa’y için götürüyor; çocuk arabada uyumaktadır. Sa’yin başında çocuğu niyet etmesi için uyandırmak gerekir mi? Eğer başlangıçta uyanık olup yolun ortasında uyuyakalırsa hükmü nedir?
Cevap: Niyet için, sa’yin başından sonuna kadar uyanık olması gerekir; elbette, gücü yetiyorsa sa’yi kendisi yapmalıdır ve onun yerine sa’yi yaptırmak geçerli değildir.
Mesele 448: Soru: Sa’y sırasında, Safa ve Merve tepelerinin kenarında çok sayıda insan toplanmakta ve bu da sa’y yapanların hareketini zorlaştırmaktadır. Sa’y yapan kimsenin, her şavtta (her turda) mutlaka tepenin kendisine ulaşması gerekir mi, yoksa tepenin yokuşunun başına-yani güçsüz kimselerin sa’ye başladığı yere-ulaşmak yeterli olur mu?
Cevap: Dağa çıkmak, “dağa ulaşmak” ve “iki dağ arasındaki mesafeyi katetmek” denilmesini doğruluyorsa yeterlidir.
Mesele 449: Soru: Sa’y yapılan yerin genişletmeyle birlikte, önceki sa’y alanının tamamı bir tarafa bırakılmış ve diğer taraftaki sa’y, genişletilen kısımda yapılmaktadır. Bunun dikkate alınmasıyla bir kimse, genişletilen kısmın iki dağ arasında olduğundan emin olmaz ve bu kısmın iki dağın arasından veya birinden dışarıda olma ihtimalini düşünürse, görevi nedir?
Cevap: Orada sa’y doğru ve yeterlidir.
Mesele 450: Soru: Şu anda mevcut olan iki tepenin (Safa ve Merve) üstünde yer alan üst katta yapılan sa’y, giriş katta sa’y yapması mümkün olmayan kimseler-örneğin engelliler ve gaziler-içindir. Söz konusu yerde sa’y yapmanın hükmü nedir?
Cevap: Safa ve Merve’nin üstünde olan bir güzergâhta yapılan sa’y geçerli değildir; yer altında veya giriş katta, hatta tekerlekli sandalye gibi araçlarla bile sa’y yapamayan kimse vekil tutmalıdır.
Mesele 451: Soru: Bir kimse, sa’yden sonra, tavaf namazında sureyi doğru olduğuna inanarak okuduğu halde yanlış okuduğunu fark ederse, hükmü nedir?
Cevap: Kıraatin bilerek yanlış yapılmadığı göz önünde bulundurulursa ameli doğrudur ve sorumluluğu yoktur.
Mesele 452: Soru: Kendisi tekerlekli arabasını sürerek sa’y yapabilen kimsenin arabasını başkasının sürmesinin hükmü nedir?
Cevap: Yeterli değildir.
Mesele 453: Soru: Unutkanlık veya cahillik sebebiyle on dört kez sa’y yapan kimsenin hükmü nedir?
Cevap: Başlangıçta yedi kez sa’y yapmayı kastetmişse sahihtir.
Mesele 454: Soru: Giriş katta ve zemin katta sa’y yapılmasına engel olunması durumunda vazife nedir?
Cevap: Farz ihtiyat gereği, amelleri tamamlamalı ve farz ihtiyat gereği sa’y için vekil tutmalı; ayrıca, engellenen kimselerin görevlerini (kurban kesmek ve tıraş olmak veya saç kısaltmak) yerine getirdikten sonra ihramdan çıkmalıdır. Eğer hac kendisine farz olmuşsa veya mali ve fiziki imkânı devam ediyorsa, ertesi yıl haccı yerine getirmelidir. Engelin devam etmesi durumunda, üzerine bir sorumluluk yoktur.
- Beşincisi: Taksîr (Saç, Sakal veya Bıyığın Kısaltılması)
Beşincisi: Taksîr (Saç, Sakal veya Bıyığın Kısaltılması)
Mesele 455- Umrenin farzlarının beşincisi taksirdir.
Mesele 456- Sa'yden sonra taksir yapılması farzdır yani mükellef saç, sakal veya bıyığının az bir miktarını kesmeli veya el ve ayak tırnaklarını kısaltmalıdır.
Mesele 457- Tıpkı umrenin diğer amellerde olduğu gibi, taksir de ibadetlerdendir ve ihram konusunda açıklandığı gibi taksirin de türünü belirleyerek niyet edilmesi gerekir.
Mesele 458- Temettu umresinden çıkmak için halk yapılması (başın tıraş edilmesi) yeterli değildir ve temettu umresinden çıkmak için kesinlikle taksir yapılması gerekir. Daha ötesi taksirden önce kasten ve bilerek halk yapılması, ihramdan çıkılması için yeterli olmayacağı gibi kefaret olarak da bir koyun verilmelidir. Ancak müfrede umresi için ihram giyilmişse, halk ve taksir arasında birisi seçilebilir.
Mesele 459- Eğer bir kimse, bilerek veya hükmü bilmediği için taksîri terk ederse ya da taksîr yerine saçını tamamen kazıtır (halk) veya saçını yolarsa, sonra da haccı eda ederse, umresi batıl olur ve haccı ifrad sayılır; bu durumda, eğer üzerine farz hac varsa, ihtiyaten haccın ardından umre-i mufrede yapmalı ve ertesi yıl temettu umresi ve haccını yeniden yerine getirmelidir.
Mesele 460- Unutarak taksir yapmadan hac için ihrama giren kimsenin ihramı sahih olduğu gibi umre ve haccı da sahih olacak ve kefaret vermesi farz olmayacaktır. Bununla birlikte bir koyun kefaret vermesi müstehaptır, hatta güçlü görüş gereğince kefaret verilmesi terk edilmemelidir.
Mesele 461- Taksir yaparak temettu umresinin ihramından çıktıktan sonra ihramlıya haram olan her şey, hatta eşi bile helal olur.
Mesele 462- Her ne kadar güçlü görüş gereğince nisa (kadın) tavafı ve nisa namazı sevap ümidiyle taksirden öce yerine getirilmesi gerekse de temettu umresinde nisa tavafı ve nisa namazı farz değildir. Ancak müfrede umresi için niyet edilmişse taksir veya halktan sonra nisa tavafı ve nisa namazı yerine getirildikten sonra eşi kendisine helal olur. Nisa tavafı ve nisa namazının hükümleri ve yapılış şekli daha önce açıklanan umre tavafı gibidir.
Taksîr ile Alakalı Soru ve Cevap
Mesele 463: Soru: Bir kimse, farz hac yapmak istiyorsa, o yılın Zilkade ayında saç ve sakalını kısaltabilir mi?
Cevap: Şerî olarak yapılmaması daha uygunsa da böyle yapılması caizdir.
Temettu Umresi ve Temettu Haccı Arasının Hükümleri
Mesele 464- Farz ihtiyat gereği gereği temettu umresi ile temettu haccı arasında müfrede umresi yapılmamalıdır; fakat yapılırsa, umre ve hac sahihtir.
Mesele 465- Temettu umresinden sonra ve hac amellerinein başlamadan önce, hacı, temettu haccını eda etmek üzere Mekke’ye dönebileceğinden emin ise, Mekke-i Mükerreme’den çıkması caizdir. Ancak müstehap ihtiyat gereği, zaruret ve önemli bir ihtiyaç dışında Mekke-i Mükerreme’den çıkmaması daha uygundur. Bu durumda da, ihtiyat gereği, önce hac için Mekke’de ihrama girip sonra çıkmalıdır. Eğer ihrama girmek kendisi için zorluk teşkil ediyorsa, işini görmek üzere ihramsız olarak da çıkabilir. Bu ihtiyata uymak isteyen ve zorunlu olarak bir veya birkaç kez Mekke’ye girip çıkması gerekenler (örneğin kafile görevlileri gibi), Mekke’ye girişlerinde önce müfrede umresini eda edebilir ve temettu umresini, hac amellerinden önce yapabilecekleri zamana erteleyebilirler. Bu durumda, temettu umresi için mikat’ta ihrama girmeleri gerekir ve temettu umresini tamamladıktan sonra, hac için Mekke’den ihrama girmelidir.
Mesele 466- Önceki meselede Mekke’den çıkmanın ölçüsü, şu anki Mekke şehrinden çıkmaktır. Dolayısıyla, günümüzde Mekke’ye dahil olan yerlere gitmek –her ne kadar geçmişte şehir dışında olsalar da– Mekke’den çıkmak sayılmaz.
Mesele 467- Eğer bir kimse, temettu umresini tamamladıktan sonra ihramsız olarak Mekke’den çıkarsa, aynı hicri ay içerisinde (umreyi yaptığı ayda) Mekke’ye dönerse, Mekke’ye giriş için yeniden ihrama girmesi gerekmez. Ancak, bir sonraki ayda dönerse –örneğin, umresini Zilkade ayında yapıp Mekke’den çıkar ve Zilhicce ayında geri dönerse veya Zilkade ayında umre yapıp Zilhicce ayında çıkar ve tekrar dönerse–, Mekke’ye girmeden önce temettu umresi için yeniden ihrama girmesi vaciptir ve temettu haccının bir parçası olan temettu umresi, ikinci temettü umresidir. Eğer ihramsız olarak Mekke’ye döner ve ikinci umreyi yapmazsa, temettu haccı geçerli olmaz.
Temettu Umresi ve Temettu Haccı Arasının Hükümleriyle İlgili Soru ve Cevaplar
Mesele 468: Soru: Mekke’ye döneceklerinden ve Arafat vakfesine yetişeceklerinden emin olan, örneğin kafile başkanı ve görevlileri gibi kimseler, temettu umresinden sonra Mekke’den çıkabilirler mi?
Cevap: Genel olarak, o yıl hac ibadetini kaçırmaktan korkmayan kimse, temettu umresinden sonra kendi isteğiyle Mekke-i Mükerreme’den çıkabilir; bu durumda, eğer çıkar ve temettu umresini yaptığı ay içinde Mekke’ye döner, hac için ihrama girer ve Arafat vakfesine yetişirse, yaptığı amel geçerlidir.
Mesele 469: Soru: Eğer bir kimse hac aylarından biri olan Şevval ayında temettu umresi yapar ve sonraki ayda Mekke’den çıkarsa, temettu umresini yeniden eda etmesi gerekir. Bu durumda aşağıdaki meseleler gündeme gelmektedir:
1. Önceki umre, müfrede umresine dönüşmüş olur mu ve tamamlanması için nisa tavafı gerekir mi?
Cevap: Önceki umrenin müfrede umresine dönüşmesi sabit değildir; bu nedenle nisa tavafı vacip olması için bir gerekçe yoktur. Ancak ihtiyat olarak bu tavafı yapmak terk edilmemelidir.
2. Eğer yeniden temettu umresi yapmazsa, önceki temettu umresi batıl olur mu ve artık temettu haccı yapamaz mı?
Cevap: Önceki umre, temettu haccı için gerekli olan umre sayılmaz; dolayısıyla temettu haccı geçerli değildir.
3. Yeni temettu umresi için ihrama girilecek mikat, beş mikattan biri midir yoksa Edna’l-Hill’den de ihrama girilebilir mi?
Cevap: Beş mikattan birinden ihrama girilmesi gerekir.
Mesele 470: Soru: Bir kişi Şevval veya Zilkade ayında temettu umresi yapar ve Medine’ye döner; yeni ayda tekrar Mekke’ye gitmek isterse, Mescid-i Şecere’de ihramla ilgili görevi nedir? Müfrede umresi midir veya temettü umresi midir yoksa yapmakla yükümlü olduğu umre midir?
Cevap: Temettu umresi için ihrama girmelidir ve bu şahsın temettü haccı umresi bu umredir.
Mesele 471: Soru: Bazı şoförler, Mekke’deki caddelerin kalabalığından kurtulmak için şehirde bir mahalleden başka bir mahalleye gitmek amacıyla, Mina’ya giden yolları ve tünelleri kullanarak Mina’dan geçmektedirler; bu, Mekke’den çıkmak sayılır mı?
Cevap: Eğer örfen Mina, Mekke dışında sayılıyorsa, oradan geçmek ile başka şekilde çıkmak arasında bir fark yoktur.
-
- BEŞİNCİ BÖLÜM: TEMETTU HACCI’NIN AMELLERİ
- ALTINCI BÖLÜM: MÜFREDE UMRESİ
ALTINCI BÖLÜM: MÜFREDE UMRESİ
Mesele 582- Müfrede (müstakil) umresi, temettü umresi gibidir, ancak aşağıdaki durumlar hariç:
Temettü umresinde, mührim (ihrama giren kişi) ihramdan çıkmak için sadece "taksir" (kısmi tıraş) yapmak zorundadır; ancak müfrede umresinde, kişi tıraş olmak veya taksir yapmak arasında serbesttir. Bu hüküm erkekler içindir. Kadınlar ise hem müfrede hem de temettü umrelerinde sadece taksir yapmakla yükümlüdürler.
Temettü umresinde, nisa tavafı ve nisa namazı farz değildir; ancak ihtiyaten, tavaf ve namazın taksir öncesinde niyetle yapılması müstehaptır. Müfrede umresinde ise tavaf ve namazı farzdır.
Temettü umresi, hac aylarından biri olan Şevval, Zilkade veya Zilhicce aylarında yapılmalıdır; oysa müfrede umresi, yılın her günü geçerlidir.
4. Temettü umresinin mikatı, dördüncü bölümün başında açıklanan mikatlardan biridir. Müfrede umrenin mikatı, evi ile Mekke arasındaki mesafe, mikatın Mekke’ye olan mesafesinden fazla olan kişi için temettü umresinin mikatlarıdır (yani müfrede umre için mikat, temettü umresinin mikatlarıdır). Ev ile mikat arasındaki sınır hattı (muhazat) ile Mekke arasındaki mesafe arasında kalan kişi için ise ev mikat sayılır. Mekke şehri içinde bulunan kişi için, ihram mikatı "Edne’l-Hil"dir (en yakın haram dışı noktası). Ancak bu iki grup (Mekke içinde olanlar ve evinden Mekke’ye olan mesafesi mikat ile Mekke arasındaki mesafeden fazla olanlar) için, temettü umresinin mikatlarından ihrama girmek de caizdir.
Mesele 583- Mekke’de bulunan kişi için, müfrede umresinin ihramına girmek üzere Edne’l-Hil’den (en yakın haram dışı noktası) çıkması yeterlidir; ancak en faziletli olan, Hudeybiye, Cearane veya Ten’im’den ihrama girmesidir.
Mesele 584- Eğer bir kadın, adetli halde müfrede umresi için ihrama girer veya ihramdan sonra adet ya da ihrama girdikten sonra adet görür ve adetinin bitmesini bekleyemeyip umre ibadetlerini yapamazsa, tavaf ve namaz için bir vekil tayin etmelidir. Sadece sa'y ve taksiri kendisi yapar ve bu ibadetleri yerine getirerek ihramdan çıkar.
Mesesle 585- Umre ibadetlerinde sadece tavaf ve namaz için abdest almak gerekir; diğer ibadetler için abdest zorunlu değildir. Ancak her zaman abdestli olmak daha faziletlidir.
Mesele 586- Her umre için ayrı bir kadın tavafı (tavaf-ı nisâ) yapılmalıdır. Dolayısıyla, iki umre yapıldıysa, kadının helal olması için bir nisâ tavafı yeterli olsa da, ibadetlerin tamamlanması için her iki umre için ayrı ayrı bir nisâ tavafı ve nisa namaz kılınmalıdır.
Mesele 587- Umrenin tekrarı, haccın tekrarı gibi müstehap bir ameldir. Ancak, farz ihtiyat gereği, her hicri ayda sadece bir umre, ya kendi adına ya da başkası adına vekâleten yapılabilir. Eğer farklı kişiler için ayrı ayrı umreler yapılırsa veya kendisi için bir umre, bir başkası için bir umre yapılırsa, bu ihtiyat uygulanmaz. Dolayısıyla, bir vekil (nâib), başkası adına yeni bir umre yaparsa, bu iş karşılığında ücret alabilir. Ayrıca, bu durumda, müfrede (tek umreden) umresi için vekâleten yapılan umre, farz olsa bile yeterlidir.
Müfrede Umresi Hakkında Soru ve Cevaplar
Mesele 588- Müfrede umresinde taksiri unutan ve nisa tavafı yapan kimsenin hükmü nedir? Taksiri unuttuktan sonra nisa tavafını tekrar yapmak farz mıdır?
Cevap: Taksirden sonra, nisa tavafı ve nisa namazını iade etmesi farzdır.
Mesele 589: Soru: Müstehap müfrede umresini hem kendi niyetiyle hem de başkaları adına zorunluluk olmadan ve isteğe bağlı olarak bağış niyetiyle yapmak caiz midir?
Cevap: Kendi müstehap hac veya umresinde başkalarını ortak etmek caizdir.
Mesele 590- Eğer bir mükellef, hicri aylardan birinin son gününde Mekke-i Mükerreme’ye giriş için ihram giyer, ancak müfrede umresinde farz olan ibadetleri gece veya yeni hicri ayın birinci günü ya da diğer günlerinde yerine getirirse, bu umre önceki kameri ayın mı yoksa yeni kameri ayın umresi mi sayılır? Keza, eğer yeni hicri ayda Mekke’den çıkarsa, tekrar Mekke’ye giriş için ihrama girmesi gerekir mi? Ve Recep ayı ile diğer aylar arasında bir fark var mıdır?
Cevap: Mekke-i Mükerreme’ye ihramsız girişin caiz olup olmamasında ölçüt, umre ibadetlerinin yapıldığı zamandır. Yani, eğer kişi ayın son günü ihrama girer ve umre ibadetlerini sonraki ayda yaparsa, bu umre yeni ayın umresi olarak kabul edilir. Eğer o ay içinde Mekke’den çıkarsa, ihramsız olarak Mekke’ye tekrar girmesi caizdir. Ancak Recep ayı için durum farklıdır; rivayetlerin zahiri (görünüşü) gereği, eğer kişi Recep ayının son gününde ihrama girer ve ibadetleri Şaban ayında yaparsa, bu umre Recep ayına ait sayılır. Dolasıyla farz ihtiyat gereği Şaban ayında Mekke’den çıkarsa, aynı ay içinde Mekke’ye giriş için tekrar ihrama girmesi gerekir. Diğer aylar için de bu ihtiyatın gözetilmesi iyi olur.
Mesele 591: Soru: Bir kimse umre yapar ve bir ay sonra Cidde'ye gider, dönüşte ise ihramsız olarak Mekke'ye girer. Bu kimsenin görevi nedir?
Cevap: Şu anda özel bir görevi yoktur, ancak eğer kasten ihramsız olarak Mekke'ye girmişse, haram bir iş işlemiş olur ve tövbe etmesi gerekir.
Mesele 592: Soru: Hacı geçersiz olup ertesi yıl Mekke-i Mükerreme'ye gelen ve haccını kaza etmek isteyen kimse hacla yükümlü iken müfrede umresi yapabilir mi?
Cevap: Sakıncası yoktur.
Mesele 593: Soru: Bir kadın adet halindeyken, adet günleri müfrede umresinde yapılacak ibadetleri gerçekleştirmesine izin vermez ve beraberindekiler onun ibadetleri tamamlamasını beklemezler. Bu durumda, tavaf ve namaz için vekil tayin etmesi gerekir; ancak sadece sa’y ve taksir işlemlerini kendisi yapabilir. Böyle bir kadın müfrede umresi için ihrama girebilir mi?
Cevap: Her durumda Mekke’ye giriş için ihrama girmesi gerekir ve tavaf ile namaz için vekil tayin etmelidir.
Mesele 594: Soru: Eğer mükellef bir hicri ay içinde müfrede umresi yaparsa ve sonraki hicri ayda Mekke-i Mükerreme şehrinden çıkar fakat haram bölgesinden çıkmazsa- örneğin Mina'ya gider- bu durumda ihramsız olarak Mekke-i Mükerreme'ye girebilir mi?
Önceki varsayımda, sadece Arafat'a giderse, Mekke-i Mükerreme'ye giriş için ihram giymek farz olur mu?Cevap: Ölçü, haram sınırından çıkmasa bile, Mekke şehrinden çıkılmasıdır. Yani, eğer herhangi bir noktaya Mekke dışına giderse ve o ay içinde umre yapmamışsa, Mekke'ye giriş için ihram giymesi gerekir. Burada kastedilen Mekke şehri, günümüzdeki geniş sınırlarıyla şehir merkezidir.
Mesele 595: Soru: Emniyet güçlerinden olan kimse, acil bir durumda -örneğin bir kaza meydana geldiğinde- derhal Mekke’ye gitmekle görevlendirilir ve zaman darlığı nedeniyle ihramlı olarak Mekke’ye giremezse, bu durumda günah işlemiş olur mu ve kefaret gerekir mi?
Cevap: Günah değildir ve kefareti de yoktur.
Soru 596: Soru: Eğer kişi Zilkade ayında müfrede umresi yapmak için Mekke’ye girerse ve on gün sonra Zilhicce ayında tekrar Mekke’ye girmek isterse, ihramsız girebilir mi?
Cevap: Umre yaptığı aydan sonraki ay Mekke’ye girerse, ihram giymesi gerekir.
Mesele 597: Soru: İşi Mekke’de olan ve Cidde’de ikamet eden, tatil günleri hariç diğer günlerde sürekli olarak Mekke’ye gidip gelen veya haftanın yarısını Mekke’de geçirip diğer yarısını Cidde’de kalan (örneğin üç gün Mekke’ye girip dört gün Cidde’de kalan) bir kişi, umre yaptığı ay sona erdiğinde, yeniden umre yapması gerekir mi?
Cevap: Bahsedilen durumda umrenin tekrar edilmesi farz değildir.
Mesele 598: Soru: Önceki varsayım dikkate alındığında, umre yaptıktan sonra Mekke’den çıkmadan bir sonraki aya ulaşırsa, yeniden ihram giymesi gerekir mi? İhramı nerede giymelidir?
Cevap: Mekke’de kaldığı sürece umrenin tekrarı farz değildir; eğer umreyi tekrarlamak isterse, ihramı giymek için Harem sınırları dışındaki en yakın yere, örneğin Ten’im camisinin bulunduğu yere gidebilir.
Mesele 599: Soru: Taksi şoförü olan ve Mekke’ye yolcu taşıyan bir kişi, daha önce umre yapmamışsa, Mekke’ye ihramla girmesi gerekir mi? İhramsız girmesi durumunda hükmü nedir?
Cevap: Mekke’ye giriş için ihram giymesi ve müfrede umresindeki ibadetleri yerine getirmesi gerekir. Eğer ihramsız girerse, günah işlemiş olur ancak kefaret gerekmez.
- Ekler
Ekler
Farklı Meseleler Hakkında Soru ve Cevaplar
Mesele 600: Soru: Son zamanlarda, Hac ve Ziyaret Organizasyonu’nun İran Milli Bankası ile yaptığı anlaşma uyarınca, temettu haccı yapmak isteyenler bankaya başvurarak kendi adlarına açılan bir hesaba bir milyon Tümen tutarında bir miktarı muzarebe sözleşmesi şeklinde yatırmakta ve bunun dekontunu almaktadırlar. Bu para, hac mevsimine kadar yatıran kişinin hesabında kalmakta ve yazılı sözleşmeye göre, her yıl sonunda hesap sahibine muzarebe karı olarak belirli bir miktar kâr verilmektedir. Hac ve Ziyaret Organizasyonu, önce kayıt yaptıranlara öncelik tanımakta ve yaklaşık üç yıl sonra kişilerin sırasını ilan ederek, talep etmeleri halinde onları hacca göndermektedir. Gönderim zamanı geldiğinde, muzarebeye para yatıran kişi hesabındaki parasını bankadan çekmekte, kalan diğer masraflarla birlikte Hac ve Ziyaret hesabına yatırmakta ve hacca gitmektedir. Şimdi, yazılı bir sözleşme olması ve para sahibi ile banka arasında sözlü bir görüşme yapılmaması dikkate alındığında, muzarebe kârı olarak hesap sahibine ödenen bu oran nasıl değerlendirilmelidir?
Cevap: Bankacılık işlemleri belirtilen şekilde yazılı sözleşme ile yapılması halinde herhangi bir sakınca taşımamaktadır ve muzarebe kârı, mevduat sahibine helal sayılır. Ana para, eğer ticari kazançtan elde edilmiş ve beşte biri (humus) verilmemiş ise, humus yükümlülüğü vardır. Elde edilen kâr ise, hac yolculuğuna çıkmadan önce tahsil edilememişse, o yılın geliri sayılır; eğer aynı yıl hac yolculuğu masraflarına yatırılırsa humus gerekmez.
Mesele 601: Soru: Mescid-i Haram’ın taş döşemesi az miktarda su ile temizlenir ve az miktardaki su, genellikle temizlenmesi gereken yere dökülür; bu durumda genellikle orada pisliğin kalması kesin olarak belirlenmiştir. Taş döşeme üzerine secde etmek caiz midir?
Cevap: Genellikle mescidin tüm noktalarının pis olduğu kesin olarak belirlenmez ve bu konuda araştırma ve inceleme yapmak farz değildir, dolayısıyla taş döşeme üzerine secde etmek caizdir.
Mesele 602: Soru: Mescid-i Haram, kan, idrar veya başka bir pislik nedeniyle kirlenince, çalışanlar onu temizlemek için bizim nazarımızda temizleyici olmayan bir yöntem uygularlar; bu durumda, Mescid-i Haram’ın zemini üzerinde- ister ıslak ister kuru olsun- kılınan namazın hükmü nedir?
Cevap: Secde edilen yerde pisliğin varlığına kesin olarak inanmadığınız sürece namaz geçerlidir.
Mesele 603: Soru: Kâbe'nin etrafında dairesel bir şekilde cemaatle namaz kılmak - diğer şartlara riayet edilmek kaydıyla - sahih ve yeterli midir?
Cevap: İmamın arkasında veya iki yanından birinde duran kimsenin namazı sahihtir. Ancak müstehap ihtiyat gereği, imamın iki yanından birinde duran kişi, imamla Kâbe arasındaki mesafeyi gözetmeli ve imamdan Kâbe'ye daha yakın olmamalıdır. Ama imamın karşısında, Kâbe'nin diğer tarafında duran kimsenin namazı sahih değildir.
Mesele 604: Soru: Kaza namazında Ehlisünnete tabi olmak (Sünni bir imamın arkasında namaz kılmak) sahih midir?
Cevap: Sahih değildir.
Mesele 605: Soru: Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den ezan ve ikamet sırasında çıkmanın hükmü nedir? Özellikle Sünnîler o anda mescide giderken bizim dışarı çıkmamız hakkında konuşmakta ve bizi eleştirmektedirler.
Cevap: Eğer başkalarının nazarında ilk vakitte kılınan namazı hafife almak olarak görülür ve özellikle mezhebin itibarını zedeleyecekse, bu davranış caiz değildir.
Mesele 606: Soru: Mekke’de on günlük ikamet niyeti olan bir kişi, Arafat, Meş’ar ve Mina ve bunlar aralarındaki mesafelerde namazı seferi mi yoksa tam mı kılmalıdır?
Cevap: Eğer Arafat’a gitmeden önce Mekke’de on günlük ikamet niyeti varsa, ikamet gerçekleştiği sürece ve yeni bir seyahat yapmadığı müddetçe ikamet hükmü devam eder; bu durumda namazlar tam kılınır. Arafat, Meş’ar ve Mina’ya gitmek seyahat sayılmaz.
Mesele 607: Soru: Mekke ve Medine şehirlerinde, namazı seferi kılmakla tam kılma arasında tercih hakkı hükmü geçerli midir, yoksa bu sadece Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi ile sınırlı mıdır? Ayrıca eski ve yeni mahalleler arasında fark var mıdır?
Cevap: Mekke ve Medine’nin her yerinde, bu iki kutsal şehirde, namazı seferi veya tam kılma arasında tercih hakkı vardır ve eski ile yeni mahalleler arasında fark yoktur. Ancak ihtiyat olarak, iki kutsal mescid dışında ve on günlük ikamet niyeti olmadan, namazı kısaltmak müstehap sayılır.
Mesele 608: Soru: Namazın tam veya seferi kılınmasının ihtiyari olduğu mekanlarda öğle ve ikindi namazlarının nafileleri kılınabilir mi?
Cevap: Söz konusu mekanlarda namazını tam kılan kimse günlük nafileleri de kılabilir.
Mesele 609: Soru: Müşriklerden beri ve uzak olma merasimine katılmaktan kaçınan kimsenin haccının hükmü nedir?
Cevap: Haccın sıhhatine zarar vermez, ne var ki bunu yapan kimse böyle bir merasime katılmanın faziletinden kendini mahrum etmiştir.
Mesele 610: Soru: Kadın hayız veya nifas zamanında Mescidü'l Haram'ın revakıyla say yapılan yerin ortak duvarı üzerine oturabilir mi?
Cevap: Duvarın Mescidü'l-Haram'ın bir bölümü olduğu ispat edilmesi dışında sakıncası yoktur (yani duvarın mescidin bir bölümü olduğu ispat edilmişse sakıncalı olacaktır).
Mesele 611: Soru: Seyit olan ve seyit olmayan hanımların menopoz yaşı kaçtır?
Cevap: Menopoz yaşının belirlenmesi üzerinde düşünülmesi ve ihtiyat edilmesi gereken bir konudur; kadınlar bu konuda, müçtehitliğin tüm şartlarını taşıyan başka bir müçtehide başvurabilirler.
Mesele 612: Soru: Hilalin görülmesindeki ihtilaf sebebiyle vakfelerin yapılması ve bayram günü hakkında şek eden kimsenin haccının hükmü nedir? Haccını iade etmesi gerekir mi?
Cevap: Zilhicce ayının görülmesinin ispat edilmesi hususunda Ehlisünnet müftüsünün görüş ve fetvasına uygun şekilde amel etmesi yeterlidir. O halde diğer hacı adaylarının eşliğinde vakfelerin yapılması yeterli olacaktır.
Mesele 613: Soru: Makam-ı İbrahim'in (a.s) arkasında Kurân okumak veya dua ya da müstehap namazıyla meşgul olmak isteyen kimsenin, makamın arkasında farz tavaf namazını kılanların izdihamı esnasında Kurân okuması veya dua ve müstehap namazla meşgul olması caiz midir? Yoksa Makam-ı İbrahim'in (a.s) arkasında kalan yeri müstehap namazı kılmakla farz tavaf namazını kılanlar için daraltabilir mi?
Cevap: En güzeli ve hatta daha ötesi ihtiyata daha yakın olanı, farz tavaf namazının kılındığı, izdiham ve kalabalığın olduğu zamanda söz konusu müstehap ibadetlerin kalabalık olmayan yerde yapılmasıdır.
Mesele 614: Soru: Kâğıt veya hasır seccade gibi üzerine secde edilmesi caiz olan şeylerin kullanılması durumunda dikkat çekmesi, diğer namaz kılanların kasıtlı bakışlarına ve muhaliflerin küçültme bahanesine sebep olması dikkate alındığında Mescidü'n-Nebi'de (s.a.a) halı üzerine secde etmek sahih midir?
Cevap: Takiye edilmesi gereken yerlerde halı ve benzeri şeylerin üzerine secde edebilir ve namaz kılmak için başka bir yere gitmeye gerek yoktur. Ancak söz konusu edilen yerde zahmete düşmeyecek şekilde hasır veya taş ya da benzeri şeylerin üzerine secde edebilirse, farz ihtiyat gereği bu şeylerin üzerine secde etmelidir.
Mesele 615: Soru: Mescidü'l-Haram ve Mescidü'n-Nebi'nin (s.a.a) mermerleri üzerine secde etmek caiz midir? Genel olarak hangi tür taşlara secde edilebilir? Çömlek, pişmiş tuğla ve pişmiş kiremit üzerine secde etmenin hükmü nedir?
Cevap: Mermer taşı ve binaların yapımı ve süslenilmesi için kullanılan diğer mermer taşları üzerine secde edilmesi caizdir. Aynı şekilde Akik, Türkuaz, İnci ve benzeri taşların üzerine de secde edilebilir, ne var ki müstehap ihtiyat gereği bu taşlar üzerine secde edilmemelidir. Keza pişmiş tuğla, çömlek, alçı ve kireç üzerine secde edilmesi de caizdir.
Mesele 616: Soru: Ayetullah Gülpeygani'nin (r.a) hac ilmihalinde hac amellerinin pek çok müstehapları zikredilmiştir. Veliyi Emr-i Müslimin'in söz konusu ilmihalde geçen müstehap amelleri yapma konusundaki görüşü nedir?
Cevap: Sevap kastıyla söz konusu müstehaplara amel edilmesinin sakıncası yoktur.
Mesele 617: Soru: İçmeye özelleştirilmiş sularla abdest almanın hükmü nedir?
Cevap: Mübah olması şüpheli suyla abdest alınması doğru değildir.
Mesele 618: Soru: En bilgili müçtehidin birisi bir mesele hakkında fetva vermese ve yalnızca ihtiyat ederek farz olduğunu söylese ve başka bir en bilgin müçtehit de söz konusu fetva hakkında ihtiyat etmezse, ihtiyat gereği farz kılan müçtehidin mukallidi, ihtiyat etmeyen diğer müçtehide kendi müçtehidinden sonra en bilgili birisi unvanıyla müracaat edebilir mi? Yoksa şer'i görevini yerine getirme konumundaki uygulaması, tıpkı kendi müçtehidinin değil, diğer müçtehidin fetvasına uygun olması yeterli midir?
Cevap: Mükellefin ameli şer'i olarak taklit edebileceği müçtehidin fetvasına uygunsa ve o müçtehidi taklit etme esasına göre niyet etse, ameli sahihtir ve teklifini yerine getirmiş olur.
Mesele 619: Soru: Bazen hacı adayları veya diğer yolcular, namaz vaktinde uçaktadırlar. Genellikle uçağın namaz halinde hareketsizlik ve dinginliğe engel olmadığı dikkate alındığında kıyam, kıble, rükû ve secde gibi namazın diğer şartlarına da riayet etmek suretiyle acaba namazın vakti çıkmadan uçağın yere ineceği ve indikten sonra namazın kılınabileceğinin bilinmesi ya da ihtimal verilmesine rağmen, uçakta namaz kılınması yeterli olur mu? Yoksa ertelemeli midir? Ya da kılınmışsa, uçaktan indikten sonra namazın vakti bitmeden iade mi etmelidir?
Cevap: Hareket etmeden ve kıbleye dönülmek suretiyle kılınan namaz sahihtir ve hatta fazileti derk etme yönünde vaktinde kılınması daha faziletlidir.
Mesele 620: Bir kişi, temettü umresinin amellerini tamamlamış ve artık temettu hacını yapamaz; örneğin, teşrik günlerinde hacıların hizmetinde bulunmak üzere Mekke’de kalmak zorundadır. Bu durumda görevi nedir?
Cevap: Müstehap umreyi bırakabilir ve müstehap ihtiyat gereği nisa tavafı yapmalıdır.
Mesele 621: Soru: Bir kişi, hac menziline ulaştıktan sonra deli olmuşsa, velisinin onun haccıyla ilgili görevi nedir?
Cevap: Deli kimsenin velisi, onun haccıyla ilgili herhangi bir yükümlülüğe sahip değildir; kişi akıllanırsa kendisi hac ibadetini yerine getirir. Aksi takdirde, vefatından sonra mirasından bir vekil tayin edilir.
Mesele 622: Soru: İran’dan bize, Mescid-i Nebevi’nin mübarek avlusunda veya mübarek Bakî Mezarlığında harcamak üzere belli miktarda para verilmiştir; ancak bu talebin yerine getirilmesi mümkün değildir. Bu durumda, parayı Şii fakirlere vermemiz caiz midir?
Cevap: Eğer paranın sahipleri razı olurlarsa, paranın Şii fakirlere harcanmasında bir sakınca yoktur.
Ekler
Mesele 623: Soru: Pek çok Kâbe ziyaretçisi, Mescid-i Haram’da itikâfa girmeyi arzu etmektedir; itikâf için oruç tutmanın zorunlu olması sebebiyle, Mekke-i Mükerreme’de oruç ve itikâf için adakta bulunabilirler mi?
Cevap: Farz İhtiyat gereği, adak memlekette veya ikamet edilen yerde yapılmış olmalıdır.
Mesele 624: Soru: Bir kişi Mescid-i Haram’da itikâfa niyet etmiştir; sabah ezanından önce Ten’imde ihrama girebilir ve itikâf halindeyken sâ’yinin yeri mescidin içinde olmadığı dikkate alınarak diğer ibadetleri yapabilir mi?
Cevap: İhrama girebilir ve sâ’y yapmak için mescidden çıkması sakıncalı değildir.
Mesesle 625: Soru: Medine-i Münevvere’de, ihtiyaçların gerçekleşmesi için üç gün oruç tutmanın müstehap olması, sadece yolcuya mı mahsustur yoksa Medine halkı ve on gün kalmayı niyet eden kimseler için de müstehap mıdır?
Cevap: Bu sünnet sadece yolcuya mahsus değildir; yolcunun zikredilmesi, yolculuk halindeyken oruç tutmama istisnası içindir.
- Mesaj ve Konuşmalardan Derlemeler
Mesaj ve Konuşmalardan Derlemeler
“Mescid-i Haram’da, Medine-i Münevvere’de, Allah Teâlâ’nın sevdiği ameller halisane, ihlaslı bir bakışla ve Allah’tan yakarışın olduğu amellerden ibarettir. Bunları tekrar edin, çoğaltın ve arttırın … oralara has duaları veya Kumeyl duası gibi oralara has olmayan duaları okuyun. Kumeyl duasının topluca okunması son derece güzeldir.” (2023/5/17 tarihinde hac sorumlularıyla görüşmesinden bir kesit)
“İnsanın hac fırsatı, onun kendisini sınırsız bir maneviyat atmosferine sokma imkânıdır; günlük hayatımızın tüm kirleri ve kusurlarıyla iç içe geçmiş halinden kendimizi çekip çıkarır ve saf, maneviyat dolu, Allah’a yakınlık ve gönüllü nefis terbiyesi ortamına gireriz. Bu merasime ilk adım attığınız andan itibaren, günlük sıradan hayatımızda helal ve yaygın olan bazı şeyleri kendinize haram kılarsınız; buna ihram denir. İhram, günlük hayatımızda yaygın ve helal olan, yapılması caiz olan birçok şeyi kendimize haram kılmaktır; bunların çoğu gaflete sebep olur, bazıları ise insanı aşağılık bir duruma düşürür.
Görünüşteki ve maddi övünme araçlarının tamamı elimizden alınır; önce kıyafetler. Mevki, makam, rütbe, kıyafetler, şatafatlı giysiler ve bunların hepsi bir kenara bırakılır ve herkes aynı kıyafete bürünür. Aynaya bakmayın, çünkü bu kendini beğenme ve benmerkezcilik belirtisidir. Güzel koku sürmeyin, çünkü bu gösteriş aracıdır. Güneşin altında veya yağmur altında kalmaktan kaçmayın, hareket halindeyken kapalı bir yere girmeyin; çünkü bu rahatlık ve konfor arayışının göstergesidir. Eğer kötü kokan bir yerden geçiyorsanız burnunuzu kapatmayın; ihramın diğer kuralları da böyledir; kendinize, bu süre boyunca rahatlık ve nefsin arzularından, haram cinsel tutkularından uzak durmayı emreder; hem gösteriş hem de ayrımcılık unsurları ortadan kaldırılır. Bunların hepsi kaldırılır.
Sonra Kâbe’nin ve Mescid-i Haram’ın içine girilir ve basitlik ve gösterişsizlikle birlikte ihtişam ve büyüklük gözle, elle, tüm varlığınızla hissedilir. Bu büyüklük ve ihtişam, maddi zenginlik ve süslemelerden değil; sıradan insanların tarif edebilmesi bile mümkün olmayan bir büyüklüktür. Sonra bu dönen, coşkun kalabalığın içine girilir, bir merkezin etrafında dönülür; hem zikirle, hem dua ile, hem ağlayarak, hem huşu içinde, hem Allah ile konuşarak. Ardından Safa ile Merve arasındaki sa’y böyledir, Arafat ve Meş’ar’da durmak böyledir, Mina günlerindeki farzlar böyledir. İşte bu hacdır.” (2008/5/11 tarihinde hac hizmetlileri ve hac sorumlularıyla yaptığı görüşmedeki konuşmalarından bir kesit)
“Mekke’ye gidenler, Mekke’yi sadece pazar gezmeye ve dükkân dolaşmaya feda etmesinler. Mekke, bu tür şeylerin çok üzerindedir. Sonra ticaret için ayrı bir seyahat yapabilir ve istedikleri yerde dolaşabilirler. Ancak hacda, bu “bilinen günleri” kendileri için, ziyaret, tefekkür ve hatırlama için saklasınlar ve bunu değersiz işlere feda etmesinler. Cemaat namazlarına katılsınlar. Toplantılara iştirak etsinler. Vakit namazlarını mutlaka yüksek makamdaki kutsal mekanlarda cemaatle kılmaya gayret etsinler. Sizlerin oradaki varlığınız, İran milletinin beklenti içinde olduğu imanlı ve takva sahibi bir varlık olsun.” (1994/4/20 tarihinde hac hizmetlilerine yaptığı konuşmalardan bir kesit)
“Hacda en önemli meselelerden biri “birlikte yaşam”dır. Birbirlerini tanımayan, farklı kültürlere, farklı coğrafyalara, farklı renklere ve farklı dillere sahip olan insanlar burada bir arada, uyum içinde yaşamak zorundadırlar.” (2022/6/8 tarihinde hac hizmetlilerine yaptığı konuşmalardan bir kesit)
“Siyasi boyutta, haccın temel ekseni, İslam ümmetinin vahdet kimliğinin sergilenmesidir. Kardeşlerin birbirinden uzaklaşması, düşmanlara alan açar ve Müslümanlar arasında fitne tohumlarının yeşermesine zemin hazırlar. İslam ümmeti, farklı milletlerden, ırklardan ve çeşitli mezhep takipçilerinden oluşmuştur. Bu çeşitlilik, dünyanın hassas ve önemli bir coğrafi bölgesinde yaygınlıkla birlikte, bu büyük topluluğun gücü olarak kabul edilebilir. Ortak mirasları, kültürleri ve tarihleri, geniş bir coğrafyada daha etkin hale gelir; insanî ve doğal yeteneklerin her türlüsü bu hizmete sunulur. Böylece İslam ümmeti, sahip olduğu farklılıklarla daha güçlü, daha verimli ve daha etkili bir bütün oluşturur.” (2006/12/29 tarihinde Hac Kongresi’ne mesajından bir kesit)
“Hac, zulüm ve sömürü merkezi olan, güçsüzleri ezen ve yağmalayan müstekbirler karşısında bir güç gösterisidir; bugün İslam ümmetinin beden ve ruhu onların zulmü ve kötülüğü yüzünden yara almış ve kanlıdır. Hac, ümmetin hem sert hem yumuşak kabiliyetlerinin sergilendiği bir platformdur. Bu, haccın doğasıdır, ruhudur ve en önemli hedeflerinden biridir; işte bu yüzden Büyük İmam Humeyni (r.a) onu “İbrahimî Hac” olarak adlandırmıştır.” (26/9/20 tarihinde hac günlerinin yaklaşması münasebetiyle yaptığı açıklamalardan bir kesit)
“İslam’ın Müslümanlara armağan ettiği İbrahimî Hac, izzetin, maneviyatın, birliğin ve ihtişamın tezahürüdür; İslam ümmetinin büyüklüğünü ve onların Allah’ın sonsuz kudretine dayanmalarını düşmanlarına gösterir ve onları uluslararası zorba ve güç sahiplerinin insanlık toplumlarına dayattığı yolsuzluk, aşağılık ve zayıflatma bataklığından ayırır. İslami ve tevhidî hac, “kâfirler karşısında sert, aralarında ise merhametli” olmanın bir simgesidir; müşriklerden berâet (nefret ve uzaklaşma) ve müminler arasında sevgi ve birlik yeridir.” (2016/9/5 tarihinde hac mevsiminin yaklaşması münasebetiyle Müslümanlara mesajlarından bir kesit)
