İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

Fıkhî Sorulara Cevap

  • TAKLİT HÜKÜMLERİ
  • TAHARET HÜKÜMLERİ
  • NAMAZ HÜKÜMLERİ
  • ORUÇ HÜKÜMLERİ
  • HUMUS HÜKÜMLERİ
  • CİHAD
  • MARUFU EMRETMEK VE MÜNKERDEN SAKINDIRMAK
  • HARAM KAZANÇLAR
  • SATRANÇ VE KUMAR ALETLERİ
  • MÜZİK VE TEGANNİ
  • DANS
  • ALKIŞ
  • FOTOĞRAF VE FİLMLER
  • UYDU ANTENLERİ
  • TİYATRO VE SİNEMA
  • RESSAMLIK VE HEYKELTIRAŞLIK
  • SİHİRBAZLIK, BÜYÜCÜLÜK, MEDYUMLUK VE CİNCİLİK
  • HİPNOTİZMA
  • TALİH OYUNLARI
  • RÜŞVET
  • TIBBÎ KONULAR
  • EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ADABI
  • BASIM, TELİF VE SANAT ESERLERİ HAKLARI
  • GAYRİMÜSLİMLERLE MUAMELE
  • ZALİM DEVLETTE ÇALIŞMAK
  • ŞÖHRET ELBİSESİ VE GİYİMLE İLGİLİ HÜKÜMLER
  • BATI KÜLTÜRÜNÜ TAKLİT ETMEK
  • TECESSÜS, HABER AKTARMA VE SIRLARI İFŞA ETMEK
  • SİGARA VE UYUŞTURUCU KULLANMAK
  • SAKAL TIRAŞI
  • GÜNAH TOPLANTILARINDA BULUNMAK
  • DUA YAZMAK VE İSTİHARE
  • DİNÎ PROGRAMLAR DÜZENLEMEK
  • VURGUNCULUK VE İSRAF
  • ALIŞ VERİŞ HÜKÜMLERİ
  • FAİZ HÜKÜMLERİ
  • ŞUFA (ÖN ALIM) HAKKI
  • KİRA
  • MALÎ KEFALET
  • REHİN (İPOTEK)
  • ORTAKLIK
  • HİBE
  • BORÇ
  • SULH
  • VEKÂLET
    Yazdır  ;  PDF
     
    VEKÂLET

     

    Soru 1803: Ben bir şirketin vekiliyim. Şirketin bana maaş olarak verdiği para karşılığında reklam, satış sonrası müşteri hizmetleri ve uluslararası fuarlara katılma işlerini yürütmekteyim. Bu durumda şirketten aldığım paranın hükmü nedir?
    Cevap: Mubah işlerde vekâletle ilgili işleri yürütmek karşılığında ücret almanın sakıncası yoktur.

     

    Soru 1804: Birisi, bir arsayı sahibinin vekilinden taksitle satın almış ve taksitleri ödedikten sonra müvekkil (mülkün sahibi) satışı feshettiğini ve arsayı yeniden kendi mülkiyetine aldığını ileri sürüyor; onun bu iddiası sahih midir, yoksa müşteri, malı kendisine teslim etmesini isteyebilir mi?
    Cevap: Vekilin arsayı sahibi adına satması, sahih ve gerekli hükmündedir; mal müşteriye aittir ve müvekkil onu müşteriye teslim etmelidir. Müvekkilin, muhayyerlik hakkına sahip olduğunu ispatlamadığı sürece, sözleşmeyi feshetme ve arsayı kendi mülkiyetine geçirme hakkı yoktur.

     

    Soru 1805: Birisi, sahibine vekâleten resmi olmayan normal senetle birkaç arsayı satmış; sahibi de müşterilerin hiçbirisine resmi tapu verilmemesi konusunda vekille anlaşmış. Arsaların sahibi öldükten sonra mirasçıları arsaların mülkiyetinin müşterilere ait olduğunu kabul etmekle birlikte müşterilere tapu verme sorumluluğunun vekile ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâlihazırda vekil daha önce arsaların parasını alarak mülkün sahibine teslim etmesine rağmen resmi tapuları ve şimdiki değerini ondan istiyorlar. Bu konular dikkate alındığında, tapuları müşterilerin adına geçirmek mirasçıların mı vazifesidir, yoksa vekilin mi? Acaba mirasçılar, vekilden arsanın şimdiki fiyatıyla o zamanki fiyatı arasındaki farkı isteyebilirler mi?
    Cevap: Vekilin, tapuları müşterilerin adına geçirme masraflarını üstlenme veya benzeri hiç bir sorumluluğu yoktur. Arsaların parası konusunda ise eğer vekilin parayı müşterilerden alıp mülk sahibi olan müvekkiline teslim ettiği ispatlanırsa, mirasçılar da, müşteriler de vekilden herhangi bir talepte bulunamazlar. Aynı şekilde mirasçıların, satış fiyatı ile arsaların şimdiki değeri arasındaki farkı talep etme hakları yoktur.

     

    Soru 1806: Müçtehit tarafından izinli vekillerin, müçtehit hayatta iken (imam malı gibi) şer'an müçtehide verilmesi gereken malları başka bir müçtehide vermeleri caiz midir?
    Cevap: Vekilin vekâleten aldığı şeyleri, onları başkasına vermeye izinli olmadıkça, özellikle kendisini şer’i vucuhatı almaya vekil eden kişiye vermesi farzdır.

     

    Soru 1807: Bana sabit bir telefon hattı satın alması için kardeşimi vekil ettim ve birinci taksiti ödemesi için ona bir miktar para verdim; o da bu parayı ilgili daireye yatırdı. Telefonun geri kalan taksitlerini ise kendim ödedim. Daha sonra kardeşim vefat etti ve şimdi ilgili idarede telefon kardeşimin adına kayıtlı gözüküyor; bu durumda acaba kardeşimin mirasçılarının telefon hattını talep etme hakları var mıdır?
    Cevap: Eğer kardeşiniz, ona vermiş olduğunuz parayla birinci taksiti ödeyerek telefonu vekâleten sizin için satın almışsa, telefon sizindir ve kardeşinizin mirasçılarının onda hakları yoktur. Ama eğer idare, telefon hattını sadece başvuru yapan ve telefonu en baştan kendi adına kayıt eden kişiye devrediyorsa, sizin onda bir hakkınız yoktur. Sadece ödediğiniz bedeli talep edebilirsiniz.

     

    Soru 1808: Vekile vekâletinin ücreti olarak bir miktar para verdim ve ondan buna karşılık bana makbuz vermesini istedim; o ise, vekâlet ücreti olarak aldığı para karşılığında hiç kimseye makbuz vermediğini söyledi. Bir süre sonra vekâletini yapamadan vefat etti; acaba bu parayı mirasçılarından isteyebilir miyim?
    Cevap: Sorudaki varsayımda vekilden olan alacağınızı onun mirasçılarından istemeniz caizdir ve onların da vekilin mirasından bu borcu size ödemeleri farzdır.

     

    Soru 1809: Vekilin veya müvekkilin ölümüyle vekâlet akdi batıl olur mu?
    Cevap: Vekâlet ikisinden birinin ölümüyle batıl olur.

     

    Soru 1810: Asya ülkelerinden birine yaptığı yolculukta geçirdiği trafik kazasında vefat eden bir kişinin mirasçıları (annesi ve karısı) olayı takip etmek amacıyla kazanın gerçekleştiği ülkeye gitmem için beni vekil tayin ettiler. Bu durumda olayın dosyasını takip etmek amacıyla o ülkeye yaptığım yolculuk masraflarını ölenin bıraktığı mirasın kendisinden mi, yoksa bu devletin ölen kişinin mirasçılarına ödeyeceği tazminattan mı almam gerekir?
    Cevap: Vekâlet ücretini ve davayla ilgili diğer masrafları, daha önce kendi aranızda farklı bir şekilde anlaşmamışsanız, davayı takip etmek için sizi vekil edenlerin, kendi mallarından ödemeleri farzdır.

     

    Soru 1811: Bir vekâlet sözleşmesinde, günümüzde yaygın olduğu üzere vekilin azlolunamayacağı kaydedilmiştir. Ancak bu, taraflar arasındaki sözleşmede koşul olarak konulmuş bir şart olmayıp başlı başına müstakil bir vekâletnamedir. Acaba sırf bu cümlenin yazılmış olmasıyla vekâlet caiz akit olmaktan çıkıp lâzım akit mi olur ve azletme hakkı düşer mi?
    Cevap: Lâzım vekâlet, lazım sözleşmede bir sonuç şartı olarak öngörülen bir vekâletname olup, sadece "vekâletname geri alınamaz" ibaresinin yazılması, onu lazım bir sözleşmeye dönüştürme etkisi yaratmaz ve bununla azletme hakkı ortadan kalkmaz.

     

    Soru 1812: Acaba bir kimsenin, hukuki veya cezai bir davayı mahkemede takip etmek üzere, mahkemede avukatlık yapmak için yasal ehliyeti olmayan birini vekil olarak ataması caiz midir? Adalet Bakanlığı’ndan avukatlık ruhsatı alanların avukatlık ücretini alabilmeleri için belirli şart ve kriterlere sahip olmaları gerektiği düşünülürse, bu ruhsata sahip olmayanların mahkemelerde müvekkillerinin alacaklarını takip etmek için ücret alma hakları var mıdır?
    Cevap: Temsil ve tevdi edilebilecek hususlarda şer’i açıdan vekâletin başlı başına bir sakıncası yoktur. Mahkemelerde dava takibi de bunlardan biridir ve ücretin belirlenmesi de tarafların anlaşmasına bağlıdır. Ancak vekilin resmi makamlara ve adli mahkemelere başvurmayı gerektiren yasal veya cezai davaları takip etmek için resmi bir lisansa ihtiyacı varsa, bu ruhsata sahip olmayan bir kimseyi vekil olarak tutmak ve vekâletini kabul etmek caiz değildir. Her halükarda resmî lisansı olmayan bir kimse, bir başkasının isteği üzerine ücret ödenmesi gereken bir işi yaparsa, yaptığı işin mislinin ücreti o şahsa aittir.

     

    Soru 1813: Bir vekilin bir konuyu veya bir davayı takip ederken veya bir işi yaparken, vakit ve çaba harcamasına, git-gel masrafları ödemesine rağmen teşebbüsleri bazen müvekkilin lehine fayda ve sonuç sağlamamaktadır. Bu tür durumlarda müvekkilin bu konuyla alakalı olarak ödeme yapmasının ve vekilin onu vekâlet ücreti olarak almasının hükmü nedir?
    Cevap: Vekâletin sıhhati ve yaptığı iş karşılığında vekilin kararlaştırılan ücrete veya işinin emsalinin ücretine hak kazanması, eğer ilk başta vekâlet sözleşmesinde birlikte farklı bir anlaşma yapmamışlarsa, müvekkilin beklediği ve umduğu sonuca varılmasına bağlı değildir.

     

    Soru 1814: Adliyelerde yaygın olan yöntem, vekâlet sınırlarını belirlemektir. Örneğin, "Şu adreste bulunan falan evin satımına vekil kılınmıştır." diye yazılır ve başka hususlar da böylece belirlenir. Fakat bazı el yazma vekâletlerde, "Falan adam vekâlet işleriyle ilgili bütün işleri takip etmeye yetkilidir." tabiri geçmektedir. Bu nedenle bazı işlerin veya tasarrufların vekâlet işleri kapsamına girip girmediği konusunda genellikle vekille müvekkil arasında anlaşmazlık çıkıyor. Bu konuda sorum şudur: Acaba vekâlet konusu ile ilgili olarak vekilin yapacağı iş ve girişimler tayin edilmediği takdirde, vekilin vekâlet konusuyla ilgili her türlü tasarrufta bulunması caiz midir?
    Cevap: Vekilin, vekil edildiği işlerde, her ne kadar söz veya durumdan anlaşılan karineler yardımıyla da olsa vekâlet akdinin sarih veya zahirî olarak kapsadığı şeylerle yetinmesi farzdır. Elbette bu karine bazen bir şeye vekil olmanın diğer bazı şeyleri gerektirmesine dair yaygın âdet de olabilir. Özetle vekâlet birkaç biçimde olabilir:
    a) Vekâlet, eylem ve taalluk ettiği şey olarak her iki açıdan da özel olsa.
    b) Her iki açıdan geneldir.
    c) Sadece bir açıdan geneldir.
    d) İş ve tasarruf açısından mutlaktır. "Sen evim konusunda ve-kilsin." demesi gibi.
    e) Taalluk ettiği şey açısından mutlaktır. "Sen mülkümün satışında vekilsin." demesi gibi.
    f) Her iki açıdan mutlaktır. "Sen malımla ilgili tasarruflarda vekilsin." demesi gibi. Bu durumlardan her birinde vekil sözleşmesinin kapsamına giren özel, genel veya mutlak tasarruflarla yetinmeli ve bu sınırı aşmamalıdır.

     

    Soru 1815: Bir adam, karısına bir arsayı ve bazı binalarını satıp parasıyla küçük oğluna bir daire satın alıp, onun adına geçirmesi için karısına vekâlet verir. Fakat karısı bu vekâleti kötüye kullanarak daireyi kendi adına geçirir; acaba karısının yaptığı bu işler şer'an sahih midir? Daire, müvekkilin malının satımından elde edilen parayla satın alındığına göre, acaba ölümünden sonra daire onun sadece küçük oğluna mı, yoksa bütün mirasçılarına mı aittir?
    Cevap: Kocasının vekili olarak arsayı ve bazı binaları satması gibi yaptığı işler sahih ve geçerlidir. Daireye gelince, kendi adına geçirmesi şer'an onun için bir sonuç doğurmaz. Dolayısıyla eğer vekâlete uygun olarak müvekkili hayattayken, onun parasıyla daireyi küçük oğlu için satın almışsa, bu muamele sahih ve geçerlidir ve daire sadece küçük oğluna aittir. Ancak, eğer daireyi müvekkili hayattayken onun kendi parasıyla kendisi için satın almışsa veya müvekkilinin ölümünden sonra o küçük çocuk için satın alırsa, bu satın alma fuzulî olup sıhhati izne bağlıdır. Tabii birinci durumda, mirasçılar satın alma anında bedelin sahibi olmadıkları için murisleri öldükten sonra mirasçıların verdiği izin geçerli olmaz. Ancak ikinci durumda, mirasçılar izin verirse, işlem onlar için terekeden her birinin payı oranında gerçekleşir.

     

    Soru 1816: Birisi, bazı kişiler tarafından ücretle kaza orucu ve namazı yerine getirebilecek birini tutmak için vekil olarak atanır; yani ecir olanlara vermek üzere bir miktar para alır. Fakat o, emanete hıyanet eder ve bu iş için kimseyi ücretle tutmaz. Pişman olarak bu sorumluluktan kurtulmak isteyen bu şahsın, şimdi bu amelleri yerine getirmesi için bazılarını ücretle tutması mı, yoksa bugünkü değerleriyle bu amellerin ücretini mal sahiplerine geri vermesi mi gerekiyor? Ya da sadece aldığı para kadar borçlu mudur? Namaz ve orucu kaza etmeyi ücretli olarak vekilin kendisi üstlenirse, ameli yerine getirmeden öldüğü takdirde hüküm nedir?
    Cevap: Birilerini ücretle tutmak için vekil olan birisi, eğer namaz ve oruçları kaza etmesi için birini ücretle tutmadan vekâlet süresi biterse, bu durumda sadece bu iş için aldığı malı (kaybettiği değer kaybını da hesaplayarak) tazmin etmekle yükümlüdür. Aksi durumda (vekâlet süresi bitmemişse), aldığı parayla namaz ve oruçları kaza etmesi için birini ücretle tutmak veya vekâleti feshedip malı (kaybettiği değer kaybını da hesaplayarak) sahibine teslim etmek arasında muhayyerdir. Namaz ve orucu kaza etmesi için ücretle tutulan kişiye gelince, eğer ameli kendisi şahsen yerine getirmekle yükümlüyse, bu durumda onun ölümüyle sözleşmesi fesholur ve almış olduğu para (kaybettiği değer kaybı da hesaplanarak) bıraktığı mallardan ödenmelidir. Ama eğer ameli kendisi şahsen yerine getirmekle yükümlü değilse, o amelin yerine getirilmesi konusunda sorumludur ve eğer mirası varsa, mirasçılarına ameli yerine getirmesi için birini onun mirasından ücretle tutmaları farzdır ve eğer mirası yoksa bu konuda mirasçıları sorumlu değildir.

     

    Soru 1817: Bazı şirketlerin, mahkemelerde dosya ve davaları takip etmeleri için tuttukları avukatları vardır. Bu avukatların, şirketin hiçbir haklılık temeli olmayan bir davası konusunda şirketi savunmaları caiz midir? Eğer avukat batıl bildiği bir davada şirketi savunsa, hatta eğer mahkeme davalının (karşı tarafın) çıkarına hüküm verse bile, acaba bu savunmasından dolayı yine de avukatın bir sorumluluğu var mıdır? Acaba avukatın kendisine göre batıl olan bir şeyi savunması karşılığında aldığı ücret haram mıdır?
    Cevap: Batılı savunmak ve onun hak olduğunu ispatlamaya çalışmak caiz değildir ve mahkeme tarafından davalının lehine hüküm verilmiş olması, işin haram oluşunu değiştirmez. Batıl ve haram bir savunma karşılığında alınan ücret de haram kazançtır.

     

    Soru 1818: Bir kimse, işe başlamadan önce ücretini almak şartıyla birine vekil olur. Eğer vekil hiçbir iş yapmazsa, aldığı ücret şer'an helâl olur mu?
    Cevap: Vekil, vekâlet sözleşmesi imzalanır imzalanmaz belirlenen ücrete sahip olur; öyle ki vekil edildiği işi yerine getirmeden önce vekâlet ücretini isteme hakkı vardır. Fakat vakti geçinceye veya vekâlet süresi sona erinceye kadar vekil edildiği işi yerine getirmezse, bunun sonucunda vekâlet fesholur ve vekilin aldığı ücreti müvekkiline iade etmesi farzdır.

     

  • HAVALE
  • SADAKA
  • ARİYET VE EMANET
  • VASİYET
  • GASP
  • KISITLILIK VE BALİĞ OLMA ALÂMETLERİ
  • MUDAREBE
  • BANKA İŞLEMLERİ
  • SİGORTA
  • DEVLET KANUNLARI
  • VAKIF
  • MEZARLIK HÜKÜMLERİ
700 /